MUHTASAR VE PRIM HIZMET
BEYANNAMESI VE DÜSÜNDÜRDÜKLERI
Dünya Gazetesi / 23.2.2017
Maliye Bakanliginca yayimlanan
bir teblig ile vergiye uyum maliyetlerinin azaltilmasi, gönüllü uyumun
tesvik edilmesi ve kayit disi ekonomi ile mücadelede etkinligin artirilmasi
amaçlariyla, vergi kanunlarina göre vergi dairesine verilmesi gereken
“Muhtasar Beyanname” ile 5510 sayili Sosyal Sigortalar ve Genel Saglik
Sigortasi Kanununun 4/1. maddesinin (a) bendi kapsamindaki sigortalilari bildirmekle
yükümlü olanlar tarafindan Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gereken “Aylik
Prim ve Hizmet Belgesi” birlestirilerek, “Muhtasar ve Prim Hizmet
Beyannamesi”ni olusturuldu
Bakanlik bu düzenlemeyi Gelir
Vergisi Kanununun 98/A maddesi ile 5510 sayili Kanunun 86/13. maddesine
dayanarak hazirlamis ve yayinlamistir. Her ne kadar söz konusu maddeler bu
konuda düzenleme yapma yetkisini Maliye Bakanligi ile Çalisma ve Sosyal
Güvenlik Bakanligina birlikte vermisse de, düzenleme sadece Maliye Bakanligi
tarafindan yapilmistir. Ileride yargi nezdinde “yetki” sorunu yasanmasi bu
yüzden de ihtimal dahiline girmistir.
Iki
beyannamenin birlestirilmesi ile olusan Muhtasar ve Prim Hizmet
Beyannamesi Teblig’de, “muhtasar beyanname ile aylik prim ve hizmet belgesinin
birlestirilerek, kesilen vergilerin matrahlariyla birlikte sigortalinin
sigorta primleri ve kazançlari toplami ile prim ödeme gün sayilarinin bildirilmesine
iliskin beyanname” olarak tanimlanmistir.
Yeni beyanname henüz gün yüzüne
çikmamissada Tebligden anlasildigi kadari ile muhtasar beyanname ile SGK’ya
verilen prim bildirgesi birlestirilmis ve verilmesi muhtasar beyannamenin
esaslarina tabi kilinmistir.
Muhtasar beyannamesini üç ayda
bir verenler, ortak beyannamenin muhtasar kismini yine üç ayda bir
dolduracaklar, ancak SGK kismini her ay doldurarak vereceklerdir. Kisaca
basitlesen fazla bir sey söz konusu olmayip sadece kimlik bilgileri
kismindan tasarruf edilecektir. Ortak beyannamenin verilmesi muhtasarin
esaslarina tabi kilindigindan, her ayin 23. günü bitimine kadar verilmesi
gerekmektedir.
Bu uygulama, Kirsehir disinda
1.1.2018 tarihinde yürürlüge girecektir. Kirsehir için uygulamanin
baslangiç tarihi ise 1.6.2017’dir. O güne kadar, yayinlanacak teblig,
sirküler yahut özelgelerle, uygulama ayrintilari daha net ortaya
çikacaktir. Yürürlük tarihine kadar, konu zaten ayrintilari ile pek çok
yazar tarafindan isleneceginden, ayrintilara girmiyorum.
Ancak burada, yürürlük tarihine
kadar üzerinde düsünülmesi gereken konu, söz konusu birlestirilmis
beyannameye uygulanacak yaptirimlar konusudur. Bu konuda tebligde,
“Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesine iliskin fiillerin vergi kanunlarina
göre vergi cezasi kesilmesini gerektirmesi halinde 213 sayili Kanun
uyarinca vergi dairelerince, bu fiillerin 5510 sayili Kanuna göre idari
para cezasi gerektirmesi halinde 5510 sayili Kanun uyarinca sosyal güvenlik
il müdürlügü/sosyal güvenlik merkezi tarafindan ayri ayri ceza
kesilecektir.” düzenlemesi yer almistir.
Buradan anladigim kadar ile
süresinde beyannamesini vermeyen kisiye, hem VUK’a hem de 5510 sayili
Kanuna göre ayri ayri ceza kesilecektir. Böyle bir uygulama ise ceza hukuku
ilkelerine aykirdir. Kanunu tek bir ihlal kasdi ile tek bir beyannamenin
verilmemesine iki ayri ceza kesilmesi mümkün degildir. Bir beyannameyi
vermemenin bir cezasinin olmasi gerekmektedir. Burada iki cezanin
ortalamasi veya en yüksek olanin uygulanmasi gibi bir yola gidilmesi
gerekmektedir. Bu konunun Kanun düzeyinde düzenlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, ortak beyannamenin muhtasar
kismi için VUK’un pismanlik hükümlerinden yararlanarak cezasiz beyanname
vermek mümkünken, beyannamenin öbür yarisi için mümkün olmamasi da garip
bir uygulamayi ortaya çikaracaktir.
Beyannamenin yarisi (muhtasar
kismi) için verilebilecek düzeltme beyannamesi hemen tahakkuk fisine
baglanacakken diger yarisi için tahakkuk fisi düzenlenmesi inceleme
sonucuna bagli olacaktir.
Eger iki beyanname
birlestiriliyorsa, tabi olacagi kurallarin da bu ortak beyannameye göre
yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu yapilmadikça, birlestirilmis
beyanname seklî birlestirmeden öte bir anlam ifade etmeyecek ve yukarida
vurguladigim amaçlara hizmet etmeyecektir. Hele bir beyannameden pek çok
tahakkuk fisi üretmek de büyük bir kaynak israfidir. Ortak beyannameden
ortak tahakkuk fisi düzenlenip, ortak tahsil usulü benimsenip, sonradan
kamunun kendi içerisinde hesaplasmasinin saglanmasi, mükellefler için
basitligi ifade edecektir. Yoksa bu günkü birlestirme, her hangi bir
basitlik getirmeyecektir.
Bu noktada artik, kamusal
yükümlülükleri ayri ayri, birbirleri ile çelisen ve farkli sonuçlara yol
açan kanunlardan kurtarip, bir ortak “kamu alacaklari usul kanunu”na
kavusturmanin tartisilmasi gerekmektedir. Vergi Usul Kanunu, Gümrük Kanunu
ve 5510 sayili Kanunun yerini ortak bir usul kanununa birakmasi, hem
uygulamada basitligi saglayacak hem de farkli uygulamalarin getirdigi
karmasa ve ihtilaflar ortadan kaldiracaktir. Bu konuda üç bakanligin ortak
bir çalisma grubu kurmasinin zamani bence geldi.
|