ARSA DEGERLERINE KARSI AÇILAN DAVALARDA USUL SORUNLARI

08.08.2017 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 3974 görüntülenme YAZDIR

ARSA DEGERLERINE KARSI AÇILAN DAVALARDA USUL SORUNLARI

Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ

Takdir komisyonlarinca önümüzdeki yildan itibaren uygulanmak üzere belirlenen ve esas itibariyle emlâk vergisi matrahini, dolayli olarak da gelir vergisi ve harçlar gibi pek çok mali yükümlülügü etkileyecek olan arsa / arazi degerlerine karsi basvurulacak hukuki yol konusunda daha önce üç yazi yazmistim.

Son yazimda bu konuda tanislardan ve okurlardan gelen sorulara göre tereddüt konusu olan konulari ele almistim. Bu yazimda ise özellikle yargi çevrelerinden gelen sorun ve degerlendirmeleri ele almak istiyorum.

Bu konuda karsilasilan ilk sorun bu davayi kimi açabilecegi noktasinda olusmustur. Bu iptal davasini hiç süphesiz emlâk vergisinin mükellefi olanlar ile menfaati bulunan diger kimseler açabilir. Ancak bazi davalarin site veya apartman yönetimleri tarafindan açildigi görülmektedir.

Her ne kadar 634 sayili Kat Mülkiyeti Kanunun 27. maddesinde ana tasinmazin kat malikleri kurulunca yönetilecegi, 34. maddesinde bu kurulun yönetici veya yönetim kurulu atayabilecegi belirtilmisse de yönetici veya yönetim kurulunun görevlerinin belirlendigi 35. maddesinde yönetici veya yönetim kuruluna kat maliklerini temsilen davaci veya davali olma yetkisi taninmamistir. Bu nedenle kat maliklerinin bireysel menfaatlerini ilgilendiren konularda kat malikleri adina dava ehliyetleri yoktur. Ancak yönetici ayni zamanda kat maliki ise kendi adina dava açabilir. Pek tabii ki verilecek bir iptal karari, önceki yazilarimda da belirttigim gibi bütün malikler için geçerlilik tasiyacaktir.

Bu konuda ikinci sorun ise söz konusu davalarda karsimiza çikan “yürütmeyi durdurma” talepleridir.  Bu talebe simdilik gerek yoktur. Mahkemeler öncelikle yürütmeyi durdurma talebi konusunda karar yazmak zorunda kalacaklarindan ve bir de taraflar bu karara itiraz etmek yoluna gittiklerinde, yürütmeyi durdurma taleplerinin davayi uzatmaktan baska bir ise yaramayacagi görülmektedir. Çünkü mahkemeler bu talebi reddetmek zorundadirlar. Idari Yargilama Usulü Kanununa göre yürütmeyi durdurma karari ancak gecikmesinde sakinca olmasi ve kararin uygulanmasi halinde ileride telafisi güç bir zararin ortaya olusma olasiliginin varligi halinde verilebilir. Söz konusu takdir komisyonu kararlarinin 1.1.2018’den önce uygulanma olanagi yoktur. Dolayisiyla su anda kisiler için dava tarihi itibariyle, “kararin uygulanmasi halinde ileride telafisi güç bir zararin ortaya” çikma olasiligi söz konusu degildir. Burada yürütmeyi durdurma karari ancak, Aralik sonuna kadar mahkeme kararin olusmamasi veya olusma olanaginin bulunmadiginin ortaya çikmasi halinde Aralik ayinda bir ek dilekçe ile talep edilebilir.  

Bir baska sorun ise birden fazla bölgede tasinmaz sahibi olanlarin, bütün tasinmazlari için toplu dava açmalaridir. Bu noktada mahkemeler dogal olarak, 30 gün içinde yeniden usulüne uygun olarak dava açilabilmesi için “dilekçe ret karari” vereceklerdir. Çünkü her bir takdir komisyonu karari ayri bir islemdir ve ayri bir dava konusu yapilmasi gerekir. Farkli belediyeler için ortak dava açilmasi ise hiç mümkün degildir. Zira hasim farkliligi vardir. Burada belki ayni belediye siniri içerisindeki birden fazla takdir komisyonu karari için ortak dava açilabilecegi düsünülebilir. Benim önerim her bir takdir komisyonu kararinin ayri bir davaya konu edilmesidir.

Ayni sokak veya mahal için farkli kisilerce dava açilmasi halinde, bu davalarin baglantili dava olarak görülmesi gerekmektedir. Bu davalar farkli mahkemelerde ise baglanti kararini bölge idare mahkemesi verecektir. Bazi mahkemeler, bu davalarin biri için bilirkisi incelemesi yapip sonucuna göre verilen karari, örnegin kismen iptal kararini dikkate alip, zaten söz konusu sokak veya mahal için karar verildiginden yeniden karar verilmesine olanak olmadigi yönünde karar verebilirler. Ancak bu tür kararlar yanlis olacaktir. Çünkü sonraki kararlar için yargilama giderleri ve vekâlet ücreti sorunu ortaya çikacaktir. Bu da ihtilafi gereksiz yere uzatacaktir.  

Tereddüt doguran bir diger konuda vergi mahkemesi kararlarina karsi kanun yoludur. Her ne kadar Vergi Usul Kanununun mükerrer 49. maddesinde kararlara karsi Danistay’a 15 gün içerisinde basvurulabilecegi yaziliysa da burada kararlara karsi izlenecek yol, Idari Yargilama Usulü Kanununun 7035 sayili Kanunla degisik 45. maddesine göre istinaf yoludur.

Görüldügü gibi sorunlar hep usul hukukuna iliskin olarak yasanmaktadir. Daha önce de belirttigim gibi usul, esas kadar ve hatta bazen daha önemlidir.