ÖRTÜLÜ SERMAYE FAIZINDE KDV’YE YARGI BAKISI
(23.4.2015 tarihli DÜNYA Gazetesinde yayimlanmistir)
Önceki
yazimizda örtülü sermaye müessesesini kisaca açikladiktan sonra, örtülü sermaye
olarak kabul edilen borçlanmalar veya borç kismi üzerinde ödenen faizlerin
üzerinden KDV hesaplanmasinin gerekip gerekmedigi sorusunu ortaya atmis ve bu
soruya ögretide verilen yanitlari aktarmistik. Daha sonra da konuya iliskin
idari anlayisi özelgeler bazinda aktarmis, yargi’nin konuya bakisini ise bu
yazimiza birakmistik.
Dolayisiyla
bu yazimizin konusu, örtülü sermaye olarak kabul edilen borçlanmalar veya borç
kismi üzerinde ödenen faizlerin KDV’ye tabi olup olmadigi konusunda yargi’nin
ne düsündügüdür.
Bu
konuda yerel mahkeme kararlari arasinda bir görüs birligi yoktur. Asagida örnek
olarak her iki yöndeki kararlara da yer verdim.
Örnegin
Istanbul 5 ve 6. Vergi Mahkemesi önüne gelen ihtilaflarda, örtülü sermayeye
tekabül eden ve gerek ödeyen gerekse alan açisindan kâr payi niteligindeki
örtülü sermayeye tekabül eden faiz kisminin KDV’ye tabi tutulamayacagina
hükmetmistir. (Istanbul 5. Vergi
Mahkemesi E.2009/3090 K. 2011/3161 T.8.7.2011; Istanbul 6. Vergi Mahkemesi
E.2012/2952 K.2012/2810 T.1.12.2012) Bu Kararlardan birincisi Istanbul
Bölge Idare Mahkemesince onanmis, ikincisi ise Istanbul Bölge Idare
Mahkemesinin bozmasi üzerine verilmistir. Bu Kararlarda Mahkemeler kisaca, “kazanç vergileri için bir vergi güvenlik
sistemi olarak getirilen düzenlemeler itibariyle ortaya çikan sonucun muamele
vergileri için de vergiyi doguran bir olaya sebebiyet vermeyecegi, bir baska
ifade ile kurumlar vergisi kanunda açikca belirtilen kâr payi dagitiminin, KDV
Kanununda sayilan türde bir teslim veya hizmet olarak nitelendirilemeyecegi,
KDV Kanununun 1. maddesinde kâr payi ve istirak kazançlarinin KDV’nin konusu
olarak sayilmadigi, alinan faizin örtülü sermayeye tekabül eden kisminin
Kurular Vergisi Kanununca kâr payi niteliginde oldugu kabul edildigi, kâr
paylarinin ise Katma Deger Vergisinin konusuna girmedigi” gerekçesine
dayanmislardir.
Buna
karsilik Istanbul 9. Vergi mahkemesince verilen karalarda ise aksi görüs
benimsenmistir. Mahkemeye göre, “mükelleflerin
örtülü sermaye kapsaminda kullandirdiklari paralar karsiliginda elde ettikleri
faiz gelirinin kâr payi sayilmasi kanunun açik ifadesi ile sadece gelir ve
kurumlar vergisi uygulamasi açisindan getirilmis bir düzenlemedir. Kâr payi
veya istirak kazançlari KDV’nin konusuna girmemekle birlikte, burada gerçek
anlamda bir kâr payi söz konusu degildir. Sadece gelir veya kurumlar vergisi
açisindan kâr payi olarak nitelendirilmektedir. Dolayisiyla bu Kanunlar
açisindan dogacak sonuçlarin KDV Kanunu açisindan da kabulü mümkün degildir. Kanun
Koyucu örtülü sermayeye tekabül eden faiz gelirinin KDV açisindan da kâr payi
niteliginde olacagini kabul etseydi, KDV Kanununda da Kurumlar Vergisi
Kanunundaki düzenlemeye paralel yönde bir düzenlemeye yer verirdi.” (Istanbul 9. Vergi Mahkemesi E.2010/774 K.
2012/971 T. 28.3.2012)
Öte yandan
örtülü sermayeye tekabül eden faize, faiz gelirini elde eden faturasinda KDV
hesaplamissa, bu KDV’nin ödeyen borçlu tarafindan indirim konusu yapilamayacagi
tartismasizdir. Zira burada ödeyen açisindan kanunen kabul edilmeyen bir gider
söz konusu oldugundan, bu KDV indirim konusu yapilamaz. Nitekim yerel mahkeme
kararlarinda da, bildigim kadari ile bu konu tartisma konusu degildir ve
mahkemeler de çikan ihtilaflarda buradaki KDV’nin indirim konusu
yapilamayacagina hükmetmektedir. Bu KDV’nin ne olacagini ise önceki yazimda
zaten yazmistim.
Yüksek yargi merci olan ve içtihatlarin
yönlendirilmesi konusunda islev de üstlenmis bulunan Danistay tarafindan bildigim
kadar ile bu konuda henüz verilmis bir karar bulunmamaktadir. Bildigim kadari
ile diyorum çünkü Danistay, kararlari konusunda seffaf bir yargi merci olmayip,
sitesinde sadece sembolik nitelikte kararlari yayinlamaktadir. Bence bütün
kararlara, güçlü bir arama motoru ile erisilmesi, bir hukuk devletinin olmazsa
olmazidir. Degerli okuyucularimda bu konuda bir karar örnegi varsa ve
gönderirlerse ben de ögrenir ve memnuniyetle duyururum. (sadece bu konuda
degil, diger konularda da karar veya özelge gönderilerek irdelenmesini istenen
konulara veya gönderilen yorumlara kösemde olabildigince yer vermeye
çalisiyorum.)
Dedigim gibi, idari
anlayisin açik ve net oldugu, buna karsilik gerek ögretide gerek yargi
kararlarinda tartismali olan bu konuda uygulamanin yönlenmesi açisindan son
sözü Danistay söyleyecektir. Danistay son sözü söyleyinceye kadar ne yapalim
diyenler de olabilir. Bu konudaki önerim, KDV hesaplanip, ihtirazi kayitla
beyan edip yargi yoluna gidilmesidir. Bu yolla, ileride KDV olmamasi gerektigi
yolunda içtihat olusmasi halinde, bu içtihattan yararlanma olanagi elde edilmis
olunacaktir. Yoksa içtihada dayanip geçmis için düzeltme ve iade talep etmek,
konunun özelligi dolayisiyla mümkün olmayabilecektir.