(16.7.2015 tarihli DÜNYA Gazetesinde
yayimlanmistir)
Bu gün Ramazan
Bayraminin arefesi. Öncelikle tüm okurlarimizin bayramlarini kutlayalim.
Herkese, mutlu, huzurlu, saglikli, varlikli ama vergiden uzak bir bayram dileyelim.
Bu gün, ögleden sonrasi resmi tatil. Öncesi, resmi olarak is günü.
Ancak bu gün, ayni zamanda,
resmi dairelerin hizmet sunumunun asgari düzeye indirildigi bir idari izin
günü. Basbakanligin 9.7.2015 tarihli Genelgesi ile bu gün, kamu kurum ve
kuruluslarinda çalisanlar yarim gün izinli sayildigi bir gün. Bizde bu vesile
ile, bu uygulamanin süre hesaplamalarina etkisini inceleyelim dedik.
Vergi Usul Kanununa tâbi
sürelerin hesaplanmasinda, resmi tatil günlerinin süreye dahil olmasi, ancak
sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, sürenin tatili, izleyen ilk is günü
tatil saatine kadar uzamasi esasi kabul edilmistir. Ayni esaslar, Idari
Yargilama Usulü Kanununda ve Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunda da
benimsenmistir.
Öte
yandan, arife veya bayram günleri ile hafta tatilinin yakin olmasi halinde,
aradaki is gününün Bakanlar Kurulunca, tatilden sayilmasi, artik bir gelenek
haline gelmistir. Nitekim bu gün de, öyle bir gündür. Böyle günler kamuoyuna,
ya açiklama yapan yetkililerce ya da medya tarafindan “tatil” olarak duyurulmaktadir.
Acaba bu nitelendirme dogru mudur? Bu yazimizda bu konu üzerinde durmak
istiyoruz. Çünkü bu konu, özellikle sürelerin son gününün böyle bir güne
rastlamasi halinde, son derece önem kazanmaktadir.
Bir
çalisma günü, Bakanlar Kurulu Karari ve Basbakanlik Genelgesi ile degil, ancak
kanunla tatil ilan edilebilir. Nitekim ülkemizde tatil günleri, 394 sayili
Hafta Tatili Kanunu ile 2429 sayili Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkinda
Kanunda sayma yolu ile tahdidi olarak belirlenmistir.
Dolayisiyla,
ortada tatil ilan edilen bir gün yoktur. Böyle günlerde yapilan uygulama,
“hizmetlerin aksatilmamasi ve kurum yöneticilerince gerekli tedbirlerin
alinmasi”, “zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulmasi
suretiyle” kamuda çalisan memur, isçi ve diger personelin idari izinli
sayilmasi seklinde yürütülmektedir. Nitekim Basbakanlik Genelgesi ile “hizmetlerin aksatilmamasi ve zorunlu
hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede personelin bulundurulmasi kaydiyla”
idari izin günü olarak kabul edilmistir. Hukuken yapilmasi mümkün bu
uygulamayi, “tatil günü ilani” olarak adlandirmak mümkün degildir. Nitekim hukukçular
arasinda, bu tip uygulamalar, “idari izin” günü olarak adlandirilmaktadir.
Idari
izin günlerinin Kanunla kabul edilmis birer tatil günü olmamasi sebebiyle,
Vergi Usul Kanunu, Idari Yargilama Usulü Kanunu veya Amme Alacaklarinin Tahsil
Usulü Hakkinda Kanun uyarinca belirlenmis ve son günü bu günlere rastlayan süreleri,
izleyen ilk çalisma günü sonuna kadar uzatmasi mümkün degildir.
Nitekim
dava açma süreleri veya temyiz süreleri idari izin günlerine rastlayan, ancak o
gün degilde izleyen ilk çalisma günü açilan davalari yargi organlari
reddetmektedir. Örnegin Danistay 3.
Dairesi 8.4.1992 gün ve E.1991/1566 K.1992/1335 sayili Kararinda “Ramazan
Bayrami nedeniyle 15-19 Nisan günlerinin tatil olmasi yolunda Basbakanlik
genelgesi ile verilen idari izin resmi tatil sayilamayacagindan temyiz
süresinin durmayacagi”, Danistay 7. Dairesi 4.2.1997 gün ve
E.1996/2050 K.1997/402 sayili Kararinda, “Hükümetçe verilen idari
izinler resmi tatil niteliginde olmadigindan dava açma süresinin son gününün
hükümetçe verilen idari izin gününe rastlamasi halinde, dava açma süresinin uzamayacagi”
gerekçesi ile basvurularin reddine karar vermistir.
Buna karsilik aksi
yönde verilmis kararlarda mevcuttur. Örnegin Danistay 11. Dairesi E.1998/1621 K. 1999/3597 sayi ve 13.10.1999
tarihli Kararinda “Idari Izni Düzenleyen genelgede
zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulmasinin
gerektigi açiklanmakta ise de: verilen idari iznin ne suretle uygulanacagi,
hangi birimleri kapsayacagi, kimlerin bu izinden yararlanip, yararlanamayacagi
konusunda bir düzenlemeye yer verilmediginden bu uygulamanin bir kisim resmi
islemlerin ifasinda aksakliklara yol açtiginda kusku bulunmamaktadir.”
gerekçesi ile “dava açma süresinin son gününün idari izin olarak belirtilen
tarihe rastlamasi ve bu tarihi izleyen gününde resmi tatil olmasi nedeniyle,
izin ve tatil sürelerinin bitimini izleyen günde açilan davayi süre asimi
yönünden reddeden vergi mahkemesi kararini” bozulmasina karar vermistir.
Nitekim Danistay 4. Dairesinin
E.1993/754 K.1993/5242 sayi ve 15.11.1993 günlü Karari da bu yönde
olusmustur.
Görüldügü
gibi konu içtihat bazinda tartismalidir. Bu nedenle, bu konuda titiz davranmak,
idari izin günü içinde de olsa, gerekli islemleri yapmaya özen göstermek
gerekmektedir. Konu ticaret hukuku açisindan da önemlidir. Idari izin günü uygulamasi,
örnegin faturaya itiraz, protesto süreleri gibi süreleri uzatmaz. Zaten bu
nedenle idari izin uygulamasi
noterlikleri ve bankalari kapsamaz.
Ancak
burada, sürenin sonu idari izin günlerine rastlayipta izleyen ilk
çalisma günü açilan davalari reddeden kararlara katilma olanagi bulamamaktayiz.
Bence olmasi gerekene gelince;
halk nezdinde veya dava yoluyla hakkini arayacak pek çok kisi nezdinde, tatil –
izin günü gibi hukuk kavramlari netlesmemistir. Özellikle siyasilerin ve
medyanin hukuk kavramlarini genellikle özensiz kullanmasi sonucu uzman kisilerin
dahi rahatlikla yanilabilecekleri, söz konusu günlerde resmi dairelerin kapali
olacaginin düsünülebilecegi bir ortam söz konusudur. Kisilerin açikça bilgi
sahibi kilinmadigi, kavramlarin belirsiz oldugu durumlarda yorumun kisiler
lehine yapilmasi gerekir. Zira bizce bir hukuk devletinin, kisilerin haklarini
her durumda kisitlamaya çalisan degil, olabildigince genisletmeye çalisan bir
devlet olmasi gerekir. Unutulmamasi gerekir ki hukukun ve hukukçunun görevi,
kanunlari lafzi olarak son derece kati biçimde ve hak kaybettirecek sekilde uygulamak
degil, adaleti ve hakkaniyeti gerçeklestirmektir.
NOT : Geçen yazimizda yarim kalan
konunun devamini, bu daha güncel konu dolayisiyla gelecek yazimiza biraktik.