VERGI HUKUKUNDA HATA VE DÜZELTME

08.08.2019 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 2545 görüntülenme YAZDIR

VERGI HUKUKUNDA HATA VE DÜZELTME

Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ

Dünya Gazetesi 8.8.2019

Hemen her hukuk dali, kendi açisindan “hata” kavramina yer vermistir. Hata, ceza hukukunda suçun unsurlarina bagli olarak ve özellikle yanilma hali ile dikkate alinirken, borçlar hukukunda iradeyi sakatlayan bir hâl olarak düzenlenmistir.

Hata hâli ve kavrami Vergi Usul Kanunumuzda da yer bulmus ve Kanunun 116. maddesinde “vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapilan hatalar yüzünden haksiz yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alinmasidir” seklinde tanimlanmistir. Izleyen maddelerde hata, hesap hatalari ve vergilendirme hatalari olmak üzere iki ana türe ayrilmistir. Kanun matrahta veya vergi miktarinda yapilan hatalarla mükerrer vergi tarhini hesap hatasi olarak kabul etmistir. Kanunda vergilendirme hatalari ise mükellefin sahsinda hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ve vegilendirme yahut muafiyet döneminde hata seklinde sayilmistir (VUK md. 117 ve 118)  

          Görüldügü gibi, vergi hukukunda hatadan söz edebilmek için, varligi ileri sürülen hatalarin bu aktardigimiz hâllerden birisinin kapsami içerisinde yer almasi gerekmektedir.

          Vergilendirme islemlerinde hata, mükellef tarafindan da yapilabilir, idare tarafindan da. Eger hata mükellef tarafindan yapilmissa, mükellefin usulünce düzeltme istemesi gerekmektedir. Idarenin hata yaptigi hallerde ise vergi idaresi hatayi re’sen düzeltme hak ve yetkisine sahiptir.   

          Uygulamada gözlemimiz mükelleflerin gerek idari islemlerde (özellikle tarh isleminde) yapilan gerek kendi beyanlarinda yapilan hatalara karsi düzeltme istemlerinin çok büyük çogunlugu idare tarafindan reddedildigi yolundadir. Yargi Kararlarina baktigimizda ise, yarginin Kanunun düzeltme hükümlerini, kapsami oldukça sinirlayici sekilde dar yoruma tabi tuttugunu görmekteyiz.

          Yargi organlarinin kararlarina göre, maddi olaylarin degerlendirilmesini veya nitelendirilmesini gerektiren bir hukuksal sorunun varligi hallerinde ve/veya uyusmazligin çözümünün mevzuatin hukuki yorumuna bagli oldugu durumlarda, hata ve düzeltme hükümlerine basvurulamaz. Bir baska deyisle bir vergi hatasinin varligindan söz edilebilmesi için ileri sürülen hususun yasa maddelerinin yorumunu veya maddi olayin nitelendirilmesini gerektirmeyecek sekilde açik ve net olmasi gerekir.  Yarginin bu dar yorumu sonucunda, düzeltme isteyen ve talebi reddedilen pek çok mükellef redde karsi yargiya basvurdugunda, talebin esasi dahi tartisilmadan dava reddedilmektedir. Dava açmadan önce idareye müracaatla hatayi düzelttirmeye çalisan mükelleflerde, taleplerinin hata kapsamina girmedigi, bu nedenle idareye yapilan basvurunun dava açma süresini durdurmayacagi” gerekçesine dayali “davanin süreden reddi” kararlari ile karsilasabilmektedir. Bu nedenle bence idari islemlerde hata bulunmasi durumunda dogrudan yargiya basvurulmasi, hata kapsamina girip girmedigi tereddütünü berteraf eden en garantili yoldur.

          Idarenin düzeltme talebini reddeden islemleri de, istemin hata ve düzeltme hükümleri kapsaminda olmasi kosulu ile, hiç süphesiz yargi denetimine açiktir. Bu ret islemine karsi ilgililer tabii ki dava açabilirler. Ancak burada yargiya geçis, özellikle dava açma süresi bakimindan bazi özellikler tasimaktadir.

          Bu noktada önem tasiyan husus, hata ile sakat oldugu savi ile idareye yapilan basvurunun, basvuruya konu isleme karsi dogrudan dava açma süresi içerisinde yapilip yapilmadigidir. Örnegin, bir tarh islemine karsi, bir baska deyisle teblig edilen vergi ceza ihbarnamesinin düzeltilmesi için yapilan basvurunun bu isleme karsi 30 günlük dava açma süresi içerisinde yapilip yapilmadigi, dava yolu ve dava açma süresinin belirlenmesinde önem tasimaktadir.

          Eger hata ve düzeltme basvurusu, 30 günlük dava açma süresi içerisinde yapilmis ise ilgililer vergi dairesinin ret isleminden sonra bu ret isleminin iptali için dava açabilirler. Burada idareye basvuru, dava açma süresini durdurucu niteliktedir. Bu nedenle dava açma süresi, 30 günlük süreden idareye basvuru için harcanan zaman düsülerek hesaplanir ve kalan süre kadardir. Örnegin mükellef kendisine 1 Haziran günü teblig edilen vergi ceza ihbarnamesinin hata ile malül oldugu savi ile 18 Haziran günü vergi dairesine müracaat etmisse, ret cevabinin kendisine tebliginden sonra dava açma süresi 12 gün olacak ve 12. günün mesai saati bitiminde sona erecektir.  Vergi dairesinin 60 gün içerisinde cevap vermemesi halinde ise bu 12 günlük süre, vergi dairesine müracaati izleyen 60 günlük zimni ret süresinin bitiminden itibaren baslayacaktir. 

Hata ve düzeltme basvurusunun, 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra yapilmasi halinde vergi dairesinin ret islemine karsi dogrudan dava açilip açilamayacagi tartismalidir. Tartismanin sebebi ise Vergi Usul Kanununun 124. maddesidir. Maddeye göre, “vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptiklari düzeltme talepleri reddolunanlar sikâyet yolu ile Maliye Bakanligina müracaat edebilirler”. Mahkemeler bu düzenlemeye göre dava açma süresi geçtikten sonra yaptiklari düzeltme talepleri ret olunanlarin dava açmadan önce Maliye Bakanligina müracaat etmeleri gerektigi, oradan da ret cevabi alinmasi veya 60 gün içinde cevap verilmemesi durumunda 30 gün içerisinde dava açilabilecegi görüsünde. Bu yolu izlemeden önce dava açilmasi halinde Mahkemeler genellikle ön inceleme asamasinda “idari merci tecavüzü” kararlari vererek dava dilekçesini müracaat dilekçesi olarak Maliye Bakanligina göndermektedirler. Bu durumda dava dilekçesi, Maliye Bakanligina müracaat dilekçesi olarak kabul edilmektedir.

Ancak az da olsa bir kisim mahkemeler, yukarida aktardigimiz maddenin son kelimesinin “edebilirler” seklinde olmasi dolayisiyla ilgililerin burada bir seçimlik hakka sahip oldugu, bu yola gitmenin zorunluluk olmadigi ve dogrudan dava açilabilecegi görüsü ile açilan davayi dogrudan inceleme yoluna gitmektedirler. 

Bu davalarda dikkate edilmesi gereken husus, dava konusunun hatali islem olmadigi, ret islemi oldugudur. Bu nedenle mahkemenin karari sadece ret islemini iptal olacaktir. Ret isleminin iptalinden sonra idarenin asil islemle ilgili yeni bir islem olusturmasi gerekmektedir. Bu islemin ne yönde olacagini ise büyük ölçüde mahkeme karari belirler. Eger mahkeme, ret islemini asil islemde hata oldugu ve düzeltilmesi gerektigi gerekçesi ile iptal etmisse idare, asil islemi (örnegimizde vergi ceza ihbarnamesini) düzeltmek zorundadir. Ancak mahkeme ret islemini usul yönünden de iptal edebilir. Örnegin ret isleminin yetkili memurun imzasini tasimadigi, gerekli incelemeyi içermedigi gibi bir gerekçe ile iptal edildigi bir durumda, idare bu eksikliklerini gidererek talebi tekrar reddedebilir. Bu durumda bu yeni ret islemi aleyhine tekrar dava açmak gerekecektir.