HAKSIZ ALINAN
VERGİNİN İADESİNDE FAİZ SORUNU
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi / 23.9.2021
Hazine, haksız vergi
alır mı? Alır. Bu sonuç çok çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Örneğin
mükellef ihtirazi kayıtla beyanname verip, vergisini ödedikten sonra açtığı
davayı kazanıp iade alacaklısı olabilir. Vergi mahkemesinde davayı kaybeden bir
mükellef, zorunlu olarak vergi ve cezayı ödedikten sonra nihayette dava lehine
sonuçlanabilir. Mükellef ödediği tutar kadar alacaklı hale gelir. Re’sen
yapılmış bir tarhiyatta sırf gecikme faizini durdurmak için vergi aslını ödeyen
bir mükellefin, tarhiyatın yargı kararı ile iptal edilmesi sonucunda da
alacaklı hale gelmesi mümkündür. Vergi
idaresinin düzeltme talebini reddetmesi ve red işleminin yargı kararı ile
iptali sonucu mükellefe iade yapması gerektiği hallerde de haksız alınan
tutardan söz edilir.
Mükellefler
nasıl vadesi geldiği halde ödemediği hazine alacağı için, hazine parasını
haksız kullandığı gerekçesi ile gecikme faizi veya zammı adı altında bir ödeme
yapıyorsa, aynı şekilde hazinenin de tahsil ettiği tutarın haksızlığının daha
sonra ortaya çıkması halinde mükellefe, kullanmaktan mahrum ettiği tutar için
bir faiz ödemesi hakkaniyet gereğidir.
Kaldı
ki idareyi, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü tutan
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrası, yargı kararı uyarınca iadesi gereken
bir miktar paranın, idarenin tasarrufunda kalan ve bu sürede ilgilisi
tarafından tasarruf edilememesinden doğan zarar giderilerek ödenmesi gereğini
de ortaya koymaktadır. Nitekim Yasa Koyucu buradaki hakkaniyetsizliği fark
ederek Vergi Usul Kanununun 112. maddesine aşağıdaki 4. fıkrayı eklemiştir.
“Fazla veya yersiz
olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften
kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin
tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar
geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında
hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve
iade edilir.”
Maddenin izleyen
fıkralarında da aktardığımız 4. fıkraya paralel olarak, Vergi Usul Kanununa
göre iadesi gereken vergilerin iadesi ile ihtirazi kayıtla beyan edilerek
ödenen vergilerin yargı kararı ile iadesinde de ödemenin tecil faizi ile
birlikte yapılması esası benimsenmiştir.
Bu düzenleme ile adalet
sağlanmış mıdır? Bence hayır. Gecikme faizi ve zammı (yıllık % 19.2) ile tecil
faizi (yıllık % 15) oranları farklıdır. Ödenen gecikme faizi /zammı gider
yazılamaz. Burada alınan tecil faizi ise, gelir yazılmakta ve
vergilendirilmektedir. Yani gerçekte net alınan faiz, örneğin bir kurumda % 11,25’dir. Kısaca burada da hazine lehine “hep bana
adaleti” söz konusudur.
Bu adaletsizliği
gören bazı yargı mercileri; fazla veya yersiz tahsilatın davacıdan
kaynaklanmadığı hallerde ve davacı tarafından 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'a göre belirlenmiş oranda faiz talep edilen
durumlarda, idarenin yapacağı geri ödemeyi 3095 sayılı Kanuna göre belirlenmiş
orandaki faizle yapmasına hükmetmektedir.
Buna karşılık bazı
yargı mercileri ise kararlarında, iadeten yapılacak ödemelerde talep edilse
dahi 3095 sayılı Kanuna göre faiz ödenmesini kabul etmemekte, Vergi Usul
Kanununun 112. Maddesinin yukarıda aktardığımız fıkrasına göre tecil faizi
oranında faizle ödeme yapılmasına karar vermektedir.
Nihayet bu içtihat farklılığı Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulunun Bölge İdare Mahkemesi Kararları Arasındaki Aykırılığın
Giderilmesi Hakkındaki E. 2021/1 K.2021/3 sayı ve 10.3.2021 tarihli Kararı ile
aşağıdaki şekilde giderilmiştir. Kurulun kararına göre; “Vergi Usul Kanunu'nun
112/4. maddesinde 6322 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle birlikte Vergi Usul
Kanunu'na tabi olan ve yargı kararı uyarınca iadesi gereken vergilere
uygulanacak faiz yasal dayanağa kavuşturulmuştur. Böylece, iadesi gereken bu
vergiler yönünden yasal/kanuni faiz, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 6322
sayılı Kanunla değişik 4. fıkrasında belirtilen tecil faizi haline gelmiştir.
Bu nedenle 15/06/2012 tarihinden sonra tahsil edilen vergilere ilişkin olarak
dava dilekçesindeki yasal dayanağı gösterilmeyen yasal/kanuni faiz talebinden
bu konuda 3095 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre özel hüküm niteliğinde olan
Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 6322 sayılı Kanunla değişik 4. fıkrasında
belirtilen tecil faizinin anlaşılması gerekmektedir. Bu durumda, dava
dilekçesindeki yasal/kanuni faiz talebi ile hangi kanunda düzenlenen faizin
kastedildiği sorununun, özel hükmün genel hükme göre uygulama önceliğinin
bulunması ilkesi dikkate alınarak çözülmesi nedeniyle ulaşılan sonucun idare
hukukunun yerleşik içtihatlarından biri olan "taleple bağlılık"
ilkesine aykırılık teşkil ettiğinden söz edilemeyecektir.”
İçtihat uyuşmazlığı
bir anlamda çözülmüştür. Ancak adeletsizlik ortadan kalkmamıştır.
Bu konudaki
adaletsizlik, ancak, yasa koyucunun konuya müdahale ederek, vergisini zamanında
ödemeyen haksız mükelleften ne oranda faiz alınıyorsa, haksız alınan vergilerin
iadesinde de aynı oranda faiz ödenmesini öngörmesi ile giderilebilir.