VERGİ YARGISINDA 2020’nin PARASAL DEĞERLERİ

02.01.2020 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 2371 görüntülenme YAZDIR

VERGİ YARGISINDA 2020’nin PARASAL DEĞERLERİ

Dr. A. Bumin Doğrusöz

Dünya gazetesi /2.1.2020

Genelde İdari yargıda, özelde vergi yargısında sistem bazen tek dereceli, bazen iki, bazende üç dereceli olarak çalışmaktadır. En altta idare ve vergi mahkemeleri, üzerinde ise istinaf mahkemeleri yer almaktadır. Sistemin en üstünde ise temyiz mercii olarak Danıştay bulunmaktadır. Sistemde idari yargı mercileri hep kurul olarak örgütlenmiş olmakla birlikte, bu yargı manzumesinin en altında bulunan vergi mahkemeleri küçük rakamlı davalara tek hâkimli olarak bakmaktadır.

          İdari yargı manzumesi içerisinde gerek tek hâkimle bakılacak davaların sınırı gerek mahkemeden istinafa, oradan da temyize geçişte sınırlar, İdari Yargılama Usulü Kanununda dava konusu miktara göre belirlenmiştir.

          Öte yandan İdari Yargılama Usulü Kanununun ek 1. maddesinde; “Bu Kanunda öngörülen parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmü yer almıştır. Bu düzenlemeye göre 2019 değerlerini yeniden hesaplamak gerekmektedir.

          Söz konusu ek 1. maddeye göre 2020 yılında vergi mahkemelerinde tek hâkimle bakılacak davalarda sınır 53.000 TL olacaktır (2019 yılında 44.000 TL idi). Dava konusunun bu tutarı aşması halinde vergi mahkemeleri, davaya heyet halinde bakmak durumunda olacaklardır. Tek hâkimle bakılacak davalarda verilen kararlardan 2020 yılında konusu 7.000 TL’yi geçmeyenlerde verilen kararlar kesin olacaktır (2019 yılında 6.000.- TL idi). Bir başka deyişle konusu 7.000 TL’yi geçmeyen davalarda verilen kararlara karşı istinaf ve/veya temyiz yolu kapalıdır. Konusu 7.000 TL’yi geçen davalarda ise vergi mahkemesi kararlarına karşı istinaf yolu açıktır.

İstinaf mahkemelerince 2020 yılında verilen kararlardan, konusu 176.000 TL’yi geçmeyen davalara ilişkin olanlar kesin nitelik taşıyacak ve temyiz yolu kapalı olacaktır. Konusu 176.000 TL’yi geçen davalarda ise istinaf mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurmak mümkün olacaktır (Bu sınır 2019 yılında 144.000 TL. idi).

          Bu sınırlar önce, davaların açılış tarihine göre yaşama geçmektedir. Yani davaların açılış tarihinde geçerli tutarlara göre davaya tek hâkimin mi yoksa heyetin mi bakacağı belirlenmektedir. Bu nedenle 2020 yılında açılmış davalarda 2020 yılına ilişkin parasal sınırlar uygulanacaktır. Örneğin 20 Aralık günü tebliğ edilen, vergi ve ceza toplamı 47.000 Lira olan bir vergi/ceza ihbarnamesine karşı 27 Aralık günü dava açılırsa heyet halinde, 3 Ocak günü dava açılırsa tek hâkimli vergi mahkemesi davaya bakacaktır.

Buna karşılık tek hâkim kararlarının kesin olup olmadığına veya istinaf mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna gidilip gidilemeyeceği konularında ise karar tarihinde geçerli parasal sınırlar dikkate alınmaktadır. Bildiğim kadarı ile uygulama bu şekildedir.  

Bu uygulamaya göre, 2019 yılında açılmış bir vergi davasında dava konusu 6.500 TL ise davaya tek hâkim bakacak, ancak karar 2020 yılında verilirse karar kesin olacak ve istinafa gidilemeyecektir. Oysa karar 2019 yılında verilseydi istinaf yolu açık olacaktı. Yargının bazen idari yargılama usulünün gerektirdiği usul kuralları dolayısıyla bazen de iş yükü sebebiyle davanın açıldığı yılda karar verememesinin sorumlusu davanın tarafları değildir. İstinafa veya temyize gitme konusundaki parasal sınırların da dava açma tarihi itibariyle belirlenmesi gerekir. Zira bu durumda açılmış bir davada, idarece açıklanan oranlarla kişilerin yargı yolları ve üst mahkemeye başvuru hakları üzerinde değişiklik yapılmış olmaktadır. Öte yandan yeniden değerleme oranının belirleniş formülüne göre yıllık enflasyonu temsil etmediği de açıktır. Bu nedenle uygulamayı anayasa açısından yerinde görmek kanaatimce mümkün değildir.

          Bu sınırlar hesaplanırken, toplam dava tutarlarına bakılması gerektiğini de hatırlatalım. Örneğin tarh işlemi aleyhine açılmış davalarda dava konusu vergi ve cezanın toplamına, ödeme emrine karşı açılan davalarda dava konusu vergi, ceza ve gecikme faizi toplamına bakmak gerekmektedir.