DÖVIZLI SÖZLESMELERIN UYARLANMASI, SORUNLAR ve SÜRE IHTIYACI

25.09.2018 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 2455 görüntülenme YAZDIR

DÖVIZLI SÖZLESMELERIN UYARLANMASI, SORUNLAR ve SÜRE IHTIYACI

Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ

Dünya Gazetesi 25.9.2018

85 sayili Cumhurbaskani Karari ile Türkiye’de yerlesik kisilerin, kendi aralarinda yapacaklari her türlü sözlesmede, taraflarin yükümlülüklerini para cinsinden olusturan edimleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlemeleri yasaklanmis ve bu Kararin yayimindan önce döviz üzerinden yapilmis, bir baska deyisle sözlesme edimi döviz olarak kararlastirilmis sözlesmelerdeki döviz bedellerinin taraflarinca 13 Ekim tarihine kadar Türk Parasi cinsinden yeniden belirlenmesi yükümlülügü getirilmistir. Söz konusu Kararin, daha önce yapilmis sözlesmelere getirdigi uyarlama yükümlülügünü geçen yazimda irdelemeye baslamistim. Bu yazimda da devam ediyorum.

Geçen yazimda da belirttigim gibi Kararda, edimi döviz olarak kararlastirilmis sözlesmelerdeki döviz edimin TL’ye çevrilmesi yükümlülügü getirilmistir. Bu yükümlülük, edimin dövize endeksli oldugu sözlesmeleri ilgilendirmemektedir. Bu uyarlamada yeni edim sadece TL cinsinden belirlenebilecektir.

Buna karsilik 13 Eylül’den sonra yapilacak sözlesmeler için, döviz veya dövize endeksli edim kararlastirilamayacak olmakla birlikte döviz disinda, örnegin altin veya diger kiymetli madenlerin ödeme araci veya ölçüsü olarak kullanilmasi kisitlanmamistir.

Bu uyarlama yükümlülügü kimleri ilgilendirmektedir. Bu uyarlama yükümlülügü Türkiye’de yerlesik kisilerin kendi aralarinda yaptiklari sözlesmeler içindir. Bir baska deyisle döviz üzerinden yapilmis bir sözlesmenin uyarlama zorunlulugu ancak karsilikli taraflari Türkiye’de yerlesik ise söz konusudur.

O halde Türkiye’de yerlesik kisilerin kim oldugu sorusu önem tasimaktadir. Bu sorunun cevabi 32 sayili TPKK Kararinin 2/b maddesindedir. Düzenlemeye göre Türkiye’de yerlesik kisi; “yurt disinda isçi, serbest meslek ve müstakil is sahibi Türk vatandaslari dahil, Türkiye’de kanuni yerlesim yeri bulunan gerçek ve tüzel kisilerdir”. Yerlesim yeri kavrami Medeni Kanun’un konusudur. Nitekim yerlesim yeri kavrami, Türk Medeni Kanunu’nun 19. maddesinde “bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturdugu yer” olarak tanimlanmistir. Burada önemli ibare “sürekli kalma niyeti”dir. Sürekli kalma niyeti yoksa kisinin kaldigi yer yerlesim yeri sayilmaz. Örnegin yabanci futbolcular, bir sözlesme ile Türkiye’ye gelmisler ve sözlesmeleri bitince ya ülkelerine döneceklerdir veya bir baska ülkeye transfer olacaklardir. Türkiye’de sürekli kalma niyetlerinden söz edilemez. O halde bu Karar, onlarla yapilan sözlesmeleri ilgilendirmemektedir.

Bazi yazarlarin Gelir Vergisinde tam mükellef olma ölçütlerini de yerlesiklik halinin tespitinde dikkate almakta ve bir takvim yilinda alti aydan fazla Türkiye’de kalanlarinda yerlesik sayilacagini savundugunu görmekteyim. Bu görüs bana göre külliyen yanlistir. Söz konusu 6 ay kurali, vergi hukukuna aittir. Bir hukuk dalinin kuralini (vergi hukukunun) bir baska hukuk dalina (kambiyo hukuku) aktarabilmek için, o hukuk dalinin ya digerine atif yapmasi veya diger hukuk dalinin kavramini kullandiginin açik olmasi yahut bu konuda kiyasi gerektiren bir boslugun bulunmasi gerekir. Oysa 32 sayili Kararda vergi mevzuatina ne bir atif vardir ne de Kararin yerlesik kisi taniminda bir bosluk vardir.

            13 Eylül tarihinden itibaren sözlesmelerde edimi döviz üzerinden veya dövize endeskli olarak belirleme yasagina ve bu tarihten önce döviz üzerinden yapilmis edimli sözlesmelerin Türk Parasina uyarlanmasi yükümlülügüne istisna getirme yetkisi Hazine ve Maliye Bakanligina taninmistir. Bakanlik bu konuda bir düzenleme çalismasi içerisinde oldugunu açiklamistir. Bu konuda bir belirsizlik ve beklenti söz konusudur. Bu nedenle pek çok sektör, 13 Ekim yaklasirken hakli olarak rehavet içerisindedir. Is dünyasinin bir an önce bu belirsizlikten kurtarilmasi gerekmektedir.

            Bu konudaki bir sorun da sözlesme uyarlamasinin damga vergisi doguracak olmasindadir. Damga vergisine iliskin mevzuatina bakilarak, uyarlamalarda sözlesme ediminin degisecek olmasi nedeni ile damga vergisinin dogacagi ileri sürülmektedir. Ancak etik açisindan bakilirsa sorun bir adaletsizlik de içermektedir. Özel hukuk sözlesmelerine -kamu yarari nedeni ile hakli da olsa- yapilan müdahale ile adeta “durup dururken” sözlesme taraflari kamu zoru ve baskisi ile mali yükümlülük altinda birakilmaktadir. Bence burada, daha önce yapilmis ve damga vergisi ödenmis sözlesmelerle ilgili olarak, 85 sayili Cumhurbaskani Karari geregi hiçbir hükmü degistirilmeksizin sadece ediminin uyarlanmasi dolayisiyla düzenlenecek protokollerin damga vergisinin konusu disina çikartilmasi gerekmektedir. Burada söz konusu düzenleme, bahsettigimi kosullarla düzenlenecek uyarlama protokollerinin yeni bir sözlesme olusturmayacagi ve damga vergisinin konusuna girmeyecegi, bir Genel Teblig ile kabul olunabilir.

            Görüldügü gibi konu çok sorunludur. Alt mevzuat (Bakanligi istisna düzenlemeleri) olusturulamamistir. Damga vergisi sorunu açiklik beklemektedir. Üstelik yeni edimin taraflarca uzun süreli sözlesmeler açisindan belirlenmesi, çok güç oldugu gibi bazen uzun pazarliklar da gerektirmektedir. Su an itibariyle uygulamada bunu basarabilmis, taraflari anlasabilmis sözlesme yok gibidir. 13 Ekim günü yaklasmaktadir. Binlerce sözlesmenin tarafini idari yaptirim karsisinda birakmamak için, 30 günlük sürenin uzatilmasi bana göre zaruri görünmektedir.