BASİT
USÛLDE VERGİLENDİRİLENLER VE ŞUBAT AYI
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Dünya Gazetesi 18.2.2021
Şubat ayını yakından ilgilendirilen iki
yükümlülükten birini (diğer ücretlilere ilişkin yükümlülükleri) önceki yazımda irdelemiştim.
Bu yazımda da diğerini, bir başka deyişle ticari kazançları basit usulde
vergilendirilen yükümlülüğü aktarmaya çalışacağım.
Basit usûlden yararlanacakların belirlenmesi
açısından Gelir Vergisi Kanunu hem genel hem de özel koşullar belirlemiştir.
Mükelleflerin bu usûlden yararlanabilmeleri için her iki gruptaki koşulları da
taşıması gerekmektedir. Genel koşular Kanunun
47. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar kısaca; kendi işinde bilfiil çalışmak, iş
yeri kirasının / emsal kira bedelinin belli tutarları aşmaması ve başkaca bir
ticari / zirai veya mesleki faaliyet dolayısıyla gerçek usûlde mükellefiyetin
bulunmaması şeklinde sayılabilir. Özel koşullar ise Kanunun 48. maddesinde
faaliyet alanlarına alım-satım veya hasılat tutarları için çizilmiş sınırlardan
oluşmaktadır.
Kanunun 51. Maddesinde ise basit usûlden
yararlanamayacak olanlar sayılmıştır. Bunları kısaca; kollektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları,
ikrazat işleriyle uğraşanlar, sarraflar ile kıymetli maden ve mücevherat alım
satımı ile uğraşanlar, inşaat ve onarma işini taahhüt edenler, sigorta
prodüktörleri, ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar, gayrimenkul ve gemi alım
satımı ile uğraşanlar, tavassut işi yapanlar, naden işletmeleri, taş ve kireç
ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları
işletenler, şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler,
çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri şeklinde sayabiliriz.
Basit usûlde
vergilendirilenlerin kazancı, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile
giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki olumlu farktır. Kazancın
tespiti sırasında emtia ticareti ile uğraşanlarca; hesap dönemi sonundaki emtia
mevcudunun değeri hâsılata, hesap dönemi başındaki emtia mevcudunun değeri
giderlere ilâve edilir. Bu fark yapılan
faaliyetle ilgili olarak Vergi Usûl Kanunu hükümlerine göre alınması ve
verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde
yazılı tutarlara göre hesaplanır. Bu suretle tespit ve beyan olunan kazanç
vergi tarhına esas alınır. Bu yöntemde kullanılan sabit kıymetlerin
bedelleri gider yazılmaz ve üzerlerinden amortisman hesaplanmaz.
Basit usûlde vergilendirilen mükellefler, faaliyetlerine
ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatlarını gösteren belgeleri ayrı ayrı
dosyalarda saklamak zorundadırlar. Bu belgelerin kayıtları, mükelleflerin bağlı
bulundukları meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulur ve bu
mükellefler ayrıca defter tutmazlar. Ancak günümüzde basit usulde
vergilendirilenlerin çoğunluğunun hasılat ve giderleri defter-beyan sistemi
üzerinden izlenmektedir. Bu usûlde vergilendirilenler, Vergi Usûl Kanununun bildirme,
vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile vergi kanunlarında
ikinci sınıf tüccarlara ilişkin olarak yer alan hükümlere tabidirler. Dolayısıyla
bu usûlde vergilendirilenler, defter tutmazlar, kendilerine yapılan ödemelere
vergi kesintisi (stopaj) uygulanmaz, geçici vergi ödemezler, teslim ve
hizmetleri KDV’ye tâbi değildir.
Basit usûle
tabi ticaret erbabından, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge
düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususun kendilerine tebliğ
edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin
hükümlere tabi olurlar.
Basit usûle
tabi olmanın genel veya özel koşullarından her hangi birini takvim yılı içinde
kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usûlde vergilendirilirler.
Basit usûlde vergilendirilenler beya yeni işe başlayanlar, bu usûlden feragat
edebilir ve gerçek usûlde vergilendirilmeyi tercih edebilirler.
Gelir
Vergisi Kanununda basit usûldekilerle ilgili bir indirim ve bir istisna
düzenlemesi söz konusudur. Bunlardan birincisi, Kanunun 89. maddesinin 1.
fıkrasının 15. bendinde yer alan ve 2020 yılı gelirleri için 13.000 lira olarak
uygulanması öngörülen indirimdir. İkincisi ise Kanunun mükerrer 20. maddesinde
yer alan 75.000 Lira tutarlı istisnadır. Ancak her ikisinden birden yararlanmak
mümkün değildir. Burada koşulları taşıyıp taşımama durumuna göre tercihi
mükellefin kendisi yapacaktır.
Bu usulde
vergilendirilenler, Kanunun 89. maddesinde yazılı (özel şahsi sigorta primi,
eğitim ve sağlık harcamaları, bağışlar vb) harcamalarını beyannamede dikkate
alabilecekleri gibi vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan %5 oranındaki vergi
indiriminden de yararlanabilirler.
Basit usûlde
vergilendirilenlerin yıllık beyannamelerini, beyana tabi gelirlerinin sadece
basit usûle tâbi kazançtan oluşması koşulu ile bu ay içerisinde, (ayın son günü
tatile rastladığından) 1 Mart akşamına kadar vermeleri gerekmektedir. Ancak söz
konusu mükelleflerin başkaca beyana tabi gelirlerinin bulunması halinde
beyannamelerini, örneğin ayrıca beyanı gereken kira gelirinin bulunması
halinde, beyannamenin mart ayında verilmesi gerekmekterdir. Şubat ayında beyanname verenler, beyannamede
çıkacak ödenecek vergiyi 1 Mart ve 30 Haziran
akşamına kadar iki taksitte ödemek zorundadırlar.