VERGI YARGISININ SORUNLARI
(8.3.2016
/ Dünya Gazetesi)
Geçtigimiz
günlerde vergi yargisini konu alan iki önemli toplanti yapildi. Bunlardan
birincisi Vergi Hukuku Platformu (VEHUP) tarafindan düzenlenen “Vergi
Yargisinda Olasi Gelismeler” konulu toplanti. Digeri ise Vergi Müfettisleri
tarafindan Antalya’da düzenlenen “1. Ulusal Vergi Yargisi Paneli”. Birincisinin
konusmalari yayinlanacak. Ikincisinin konusmalari da yayinlanacak, ancak
yayinlanana kadar Vergi Müfettisleri Derneginin youtube kanalindan
izleyebilirsiniz.
Benim
de konusmaci olarak katildigim ve tamamiyla izledigim her iki toplantida son
derece basarili geçti ve bir çok saptamalarda bulunuldu. Toplantilarda vergi
yargisi bazinda olmak üzere Idari Yargilama Usulü Kanununda 6545 sayili Kanunla
yapilan –basta istinaf sistemi olmak üzere- ve pek çogu 20.7.2016 tarihinde
yürürlüge girecek degisiklikler ile Adalet Bakanligi tarafindan hazirlanan ve
Idari Yarginin Hizlandirilmasi amaçli Kanun Tasarisi Taslagi tartisildi.
Ortaya,
idari yarginin hizlandirilmasinin Idari Yargilama Usulü Kanununda bazi
degisiklikler yapilmasi yoluyla mümkün olmadigi, sorunun idarelerin ihtilaf
yaratici ve hukuku içsellestirmemis davranislarindan kaynaklandigi, bu nedenle
idarelerin bu tutumu degismedikçe dava yigilmalarinin önüne geçilemeyecegi
seklinde bir genel sonuç ortaya çikti.
Ortaya
çikan bir baska sonuç ise yapilan ve yapilmasi düsünülen degisikliklerin,
yargiyi hizlandirmasi amaci tasisa dahi, dava yigilmasini önlemeyecegi, hizli
bir yargiyi ortaya çikartmayacagi, pek çok halde tam tersine savunma hakki
zayiflatilmis bir yarginin ortaya çikacagi ve bunun da adalete hizmet
etmeyecegidir.
Gerçi
burada savunma hakkinin konumunun da ayrica tartisilmasi gerekmektedir. Çünkü
idari davalarda ve özellikle vergi yargisinda savunma ve ispat yükü tasiyan
konumunda davaci olmaktadir. Oysa bunun tam tersinin olmasi, savunmayi yapanin,
islemi yargilanan idare olmasi gerekmektedir. Ancak simdilik, uzun bir
irdelemeyi gerektiren bu sorunu bir kenara birakiyorum.
Gerçekten
yapilmis ve yapilacak degisiklikler incelendiginde, savunma hakkinin
güçlendirilmesi yönünde önemli bir adim atilmadigi, hatta savunma hakkinin
hizli yargilama adina zayiflatildigi görülmektedir. Örnegin, birinci derece
mahkemesinin kararinin sadece hukuki yönden incelenmeyecegi, maddi olayin da
nitelendirilmesinin tekrar tartisilacagi istisnaf mahkemelerinde durusma
yapilmasinin mahkemenin takdirine birakilmasi savunmayi zayiflatici bir
düzenlemedir. Tek dilekçe üzerinden görülecegi ve verilecek karara karsi karar
düzeltme yolunun ve belli rakkamin altinda temyiz yolunun da kapali olacagi
dikkate alinirsa istinaf mahkemeleri huzurunda durusma daha da önem tasimaktadir.
Istinaf mahkemelerinin de Danistayin yolunu izlemesi ve durusma yapmadan dosya
üzerinden karar vermeyi tercih etmesi pek muhtemeldir. Oysa burada savunma
açisindan durusmanin gerekip gerekmedigi, mahkemenin degil, savunma makaminin
karar verecegi bir konudur. Eger davaci, savunmasi açisindan durusmayi gerek
görüyorsa buna saygi gösterilmesi gerekmektedir.
Ikinci
dilekçelerin kaldirilmasinin öngörülmesi (daha önce replik-düplik asamasinin
kaldirilmasi olarak yazmistim), tek dilekçe üzerinden yargilamanin yapilmasi da
savunma hakkini kisitlamaktadir. Idarelerin verecegi dilekçelere cevap verip
vermemek de davacinin takdir edecegi bir husus olmakla birlikte, mahkemenin
uygun bulmasi kosuluna tabi kilinmaktadir. Oysa bu defa mahkeme, ikinci
dilekçelere gerek görürse, yargilama su andaki duruma göre yavaslar hale gelmektedir.
Unutulmamasi
gereken nokta, verilecek kararin hukuka uygunlugu kadar, taraflarin adalet
duygusuna da hizmet etmesi geregidir. Bu da ancak hakkaniyete uygun bir
yargilamayi gerektirmektedir.
Bu
hususlarda irdelenmesi ve yazilmasi gereken konu, çoktur. Bizde ilerideki
yazilarimizda bunlari ele alacagiz.
Yazilarimda
pek fikra anlatmam ama bu yazimda bir degislik yapip bir fikra ile yazimi
bitirmek istiyorum. Çünkü fikra yazi konusuna tam oturuyor. Fikrayi, Ali
Sirmen’in 5 Mart 2016 günlü Cumhuriyet Gazetesinde yayimlanan köse yazisinda
okudum ve aynen aktariyorum.
“Bir Türk gazeteci Avusturyali meslektasina
takilmis:
-
Çok hos ülkesiniz vallahi, deniziniz yok ama Denizcilik Bakaniniz var.
Avusturyali
Gazeteci dudaklarinin ucunda bir tebessümle yanitlamis:
-Ne
var ki bunda? Sizde de Adalet Bakani var ya!”