VERGININ YASALLIGI ILKESI VE BELEDIYE VERGILERI

29.07.2010 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 3581 görüntülenme YAZDIR

VERGININ YASALLIGI ILKESI VE BELEDIYE VERGILERI
29 Temmuz 2010, A.Bumin DOGRUSÖZ

Anayasamizin 73. maddesin 3. fikrasinda yer alan “Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, kaldirilir ve degistirilir” hükmü ile ifade olunan ‘verginin yasalligi ilkesi’, Bati demokrasilerinde uzun bir tarihsel gelisme sonucu ortaya çikmis ve çagdas anayasalara girmis bir ilkedir.

Anayasamizin bu ilkeyi benimseyen hükmü, kanun koyma hak ve yetkisini TBMM’ye veren 87. maddesi ve yasama yetkisinin devredilmezligi ilkesine iliskin 7. maddesi ile birlikte degerlendirildiginde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin TBMM tarafindan konulup kaldirilabilecegi veya degistirilebilecegi, yasama organinin bu yetkisinden vazgeçemeyecegi ve bu yetkisini yürütme organina birakamayacagi veya devredemeyecegi veya böyle bir sonucu doguracak bir tasarrufta bulunamayacagi ortaya çikmaktadir. Anayasamizin benimsedigi bu kuralin da iki istisnasi vardir. Bunlardan birincisi 73. maddenin son fikrasinda, ikincisi ise dis ticaretle ilgili olarak 167. maddede düzenlenmistir.

“Anayasa koyucu her çesit mali yükümün kanunla konulmasini buyururken, keyfi ve takdiri uygulamalari önlemeyi amaçlamistir. Kanun koyucunun yalniz konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililerine yükletilmesine olur vermesi, bunun kanunla konulmus sayilmasi için yeter neden olamaz. Mali yükümlerin matrah ve oranlari, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptirimlari, zamanasimi, yukari ve asagi sinirlari gibi çesitli yönleri vardir. Bir mali yüküm bu yönleri dolayisiyla yasayla yeterince çerçevelenmemisse, kisilerin sosyal ve ekonomik durumlarini, hatta temel haklarini etkileyecek keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakimdan mali yükümler, belli basli ögeleri de açiklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasalarla düzenlenmelidir.” (Anayasa Mahkemesi’nin E.1986/5 K.1987/7 sayi ve 19.3.1987 tarihli kararindan)

Vergi ödevi dolayisiyla taraflar arasinda dogan iliski, yalnizca kamusal bir borç-alacak iliskisi degildir. Bu maddi iliskinin yaninda, sekli vergi hukukunu olusturan ve usule yönelik bir kisim ödevler de vardir. Kaynaktan kesme yönteminde oldugu gibi üçüncü sahislarin vergilerini onlar adina ödeme, defter tutma, bildirimde bulunma, belgeler (fatura, serbest meslek makbuzu, perakende satis fisi düzenleme, irsaliye kesme vb) düzenleme, defter ve belgeleri saklama gibi sekli yükümlülükler de genis anlamda vergi ödevinin kapsaminda yer alir. Bu nedenle bu hususlarin da kanun koyucu tarafindan düzenlenmesi zorunludur.

Ancak özellikle 2. Dünya Savasi sonrasinda sosyal devlet ilkesinin gelismesi, ekonomilere daha hizli müdahale gereksinimlerinin ortaya çikmasi, yürütme ve icra organlarinin artik seçimle olusan organlar haline gelmis olmasi dolayisiyla yürütmeye duyulan güvenin artmasi vb gelismeler verginin yasalligi ilkesinde de bazi yumusamalar olusmus ve anayasalarda bu konunun istisnalarina da yer verilmeye baslanilmistir. Nitekim bizim anayasamizin 73. maddesinin son fikrasinda da “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflik, istisnalar ve indirimleriyle oranlarina iliskin hükümlerinde kanunun belirttigi yukari ve asagi sinirlar içinde degisiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir” hükmü yer almistir. Görüldügü gibi bu hükme göre yasama organi, bakanlar kuruluna, vergi kanunlarinin belirtilen konularina iliskin hükümlerinde degisiklik yapma yetkisini bir kanunla verebilmektedir. Ancak bu yetkiyi taniyan kanunun, degisiklik yapma yetkisinin hangi sinirlar içerisinde kullanilabilecegini de göstermesi gerekmektedir. Bir baska anlatimla bu yetkinin asagi ve yukari sinirlari kanunla gösterilmelidir. Uygulamada da çesitli vergi kanunlarina konulan hükümler ile bakanlar kuruluna bu konuda yetki tanindigi ve kullanildigi görülmekte ve bilinmektedir. Buna karsilik ‘Belediye Gelirleri Kanunu’nda, anayasanin ancak bakanlar kuruluna birakilabilecegini söyledigi tarife veya oran belirleme yetkisinin ‘belediye meclislerine’ birakildigi (md. 96/B) görülmektedir. Bu düzenlemenin anayasaya aykiriligina çesitli yazilarimizda deginmistik.

Nihayet bir mükellef maktu tarifesi belediye meclisi tarafindan belirlenen Ilan ve Reklam Vergisi’ne iliskin beyannamesini ihtirazi kayitla vermis ve dava açarak belirlenen tarifenin anayasaya aykiri oldugunu ileri sürmüstür.

Anayasaya aykirilik iddiasini ciddi bulan Danistay Vergi Dava Daireleri Kurulu da konuyu Anayasa Mahkemesi’ne tasimis, Anayasa Mahkemesi de ön inceleme sonucu davayi kabul ederek 2010/62 Esas numarasi ile kayda almistir.

Çikacak karar, çok büyük ihtimalle iptal yönünde olacaktir.

Bu iptal kararindan yararlanarak belediye meclislerince belirlenmis yüksek oranlardan Ilan ve Reklam Vergisi ödeyenlerin, yasadaki tarife ile belediye meclislerince belirlenmis tarife arasindaki farktan dogan vergileri geri alabilmeleri için simdiden beyanlarini ihtirazi kayitla yaparak dava açmalari gerekmektedir. Yoksa çikacak karardan ancak karar tarihi sonrasi için yararlanabilirler.

29.07.2010 | Referans Gazetesi