KAMU
BORÇLULARININ MAL BİLDİRİMİ
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi 21.11.20109
Bu günlerde gazetelerde sürekli olarak
vergi idaresinin veya SGK’nın borçlulara e-ödeme emri gönderdiği, daha önce
gönderdiklerine ise e-haciz uyguladığı ve bu işlemlerin yoğun biçimde
yapıldığına ilişkin haberler yer alıyor.
Ben de bu hususu dikkate alarak bu yazımda, ödeme emri gönderilenlerin
ödeme yapmaması veya yargı yoluna gitmemesi halinde karşılaştıkları bir
yükümlülüğü irdelemek istiyorum.
Kamu borçlarını süresinde ödemeyenler
hakkındaki cebri takip, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanuna göre yapılmaktadır ve kamu alacaklısı kurumun borçluyu bu kanuna göre
takibi, kural olarak ödeme emrinin tanzim ve tebliği ile başlar. Ödeme emri tebliğinin borçluya yüklediği en
önemli görev veya yük, hiç şüphesiz borcu 15 gün içinde ödemektir. Ancak borcun
15 gün içinde ödenmeyecek olması halinde, borçlunun mal bildiriminde bulunması
gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunun 59 uncu maddesine
göre mal bildirimi; “kamu borçlusunun, kamu alacağını karşılayacak miktarda,
gerek kendi elindeki, gerekse üçüncü şahıslar elindeki taşınır ve taşınmaz malları
ile alacak ve haklarının; nev’ini, mahiyetini ve miktarını veya malı olmadığını
ve yaşayış tarzına göre geçim kaynakları ile buna nazaran borcunu ne şekilde
ödeyebileceğini tahsil dairesine yazılı veya sözlü olarak beyan etmesidir.”
Mal bildirimi ile kamu görevlileri ve
kamusal işlerde çalışanların belli aralıklara ve/veya belli koşullarda yapmak
zorunda oldukları mal beyanı (servet beyanı) ile karıştırılmaması gerekir. Mal
beyanında tüm mal, hak ve alacakların beyanı zorunluluğu söz konusu iken, mal
bildiriminde asıl olan borcu karşılayacak miktarda mal bildiriminde
bulunmaktır. Borç miktarını aşan malvarlığının bildirilmesi zorunlu ve gerekli
değildir.
Mal bildirimi mutlaka bir malın
bildirilmesini ifade etmez. Haczedilebilir malı olmayan borçluların haczedilebilecek
nitelikte malları olmadığını bildirmeleri de mal bildirimi hükmündedir.
Mal bildiriminde borçlu malın değerini
de göstermekle birlikte, bildirilen malın borcu karşılayıp karşılayamayacağının
takdiri alacaklı kamu idaresine ait bulunmaktadır. Alacaklı kamu idaresince,
beyan olunan malların borcu karşılayamayacağına veya haciz ve satışının çok güç
olacağına kanaat getirilmesi halinde, borçludan ek bildirimde bulunması
istenebilir.
Borçlunun mal bildiriminde bulunmuş
olması, alacaklı idare tarafından alacağın mutlaka beyan olunanlardan tahsil
edileceği anlamına gelmemektedir. Alacaklı idare, mal bildirimi dışında kendisi
tarafından tespit edilen malları da, mal bildirimindeki mallarla birlikte veya
onlara tercihan haczedebilir.
Maliye
Bakanlığı A/1 sayılı Tahsilat Genel Tebliğinde, 59 uncu maddede yer alan
borçlunun “her türlü gelirlerini” ve “yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını”
ve “buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini” bildirme yükümlülüğünün, borca
yetecek kadar mal bildiriminde bulunmayanları kapsadığını, borcuna yetecek
kadar mal bildiriminde bulunan borçluların, bu hususları da ayrıca bildirme
zorunluluklarının olmadığını açıklamıştır.
Ancak
Kanunun 114. maddesinde, mal bildiriminde malı olmadığı yönünde bildirimde
bulunanlara ayrıca son adreslerini, varsa devamlı mükellefiyetlerinin bulunduğu
dairelerin listesini, nüfus suretlerini verme yükümlülüğü getirilmiştir.
Kamu borçlusunun bir tüzel kişi olması
halinde, mal bildiriminde bulunma yükümlülüğü kanuni temsilcisine aittir.
Kamu borçlusunun ödeme emri ile istenen
alacağın tamamına karşı dava açması halinde mal bildiriminde bulunma süresi, Vergi
Mahkemesinin kararına kadar uzamaktadır. Buna karşılık borcun bir kısmının dava
edilmesi halinde mal bildiriminde bulunma süresi sadece dava konusu yapılan
kısım için uzar.
Mahkeme Kararının davanın reddi
yönünde olması halinde ( kısmen reddi yönünde olması halinde reddedilen kısım
için) borçlunun ayrıca bir bildirimi beklemeksizin ret kararının kendisine
tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ret olunan tutar kadar mal
bildiriminde bulunması gerekmektedir.
Öte yandan davanın yürütmeyi
durdurmadığı hallerde, örneğin ihtirazi kayda dayanılarak açılan davalarda, yürütmenin
durdurulması kararı verilmediği müddetçe takip işlemleri süreceğinden, ödeme
emri tebliği halinde yine mal bildiriminde bulunma zorunluluğu söz konusu
olacaktır. Buna karşılık ihtiyati haciz yolu ile borcu karşılayacak değerde mal
haczi yapılmış olması halinde, borçlunun dava sonucunda ayrıca mal bildiriminde
bulunmasına gerek bulunmamaktadır.
Ödeme emrine karşı mal bildiriminde
bulunulmaması (md. 60) veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması (md. 111)
yahut yetersiz mal bildiriminde bulunanların yaşayış tarzlarının mal bildirimi
ile uyumlu olmaması (md. 111) veyahut yeterli mal bildiriminde bulunmayanların
sonradan edindikleri mal ve gelir kaynaklarını bildirmemeleri (md.112) malı
olmadığını bildirenlerce 114. maddede yazılı ek bilgilerin verilmemesi filleri
için hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüştür.
Doğru mal bildiriminde bulunan ya da
haczi kabil mal veya gelirinin bulunmadığını doğru olarak beyan eden borçlulara
bu cezaların uygulanması söz konusu değildir.
Anayasamızın 38. maddesinde ekonomik
suça ekonomik ceza ilkesi benimsenmişse de, burada yaptırıma bağlanan fiiller, nakdi
borcun ödenmemesi şeklindeki fiil olmayıp, kanundan kaynaklanan şekli
yükümlülüklerin süresinde yerine getirilmemesinden veya yanıltıcı şekilde
yerine getirilmesinden kaynaklı fillerdir. Öte yandan idarenin hürriyeti
kısıtlayıcı ceza uygulama yasağı (Anayasa md. 38/11) dolayısıyla bu cezalara
icra hakimliklerince hükmedilmektedir.