BENİM
DÜNYAMDAN DÜNYA GAZETESİ
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Dünya Gazetesi 2.3.2021
Asistan
olduğumun ilk günü merhum Prof. Dr. Salih ŞANVER beni odasına çağırdı ve “ne
yapıyorsun” dedi. Bir hocaya verilecek en güzel cevabı verdim. “Kitap okuyorum”
dedim. “Sen kitap okuyarak mı vergici olacağını sanıyorsun” dedi. Hoca sertti.
Kolay cevap verilemezdi. Zaten sorunun gidişi “evet” demeyi mümkün kılmıyordu.
Hayır desem, cümleyi nasıl bitirecektim. Hiçbir fikrim yoktu. Sonra beni Hesap
Uzmanları Kuruluna, Veysi SEVİĞ Hocaya gönderdi. Ona çıraklık edeceksin, o da
öğretmeyi sever, “sana öğretecek”dedi.
Yılar
geçti. Doktoramı bitirmiştim. Yetişmemde ve bugüne gelmemde büyük katkısı olan
Veysi Hoca, “artık senin yazı yazman gerek” dedi ve beni rahmetli Nezih
DEMİRKENT’e götürdü. Dünya gazetesi o zamanlar Cağalolu’ndaydı. Üst katlardan
birindeydi Nezih Beyin odası. Darmadağınık bir oda. Her köşede gazete ve kitap
yığınları. Tam çalışan adam odası. Hoca beni tanıttı. Nezih bey şöyle bir bana
baktı ve “iyi, yazsın” dedi.
Böylece
31 Mayıs 1990 Perşembe günü ilk yazım yayınlandı. Önceleri haftada bir gün,
perşembeleri, sonraları da iki gün, salı ve perşembeleri. 2007 yılına kadar,
tam 17 sene yazdım.
Bu
arada ben büyüdüm, gazete büyüdü, yeni binasına taşındı, tirajını arttırdı.
Ekonominin gündemini belirler hale geldi, vs.
Yazdığım
17 senelik süre boyunca, yazılarıma kimse karışmadı, yönlendirmedi, öyle yazma,
böyle yaz demedi. Hiçbir yazım geri dönmedi. Ama gazetenin dışından müdahele
etmeye çalışanlar olmadı mı? Oldu.
3568
sayılı Kanunun yasama görüşmeleri sırasında, bende Kanunun hatalı yönlerini yazıp,
imza / tasdik zorunluluğunun Kanunla getirilmesi gerektiğini, bu konuda
yürütmeye takdir yetkisi verilmesinin yanlışlığını, müteselsil sorumluluğun
ağırlığını vs. yazıyordum. Bu yazılarımı Kanuna karşıymışım gibi algılayan ve
Kanunun bir an önce çıkması için çabalayan zamanın bazı oda başkanları Nezih
Beye mektup yazıp beni şikayet etmişler. Bana yazı yazdırmamasını talep
etmişler. Nezih Bey beni çağırdı, gittim. “Bak senin için böyle bir mektup
geldi” dedi. Okudum, “savundukları yanlış, köşemde cevaplayayım mı?” dedim. Nezih
Bey, “boşver, aynen devam et bildiğin gibi yazmaya” dedi. Tabii ki eleştirilen
yazılarımı güvendiği yazarlara okutmuştu. Kişiliği ve gazeteye hâkim olan
ilkeleri, DÜNYA’nın bağımsızlığını ve tarafsızlığını oluşturuyor ve koruyordu.
2007’de
ayrıldığım DÜNYA’ya, 6 Nisan 2015’de yayınlanan yazımla yeniden döndüm. O
günden bu güne devam. Bu defa dönmeme vesile olan, DÜNYA’nın kıdemli
yazarlarından Osman AROLAT ve bu günkü patronumuz Hakan GÜLDAĞ idi. İkinci
perde de 6 sene olmuş, birinci dönem ile toplam 23 sene. Bazen ben bile hayret
ediyorum, nereden buldum bu kadar konuyu diye? Sonra da “Maliye sağ olsun”
diyorum.
Bu
gün de aynı ilkeler devam ediyor. Özgürce ama tabii bilimsel ilkelerle ve aklın
yolu ile. Yazdıklarıma geri dönüşler, gazetenin iş adamından kamu otoritelerine
kadar izlendiğini, bazen bir düzenlemenin bazen bir içtihadın oluşumuna katkıda
bulunduğunu ve DÜNYA’nın ekonomi yaşamının ayrılmaz parçası olduğunu
gösteriyor.
Kendi
uzmanlık alanımdan da DÜNYA’ya bakınca, ne gördüğümü de söyleyeyim. Vergi
hukuku çıkar çatışmasından beslenen bir hukuk dalıdır. Mükellefin parası
üzerindeki mülkiyet hakkı ile kamu giderlerini karşılamaya çalışan hazine
menfaatı daima çakışır. Arada dengeyi kurmak da vergi hukukunun işidir. DÜNYA’nın
da tüm yazarları ile yaşayan vergi hukuku alanında bu dengeye hizmet ettiğini,
olması gereken adil vergi hukuku için çabaladığını görmek, bana gurur veriyor,
“iyi ki buradayım” dedirtiyor.
Evet
DÜNYA, 41 yaşında. Nice 41 yıllar
diliyorum DÜNYA’ya. Çünkü Türk Ekonomisinin ve Ekonomi Hukukunun sana ihtiyacı
var.