ÖDEME EMRİNİN DÜZELTİLMESİ İSTENEBİLİR
Mİ?
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya Gazetesi / 17.11.2020
Her idari işlem gibi, vergi dairelerince tanzim
edilerek mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı da haksız oldukları
iddiası ile tebliğini izleyen 15 gün içinde iptal davası açılabilir.
Ancak bu davada ileri sürülebilecek iddialar, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi ile
sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın varlık sebebi, ödeme emirlerinin
ancak, kamu alacaklarının artık tartışılamayacak derecede kesinleşmiş aşamada
bulunduğu hallerde oluşturulabilecek bir idari işlem olduğu düşüncesine
dayanmaktadır.
6183 sayılı Kanunun anılan maddesine göre, ödeme emirleri aleyhine
açılacak davalarda davacı ancak, aşağıdaki üç gerekçeden birine
dayanılabilir.
i) Böyle bir borcun olmadığı
iddiası: Kendisine
ödeme emri tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadığını iddia
edebilmesi için, borcun hukuken hiç doğmaması ya da borç doğduktan sonra
tamamen ödenmesi veya sair bir nedenle ortadan kalkması gerekmektedir.
ii) Borcun kısmen ödendiği iddiası: Bu
iddia; borçlunun, borcun varlığını kabul etmekle birlikte, borç tutarının ödeme
emriyle talep edilen tutar kadar olmadığını ileri sürmesi durumunda gündeme
gelmektedir.
iii) Borcun zamanaşımına uğradığı iddiası: Zamanaşımı kanunlarda belirlenmiş olan belli bir
sürenin geçmesi nedeniyle bir hakkın elde edilmesi veya bir hakkın
kaybedilmesidir. Bu iddiaya göre, amme alacaklarının 6183 sayılı Kanunun 102.
maddesine göre zamanaşımına uğramış olması gerekmektedir.
Kanuna göre ileri sürülebilecek bu iddia
konularının içerikleri, uygulamada yargı tarafından haklı olarak genişletilerek
doldurulmuş ve geliştirilmiştir. Örneklerini daha önce yazmıştım.
Ödeme emirlerine karşı açılacak davaların, Vergi /
Ceza İhbarnamelerine karşı açılan davalardan bir önemli farkı da, yürütmeyi
durdurmamasıdır. Bir başka anlatımla ödeme emrini tebliğ eden vergi dairesi, bu
ödeme emri aleyhine dava açılmış olsa dahi, icra işlemlerine devam edebilir.
Ödeme emrinin yürütülmesinin durdurulabilmesi, ancak dava açılan mahkemeden
yürütmeyi durdurma kararı alınabilmesi ile mümkün olabilmektedir.
Ancak bazen, kendilerine ödeme emri tebliğ
olunanların, genellikle, ödeme emrinin ödeme yapılmış olmasına rağmen düzenlendiği
veya önceden mahsup talebi bulunduğu veya ödeme emrinin çeşitli sebeplerle
haksızlığına inandıkları durumlarda, düzeltilmesi veya iptal edilmesi için
vergi dairelerine müracaat ettikleri görülmektedir.
Dolayısıyla bu noktada ödeme emrine karşı, hata ve
düzeltme yoluna başvurulup başvurulamayacağı sorusu karşımıza çıkmaktadır.
Vergilendirme işlem ve usulü ile ilgili kanun olan
213 sayılı Vergi Usul Kanununda hata ve düzeltme müessesesinin yer almasına
karşılık, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda bu
konuda bir düzenleme yer almamıştır. O zaman sorumuzu, 213 sayılı Kanunda
vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak yer alan “hata ve düzeltme”
müessesesinin 6183 sayılı Kanunla düzenlenen tahsilat işlemlerine de uygulanıp
uygulanamayacağı şeklinde soralım.
Bu konuda köşemizin sınırlarını aşmamak için
akademik tartışmalar girmeden, uygulamada asıl belirleyici olan yargı
anlayışını aktaralım.
Yargı anlayışında, ödeme emrine karşı, “hata ve
düzeltme müessesesi kapsamında yapılacak idari müracaatın, dava açma süresini
durdurmayacağı veya kesmeyeceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla düzeltme
talebinin reddine dair açılan davalar, süre aşımı sebebiyle reddedilmektedir.
(Örneğin Danıştay 7. Dairesi E. 1980/1487 K.1982/671 T.2.4.1982; Danıştay VDDK.
E.2012/519 K.2013/520 T.13.11.2013; Danıştay 4. Dairesi E. 2014/2322
K.2017/3257 T.4.4.2017). Danıştayın konuya ilişkin kararlarının topluca
değerlendirilmesinde, bu şekildeki yargı anlayışının aşağıdaki gerekçelere
dayandığı görülmektedir.
- 213 sayılı Kanunda düzenlenmiş hata ve düzeltme hükümlerinin 6183
sayılı Kanuna göre tesis edilen işlemleri kapsamadığı,
- 6183 sayılı Kanunda konuya ilişkin olarak 213 sayılı Kanuna ilişkin
bir atfın da bulunmadığı,
- Ödeme emrinin vergi borcunun artık ödenmesi gereken safhaya
gelmesinden sonra düzenlendiği,
- 6183 sayılı Kanunun 213 sayılı Kanuna nazaran çok daha geniş bir
kapsama sahip olduğu ve hemen hemen bütün kamu alacaklarının bu Kanuna tabi
olduğu, vergi alacaklarında hata ve düzeltme müessesesinin geçerliliğinin
kabulü halinde diğer kamu alacakları ile vergi alacaklarının tahsil usulü
konusunda bir ayrım ve eşitsizlik oluşacağı.
Yasal düzenlemeler karşısında bu haklı gerekçeleri
eleştirmek pek mümkün değildir.
Kısaca, söylemek istediğimiz, ödeme emrine karşı
kullanılabilecek başvuru yolunun sadece “dava yolu” olduğudur. Bu nedenle
tebliğ edilen ödeme emrinin hukuka aykırı, haksız olduğu düşüncesinde
olunulması halinde, idari başvuru yolu hiç düşünülmeksizin, doğrudan dava
açılması gerekmektedir. Çünkü idareye başvurup da cevabı beklerken dava açma
süresini kaçırabilirsiniz.