KISMI BÖLÜNMEYE VERGI GELIYOR
Dünya Gazetesi / 11.4.2017
Geçtigimiz
günlerde Gelir Idaresi Baskanliginin web sayfasinda, Kurumlar Vergisi Kanununun
19/3 maddesinin (b) bendi hükümleri kapsamindaki kismi bölünme islemleriyle
ilgili olarak 13 sayili KVK Genel Teblig Taslagi yayimlandi.
Bu taslagin
hazirlanmasi, birkaç hafta önce Maliye Bakani Naci AGBAL’in baskanliginda
yapilan ve benim de katildigim bir özel toplantida bazi katilimcilarin kismi bölünme
konusunda çok tereddütler bulundugunu söylemesi üzerine, Sayin Bakanin “bir
Genel Teblig ile tereddütleri kaldiralim” sözüne dayaniyor. Bunun üzerine de Gelir Idaresi Baskanligi,
kendisine yansiyan olaylardan, tereddüt edildigi anlasilan hususlara iliskin
açiklamalarin yer aldigi Taslagi yayimladi.
Bu taslakta
özellikle örneklerle ilgili çok tartisilacak konu bulunmasina karsilik, ben
önemli gördügüm bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Teblig taslaginin son
maddesi ile asagidaki düzenlemenin yürürlüge konulmasi öngörülmektedir.
“Kismi bölünme islemlerinde devralan sirket
hisselerinin devreden sirket ortaklarina verilmesi halinde, devreden sirket
nezdinde sermaye azaltimina gidilmesi gerekeceginden, devreden sirketin
sermayesini olusturan unsurlara göre sermaye azaltimi dolayisiyla vergilendirme
yapilmasi söz konusu olabilecektir. Yapilacak sermaye azaltiminda; öncelikle,
isletmeden çekilmesi halinde kurumlar vergisine ve kâr dagitimina bagli vergi kesintisine
tabi tutulacak (pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplari, yeniden degerleme
deger artis fonu, istirakler yeniden degerleme deger artis fonu, maliyet artis
fonu vb.) hesaplarin, sonra, sadece kâr dagitimina bagli vergi kesintisine tabi
tutulacak (geçmis yil kârlari, olaganüstü yedekler vb.) hesaplarin, son olarak
ise isletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdi sermayenin
isletmeden çekildigi kabul edilecektir.”
Görüldügü
gibi devralan
sirket hisselerinin devreden sirket ortaklarina verilmesi amaciyla yapilacak sermaye
azaltilmasinda, azaltilan tutarin öncelikle dagitimi stopaja tâbi fon veya
yedeklerden yapildigi bir varsayim olarak kabul edilmekte, böylece devreden
sirkete azaltilan tutarin % 15’ine (azaltilan sermaye unsurlari içinde
enflasyon düzeltme farklari varsa vergi yükü %32’ye) varabilecek oranda bir malî
yük getirilmektedir. Ancak böyle bir
varsayimin veya karinenin yaratilmasina elverisli bir yasal dayanak, KVK’da
yoktur.
Bu görüsün yaratacagi etki yönünden
geçmis uygulamaya da bakmak gerekmektedir. Maliye Bakanligi bu konuda daha önce Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Baskanligi’nin 23.07.2013
tarihli Özelgesi ile “Kismî bölünme
sonucunda aynî sermaye konulan sirketten alinan hisse senetlerinin ortaklara
verilmesi nedeniyle sirket sermayesinin azaltilmasi ve daha önce sermayeye
eklenmis olan, enflasyon düzeltmesi fark hesaplari ile geçmis yil kârlarinin da
bulunmasi durumunda; devralan sirkette yapilacak sermaye artisinda enflasyon
düzeltmesi fark hesaplarinin ve geçmis yil kârlarinin sermayenin bir unsuru
olarak yer almasi ve ayri sekilde görülmesi sartiyla bu islem isletmeden çekis
olarak degerlendirilmeyecek ve vergiye tabi tutulmayacaktir. Ancak, devralan
sirkette sermayenin bir unsuru olarak yer alan enflasyon düzeltmesi farklarinin
ve geçmis yil kârlarinin, devralan sirkette bir baska hesaba nakledilmesi veya
isletmeden çekilmesi ya da sermaye azaltimina gidilmesi halinde, enflasyon düzeltmesi farklari ile
ilgili isletmeden çekilen tutarlarin öncelikle isletmeden çekildigi dönemin
kazanci ile iliskilendirilmeksizin kurumlar vergisine tabi tutulmasi, vergi
sonrasi dagitilan kazancin ve geçmis yil kârlari ile ilgili tutarlarin da kâr
dagitimina bagli tevkifata tabi tutulmasi gerekmektedir” seklinde ve
getirilmek istenen düzenlemenin tam tersi yönde açiklamada bulunmustur.
Büyük
Mükellefler Vergi Dairesi daha sonra 24.09.2013 tarihli özelgesi ile bu
görüsünden dönmüs, Bursa Vergi Dairesi Baskanligi 24.9.2013 günlü Özelge dogrultusunda
görüs açiklamissa da son olarak Ankara Vergi Dairesi Baskanligi 21.2.2017 günlü
Özelgesi ile yukarida aktardigimiz 23.7.2013 günlü Özelge dogrultusunda görüs
açiklamis ve kismi bölünme dolayisiyla azaltilacak sermaye içerisinde “daha önce sermayeye eklenmis olan, enflasyon düzeltmesi fark hesaplari ile
geçmis yil kârlarinin da bulunmasi durumunda; devralan sirkette yapilacak
sermaye artisinda enflasyon düzeltmesi fark hesaplarinin ve geçmis yil
kârlarinin sermayenin bir unsuru olarak yer almasi ve ayri sekilde görülmesi
sartiyla bu islem isletmeden çekis olarak degerlendirilmeyecek ve vergiye tabi
tutulmayacaktir. Ancak, devralan sirkette sermayenin bir unsuru olarak yer alan
enflasyon düzeltmesi farklarinin ve geçmis yil karlarinin, devralan sirkette
bir baska hesaba nakledilmesi veya isletmeden çekilmesi ya da sermaye
azaltimina gidilmesi halinde, enflasyon düzeltmesi farklari ile ilgili
isletmeden çekilen tutarlarin öncelikle isletmeden çekildigi dönemin kazanci
ile iliskilendirilmeksizin kurumlar vergisine tabi tutulmasi, vergi sonrasi
dagitilan kazancin ve geçmis yil kârlari ile ilgili tutarlarin da kâr
dagitimina bagli tevkifata tabi tutulmasi gerekmektedir. ” demistir.
Kurumlar vergisi kanunu bölünmede
ayni sermaye konulmasindan söz etse de, Ticaret Hukukuna göre bölünmede
tasfiyesiz kismi külli halefiyet söz konusudur. Ticaret hukukuna göre bölünmede
ayni sermaye konulmasi söz konusu degildir. Ayni sermaye koyma, sadece yeni
sirket kurma yolu ile bölünmede söz konusu olabilir (Bkz. TTK md. 159
gerekçesi). Bölünmenin esaslari TTK.’dadir. Bu nedenle KVK’da “ayni sermaye”
konulmasindan bahsedilmesi, bize göre, bölünülecek kurumun sermayesinin
belirlenme prosedürünün belirlenmesi açisindan itibar görmek durumundadir. Zira,
kismi bölünmeyi hukukumuza getiren 4684 sayili Kanun, bölünmeyi düzenlemeyen
eski TTK zamanindadir ve gerekçesi de bizi bu sonuca götürmektedir. Külli
halefiyet söz konusu olunca, bölünen sirket sermayesinin unsurlarinin da
bölünme oraninda (veya bölünülen kiymetlerle baglantili olarak) bölünülen
kuruma geçtigini kabul etmek gerekmektedir.
Taslagin
bir adim sonrasinda, kismi bölünme sonucu sermaye azaltiminda isletmeden ortaga
bir nakit geçisi olmamasina ragmen, ortagin bölünülen sirkete ait olarak
edinecegi hisselerin onun nezdinde menkul sermaye iradini olusturacagi iddiasini
gündeme getirecektir. Bu ise kismi bölünme müessesesinin sonu olur. Aksi
durumda ise Taslaga göre yapilan stopajin mahsubu olamaz. Oysa kâr dagitimina
bagli olarak yapilacak stopaj, Gelir Vergisi Kanununda bir tahsil yöntemi
olarak öngörülmüstür. Mahsup olanagi olmayan stopaj ise stopajin tarh yöntemi
olarak kullanilmasini ifade eder ki, bu da Kanunda öngörülmemistir. Kanunda
öngörülmeyen sekilde tarh yöntemi olarak kullanilacak bir stopaj ihdas edilmesi
ise vergilerin yasalligi ilkesine aykiri oldugu gibi kismi bölünmeyi de vergili
duruma dönüstürür.
Öte yandan gözlemimiz uygulamanin 23.7.2013 ve 21.2.2017 günlü özelgeler
dogrultusunda yürüdügünü göstermektedir. Simdi yasal bir degisiklik yokken aksi
bir Genel Teblig düzenlemesi, hukuki güven ve istikrar ilkelerine aykiri
sekilde geçmisin incelenmesini ve cezali tarhiyatlari gerektirecektir. Genel
Tebligin geçmise uygulanamayacagini da, tebligle af ihdas etmek anlamina
geleceginden ileri sürmek mümkün degildir. Bu da is dünyasini olumsuz
etkileyecektir. Bu nedenle Teblig taslagindaki düzenlemeden dönülmesi,
21.2.2017 günlü Özelgedeki görüsü Genel Teblige dönüstürülmesi ve AB
direktiflerine uygun olarak mevzuatimiza 2001 yilinda giren kismi bölünme
uygulamasini fiilen ortadan kaldiracak yorumlardan kaçinilmasi yerinde
olacaktir. .