Kurumlar Vergisi Yazilari – 8 :
KURUMLAR VERGISINDE
YENILENME IHTIYACI
Dünya Gazetesi
/ 30.4.2019
Bu gün yillik kurumlar vergisi beyannamesinin
verilme süresinin son günü. Bu nedenle ben de belli bir konu yerine, Kanunun
geneline bir bakis yapip, daha basarili bir uygulama için neler yapilmasi
gerektigine degineyim dedim.
2006 yilinda 5422 sayili Kurumlar Vergisi
Kanununun yerini 5520 sayili Kurumlar Vergisi Kanunu aldi. O günden bu yana
yaklasik 12 yil geçti. Kanunun bir çok hükmü basari ile yasama aktarildi. Ama
bazi hükümleri ayni basariyi saglayamadi. Bu basariyi saglayamama bazi
noktalarda idarenin anlayis ve tutumundan bazi noktalarda ise çeliskili
içtihatlardan kaynaklandi. Özellikle transfer fiyatlandirmasi veya örtülü
sermaye gibi bazi düzenlemeler ise sirketler dünyasinda sikintilara yol açti.
Pek çok temel Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret
Kanunu veya Ihale Kanunu gibi temel kanunlar, günümüze kadar pek çok degisiklik
geçirirken, onlara nazaran 5520 sayili Kurumlar Vergisi Kanunu - hükümetlerin
izledigi politikalara göre istisna düzenlemesi ekleyen degisiklikler bir kenara
birakilirsa – çok az degisiklik geçirmistir. Bu açidan bakilirsa basarili bir
Kanundur. Basarili olmasini biraz da “ortak aklin” eseri olarak genis katilimli
bir komisyon çalismasina dayali sekilde ve merhum bakan Kemal UNAKITAN’in
destegi ile Vergi Konseyi tarafindan hazirlanmasina borçludur. Bu çalismaya,
Tasari üzerinde son söz sahibi olan Maliye Bakanligi pek az müdahale etmis ve
öylece Meclise sunulmustur.
Ancak tabii ki, siyasal/ekonomik
politikalardaki gelismeler, teknoloji dünyasindaki ilerlemeler ve bunlari
yansitan is dünyasi aktörlerindeki yapisal degisimler, Kurumlar Vergisi
Kanununun da gözden geçirilmesi gerekli kilmaktadir. En basitinden, Kurumlar Vergisi Kanununun
yürürlüge girisinden sonra yeni bir Ticaret Kanunu yürürlüge girmis, OECD
nezdinde BEPS diye adlandirilan bir takim kurallar benimsenmis, sanal is yeri gibi
yeni olusumlar ve giderek agirligi artan elektronik ticaret yeni bir ticaret
sekli olarak karsimiza çikmis ve sanal platformlar üzerinden ticaret yapilmaya
baslanilmistir.
Kanunun en basarisiz uygulama örnekleri ise
transfer fiyatlandirmasi düzenlemesi ile gerek transfer fiyatlandirmasi gerekse
örtülü sermaye düzenlemelerinin düzeltme hükümleri ile bu düzenlemelerin KDV’ye
yansimasi alaninda olusmustur. Kurumlar Vergisi Kanununda söz konusu
düzenlemelerin birer vergi güvenlik önlemi olduklarina dair bir nitelendirmeye
yer verilmemis olmasi bu sorunlari körüklemistir.
Satis kazanci olusmayan tasinmaz veya istirak
hissesi satislarinda kurumlar, bu zarari tam olarak dikkate alamadiklarindan
istisna yaptirim haline dönüsmüstür. Bu konudaki istisnanin ya yeniden
düzenlenmesi ya da istisnalar arasindan çikartilarak bir indirim haline
dönüstürülmesi gerekmektedir.
Daha
önce sermayeye eklenmis çesitli iç kaynaklarin sermayeden çekilmesi (sermaye
azaltimi) hali idari anlayista stopaj kaynagi olarak yorumlanmakta ve pek çok
ihtilafli tarhiyata yol açilmaktadir. Sermayeye eklemeyi izleyen belli makul
süre sonucunda artik bu kaynaklarin sermayeye dönüstügünün kanun ile kabulü
gerekmektedir. Buradaki belirsizlik ve yoruma açiklik, hukuk güvenligini
zedeler niteliktedir.
Nakit sermaye artirimlarini tesvik amaciyla
getirilen faiz indirimi, sermaye avanslari ve ortaklarin sirketten alacaklari
konusunda yasal dayanagi olmayan idari anlayisla sinirlamis olup yeterli
basariyi saglayamamaktadir.
Içinden çikilmasi zor hesaplamalara dayali ve
pek çok ihtilafin kaynagi indirimli kurumlar vergisi düzenlemesinden vaz
geçilerek eski “yatirim indirimi” müessesesi benzeri daha basit bir tesvik
sistemi olusturulmasi gerekmektedir.
En önemlisi giderler konusunun gözden
geçirilmesi gerekmektedir. Idare tarafindan zaman zaman tahdidi gibi görülen,
bazen de böyle yorumlamaya müsait giderler hükümleri ile günümüzde anlamini
yitirmis veya her hangi bir ilkeye dayanmayan kanunen kabul edilmeyen
hükümlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu konuyu daha önce “giderlere”
özgürlük basligi altinda yazmistim. Ileride tekrar yazacagim.
Ticaret Kanununda kabul edilmis “sirketlerin
kendi paylarini edinmesi”, “sartli sermaye artirimi” gibi müesseselerin
vergisel sonuçlarinin, Kanunda düzenlenmesi gerekmektedir.
Pek çok sirketin basvurdugu kismi bölünme
müessesesinin de uygulamada sikintilara yol açtigi gözlemlenmektedir. Özelikle
sirketlerin peçeleme veya vergi planlamasi iddiasi ile karsi karsiya kalmasina
yol açan düzenlemelerin yeniden ele alinmasinda fayda vardir.
Bunlar sadece öncelikle olarak karsimiza çikan
konu basliklari. Kanunun bütünüyle masaya yatirilmasi, 12 yillik uygulama
sonuçlarinin özelgeleri ve içtihatlari ile degerlendirilmesi ve Kanunun zamanin
yipratmasindan korunmasi gerekmektedir. Gerçi Vergi Konseyi bünyesinde bu
konuda bir özel komisyon çalismaktadir. Ancak bu çalismalarin sonuca ulasmasinin
Hazine ve Maliye Bakanliginin sahip çikmasina ve siyasetçinin benimsemesine bagli
oldugu da unutulmamalidir.