EMEKLİLERİN BİNA VERGİSİ MUAFİYETİ
Dr.
A. Bumin DOĞRUSÖZ
Mayıs
ayının emlâk vergisi için birinci taksidin ödenme ayı olmasını da nazara
alarak, bu yazımı emlâk vergisi ile ilgili bir konuya ayırayım, daha doğrusu
daha öncede yazdığım bir konuyu tekrar hatırlatayım istedim.
Emlâk
Vergisi Kanununun 8/2 maddesi ile Bakanlar Kuruluna (Anayasa değişikliği
sonrası Cumhurbaşkanına) “gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik
kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların (…),Türkiye sınırları
içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip
olunması hali dahil)” halinde, bu meskenlerine ait vergi oranını sıfıra kadar
indirme yetkisi verilmiştir. Kanunda ayrıca bu hükmün, yukarıda belirtilenlerin
tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da
uygulanacağı, ancak belli zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler
hakkında uygulanmayacağı da vurgulanmıştır.
Cumhurbaşkanına
tanınan yetkinin vergisin yasallığı ilkesine aykırılığı tartışmalarını şimdilik
bir kenara bırakıyorum.
20/12/2006 tarih ve 2006/11450 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile 2006 ve sonraki yıllar için kullanılmış yetki uyarınca, sıfır vergi
uygulamasının 2020 için de söz konusu olduğunu belirtip, söz konusu yetkinin de
kullanıldığını belirterek sıfır oranlı vergiden yararlanmanın inceliklerini
irdeleyelim.
Bu olanaktan sadece Türk kanunlarına göre kurulmuş sosyal
güvenlik kurumundan aylık alanlar yararlanabilirler. Bu aylık emekli aylığı
olabileceği gibi vefat etmiş baba, eş gibi kimseler dolayısıyla bağlanan ölüm
aylığı şeklinde de olabilir. Hatta hem emekli maaşı hem de ölüm aylığı
alanlarda bu olanaktan yararlanabilirler. Ancak yabancı ülkelerin sosyal
güvenlik kurumundan emekli aylığı alanlar bu olanaktan yararlanamazlar.
Bu olanaktan yararlanabilmek için bir önemli koşul da
“gelirin münhasıran sosyal güvenlik aylığından ibaret” olmasıdır. Başkaca
geliri olanlar bu olanaktan yararlanamazlar. Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumundan
aylık almakla birlikte ayrıca ticari veya serbest meslek faaliyeti ile
uğraşarak gelir elde edenler, kira geliri olanlar, sosyal güvenlik destek primi
ödeyerek ücretli çalışmaya devam edenler bu olanaktan yararlanamazlar.
Buradaki gelirin sadece “sosyal güvenlik aylığından ibaret”
olması koşulunun sınırları önemlidir. Bunun bir sınırı olmak gerekir. Bu
sınırı, gelir vergisi konusuna giren gelir şeklinde çizmek yerinde olur. Yoksa,
bir emekliye piyangodan ikramiye çıkması veya emeklinin arabasını satması
halleri de gelirdir. Dul bir emeklinin bir tazminata hak kazanması veya
boşandığı eşinden nafaka alıyor olması, bana göre bu olanaktan yararlanma
koşullarını ihlal etmez. Bu şekilde bakılırsa gelir kavramı sınırsızlaşır ki,
Kanun Koyucunun bu sonucu istediğini gösteren bir emare yoktur.
Hatta emekli, emekli maaşını bankada vadeli mevduat, hazine
bonosu almak, fon veya repo işlemleri yoluyla da değerlendirebilir. Bu
şekildeki gelirler, menkul sermaye iradı olarak gelir vergisinin konusuna
girmekle birlikte hayatın olağan akışının getirdiği gelirlerdir. Bence bunları
ayrı düşünmek gerekir. Zaten bu nedenle Maliye Bakanlığı 45 sayılı Emlâk
Vergisi Genel Tebliğinde “geliri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik
kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların elde ettikleri ve yıllık
tutarı toplamı bina vergisi indiriminden yararlanılan yıldan bir önceki yılda
geçerli olan Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin
ikinci gelir diliminde yer alan tutarı geçmeyen her türlü menkul sermaye iradı
gelirleri, indirimli (sıfır) bina vergisi oranından yararlanmaya engel teşkil
eden gelirler arasında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasını yapmıştır. Bu açıklamaya göre 2019
yılında brüt menkul sermaye iratları toplamı 40.000 Lirayı geçmeyenler 2020 yılında
söz konusu olanaktan yararlanabileceklerdir.
Ancak bu açıklamanın sadece menkul
sermaye iratlarına yönelik olması, Bakanlığa gelir kategorileri arasında ayrım
yapma yetkisi verilmemiş olması yönüyle yetki yönünden hukuka aykırı olduğu
gibi konu yönünden de eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır. Örneğin, 2019
yılında diğer koşulları taşıyan, ancak 39.000 Lira mevduat faizi elde eden 2020
yılında emlâk vergisi ödemeyecekken, 5.200 lira mesken kira geliri elde edip
istisna dolayısıyla gelir vergisi beyannamesi dahi vermeyen emekli, tek meskeni
için emlâk vergisi ödeyecektir.
Bu husus Kamu Denetçiliği Kurumunca
16.1.2019 tarihli Kararla bildirildiği halde ve Bakanlık 6328 sayılı Kanuna
göre işlem tesis etmesi gerektiği halde söz konusu Genel Tebliği düzeltmeyerek
hakkaniyetsiz uygulamaların sürmesine yol açmaktadır. Bu Genel Tebliğ
açıklamasının düzeltilmesi gerekmektedir.
Gelirleri
münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan
ibaret bulunanların sıfır vergi olanağından yararlanabilmeleri için, sahip
oldukları tek meskenin brüt 200 m²’yi geçmemesi gerekmektedir.
Bu olanaktan yararlanmak isteyenlerin, bu tek
meskende bizzat oturuyor olması gerekmemektedir. Örneğin İstanbul’daki
meskenini oğluna bedelsiz tahsil etmiş, kendiside kızının İzmir’deki dairesinde
oturan veya kendisi kirada oturan başka bir geliri olmayan emekli kişi de bu
olanaktan yararlanabilir. Ancak kendi meskenini kiraya verip, kendisi de kirada
oturan bir emeklinin durumu biraz karışıktır. Bence bu emekli, emekli maaşının
yanı sıra kira geliri elde ettiği için, başkaca geliri olmama koşulunu ihlal
ettiğinden söz konusu olanaktan yararlanamaz. Ancak Maliye Bakanlığı 38 sayılı
Emlâk Vergisi Genel Tebliğinde “sahibi
olduğu konutu tek meskeni kiraya verip, kirada oturanlar da diğer şartları
taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından faydalanabileceklerdir.”
açıklamasını yapmıştır.
Tek
meskene sahip olma koşulu, başkaca bir taşınmaza sahip olmama şeklinde
anlaşılmamalıdır. Bir emeklinin, gelir getirmeyen başkaca bir dükkân, arsa veya
araziye sahip olması, koşulun ihlali olarak kabul edilmemektedir. Ancak bu
yerlerin kiraya veya işletmeye verilmesi, gelirin sadece sosyal güvenlik
kurumundan alınan aylık olması koşulunu ihlal edeceğinden, sıfır oranlı vergi
olanağından yararlanma koşulları ortadan kalkar.
Tek meskenin yılın belli dönemlerinde kullanılan yazlık ev,
devre mülk, bağ veya yayla evi olması halinde, bu meskenler için söz konusu
olanaktan yararlanmak mümkün değildir. Ancak bu taşınmazlarda sürekli
oturulması, ikâmet edilmesi halinde, diğer koşulların da varlığı halinde sıfır
vergi olanağından yine yararlanmak mümkündür.
Emekli aylığı alanların tek meskene hisseli olarak sahip
olmaları durumunda da bu sıfır oranlı vergi olanağından kendi hisseleri için
yararlanmaları mümkündür. Bu durumda sıfır oranlı vergi, meskenin vergi
değerinim hisseye isabet eden kısmına uygulanacaktır. Ancak burada meskenin
büyüklüğünün 200 m² sınırını aşmama koşulunun, hisse nispetine göre değil,
meskenin tamamı üzerinden ele alınması gerekmektedir. Birden fazla meskende
hisse sahibi olanların ise bu olanaktan “tek meskene sahip olma” koşulu
dolayısıyla yararlanmaları mümkün değildir.
Bu olanaktan yararlanmak için kat mülkiyeti tesis edilmiş
bina koşulu söz konusu değildir. Bu nedenle meskenlerini kat irtifakı tapusuyla
kullananlar da sıfır vergi olanağından yararlanabilirler.
Emlâk vergisi mükellefiyeti, intifa hakkı tesis edilen
binalarda malikten intifa hakkı sahibine geçmektedir. Bu nedenle intifa hakkı
sahipleri de aktardığımız koşulları taşımaları kaydı ile sıfır vergi
olanağından yararlanabilirler.
Bu olanaktan yararlanmak için ilgili Belediye’ye basılı
örnekleri belediyelerde bulunan matbu –koşulların oluştuğuna dair- bir
taahhütname verilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu taahhütnameyi vermiş olanların,
tekrar vermelerine gerek yoktur. Bu taahhütnameye de herhangi bir belge
eklenmesine de gerek yoktur. Çünkü günümüzün elektronik ortamında belediyeler
zaten SGK veya vergi ve tapu dairesi bilgilerini kontrol ederek taahhüdün
doğruluğunu kontrol olanağına sahiptirler. Beyanın gerçek dışılığının
saptanması halinde mükelleften, kayba uğratılan vergi, bir katı cezası ve
gecikme faizi ile birlikte alınır.
Koşulların kaybedilmesi halinde, örneğin yeni bir mesken
edinme veya yeniden çalışma yahut sınırı aşan menkul sermaye iradı elde etme vb.
hallerde, koşulların yitirildiği yıl durumun bir dilekçe ile belediyeye
bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirimi izleyen yıldan itibaren Belediye
normal vergi oranına göre vergi tahakkuk ettirecektir.