AVM’LER ve EMSAL KİRA BEDELİ
Dr.
A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya
Gazetesi 22.10.2020
Gelir Vergisi
Kanunu'nun "ev kirasız-para faizsiz olmaz" şeklindeki iktisadi
anlayıştan hareketle düzenlenmiş "emsal kira bedeli" başlıklı 73.
maddesi, kimsenin gayrimenkulünü emsalinden daha düşük bir bedelle veya
bedelsiz olarak kiraya veremeyeceğini bir karine olarak kabul etmekte ve
mükelleflerin emsal kira bedelinden düşük bir kira geliri beyan edemeyeceklerini
hükme bağlamaktadır.
Bu maddeye göre
binalarda ve arazide emsal kira bedeli, söz konusu yer için yetkili özel
mercilerce veya mahkemece tespit edilmiş bir kira bedeli mevcutsa bu tespit
edilmiş değerdir. Eğer bu şekilde tespit edilmiş bir kira bedeli mevcut
değilse, kiraya verilen bina veya arazinin emlâk vergisine esas beyan değerinin
yüzde 5'i, diğer mal ve haklarda ise piyasa değerinin % 10’u yıllık emsal kira
bedeli olarak dikkate alınacaktır.
Örneğin, 2020
yılında emlâk vergisi değeri 2.000.000 lira olan ve bu değer üzerinden emlâk
vergisi ödeyen Ali Bey'in, bu dairesi için yıllık emsal kira geliri bedeli 100.000
liradır. Ancak Ali Bey, gerçekte, yıllık 80.000 lira kira geliri elde ettiyse,
bu gelirini mi, yoksa emsal kira bedelini mi beyan edecektir. Ali Bey, emsal
kira geliri müessesesini bahane edip kirasının artırılmasını isteyebilir mi?
Bu sorulara, önce
hemen cevap verelim, sonra da aşağıda sebeplerini açıklayalım. Her iki sorunun
cevabı da olumsuzdur. Örnekteki mükellef Ali Bey, ne gerçekte almadığı 20 bin lirayı
da kira geliri olarak beyan etmekle yükümlüdür, ne de bu sebeple kiracısından
kirasının artırılmasını isteyebilir. Çünkü Gelir Vergisi Kanunumuz, bütün
kanunun yorumlanmasına esas olacak ilkelerini, hemen 1 ve 2'nci maddesinde açıklamıştır.
Bizi ilgilendiren ilkeye göre gelir vergisi, kişilerin elde ettikleri gerçek
gelirleri üzerinden alınır. Bir başka deyişle, kişilerin gerçek olmayan veya
elde etmedikleri gelirleri, gelir vergisine esas alınamaz.
Kira ilişkisi kira
bedelini de içeren kira sözleşmeleri ile kurulur. Vergi Usul Kanunu'nun 8.
maddesine göre, vergi mükellefiyetini veya vergi sorumluluğunu devredenler
dışındaki sözleşmeler, muvazaalı veya peçelemeli olduğu ve taraflarının gerçek
iradesini veya gerçek durumu yansıtmadığının vergi idaresince delillendirilmesi
hali dışında, vergi dairesini bağlar ve vergilendirmeye esas alınmak
zorundadır. Danıştay'ın muhtelif dava dairelerinin yerleşik içtihadı da bu
yöndedir.
O halde
mükellefler, gerçekten elde ettikleri kira gelirlerini, kira sözleşmeleri, kira
makbuzları veya kiraların bankadan ödendiği durumda banka dekontları veya posta
havale makbuzları ile kanıtlayabildikleri sürece, emsal kira bedeline göre
beyanda bulunmak zorunda değildirler veya bu kişilere emsal kira bedelinden
düşük kira geliri beyan ettikleri gerekçesiyle cezalı vergi salınamaz.
Salınması halinde kira geliri sahipleri, beyan ettikleri kira gelirinin gerçek
olduğunu yargı mercileri önünde açıklama ve kanıtlama olanağına sahiptirler.
Ancak mükelleflerin,
kira gelirini kanıtlayamamaları, ellerinde delilleri ve hatta yazılı kira
sözleşmeleri bile olmaması durumlarında veya gerçekte daha yüksek kira
aldıklarının ve bu miktarı gizlediklerinin vergi idaresince delillendirilmesi halinde
yahut gerçek kira bedelinin belirlenememesi veyahut kiracılarından kira
almamaları halinde, emsal kira gelirine göre düşük gelir beyan etmeleri halinde
cezalı vergi tarhiyatı ile karşılaşma ihtimalleri
söz konusu olacaktır.
Buraya kadar anlattıklarımız, kiraya
verenin gerçek kişi olması hali için geçerlidir. Kiraya verenin kurum olması
halinde, bedelsiz kira dönemi söz konusu olursa, acaba bu düzenlemeler
kurumlara da uygulanacak mıdır? Bu soru giderek öenm kazanmaktadır. Çünkü
duyduğum kadarı ile bazı AVM’lerin kiracılarını kaçırmamak için kira
sözleşmelerine yaptıkları ek protokollerle, kira sözleşmesinin belli bir süre
feshedilmemesi karşılığında kirasız dönemler kararlaştırmaktadır. Bu uygulama
doğal olarak bir takım vergi soru ve sorunlarını da gündeme getirmektedir.
Olası sorunları kısa kısa
değerlendireyim.
Kira bedeli tahsil edilmeyen dönemler
için bir gelir kaydı yapılması ve bu dönemlerin alınmayan kira gelirlerinin
kurumlar vergisi matrahına dâhil edilmesi bence mümkün değildir. Önce Kurumlar
Vergisi Kanununda Gelir Vergisi Kanununun 73. maddesine bir atıf yoktur, atıf
sadece ticari kazanç hükümlerinedir. Sonra, kurumlar vergisinde, transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesi dışında emsal bedel
üzerinden vergi tarhını öngören bir düzenleme yoktur. Ancak kiracının ilişkili
kişi olması halinde alınmayan kira bedelinin gelir yazılması gerekebilir.
Kira bedelinin stopaja tabi tutulması
gereken bir durumun söz konusu olması halinde ise kiracının nakden veya hesaben
bir kira ödemesi söz konusu olmadığı için stopaj mükellefiyeti de
doğmayacaktır.
Ancak aynı şeyleri KDV Kanunu için
söylemek mümkün değildir. Çünkü katma değer vergisi kanunu dönemsel ifalarda,
dönemin tamamlanması, bir başka deyişle hizmet veya teslimin gerçekleşmesi ile
emsal bedel esasında vergilendirmeyi öngörmektedir. Bu nedenle kira bedeli
tahsil edilmemesi kararlaştırılan aylık dönemler için yine KDV hesaplanması
gerekmektedir.
Tahsil edilmeyen veya tahsili
öngörülmeyen teslim veya hizmet bedelleri üzerinden emsal bedele göre KDV alınması
sorununun kanun koyucu tarafından artık bir an önce çözülmesi gerekmektedir. Bu
sorun, sadece pandemi dönemine özgü bir sorun da değildir. Ücretini tahsil
edemediği halde tahsil de edemediği KDV’yi ödemek zorunda bırakılan meslek
mensupları, yurt dışındaki merkezden bedelsiz olarak veya geri alınmamak üzere
gönderilen paraların emsal faizi üzerinden KDV yükü ile yükümlendirilen yabancı
sermayeli şirketler, bu konunun sıkıntısını yıllardır çekmektedirler.