TKGM
DAVALARINDAN ACABA FERAGAT EDİLMELİ MİDİR?
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Önce konuyu
özetleyerek başlayalım. Bilindiği gibi 7194 sayılı Kanunla, Değerli Konutlar
Vergisi (DKV) ihdas edildi. Bu verginin Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM)
tarafından belirlenen değerler üzerinden alınması öngörüldü. Konut sahiplerine
de belirlenen değere 15 gün içinde itiraz hakkı tanındı. TKGM’nin belirlediği
değerlerin pek fahiş ve dayanaksız olması dolayısıyla hemen herkes itiraz etti.
Yasanın TKGM’ye itirazları inceleme ve cevaplama konusunda tanıdığı 15 günlük
süre içerisinde TKGM itirazları yanıtlayamadı. TKGM’ye tanınan 15 günlük
sürenin yargı anlayışında “zımni ret” süresi olması dolayısıyla da, bu sürenin
dolmasından itibaren 30 günlük sürede binlerce dava açıldı.
Bu arada
Mecliste kabul edilen 7221 sayılı Kanunla (Bu yazıyı hazırladığımda henüz Resmi
Gazete’de yayınlanmamıştır. Cumhurbaşkanınca imzalanıp yayınlanacağını
düşünüyorum), DKV bir yıl ertelendi ve Kanunda Emlak Vergisi Kanununa eklenen
geçici 19. madde ile aynen (md. 19). “DKV
uygulamasında bu maddeyi ihdas eden Kanunun yayımı tarihinden önce Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünce belirlenen değerler dikkate alınmaz” denildi.
Bu noktada
TKGM’nin belirdiği değerlere karşı açılmış davaların ne olacağı sorusu gündeme
geldi. Bu soruya ilk yanıt 14 Şubat günlü DÜNYA Gazetesinde yayımlanan yazısı
ile değerli meslekdaşım Zeki GÜNDÜZ’den geldi. Sayın Gündüz yazısında kısaca,
“artık bu değerler DKV’de dikkate alınmayacağından davadan feragat edin”
dedi. Kesinlikle katılmıyorum. Neden
diyeceksiniz. Sırasıyla açıklayayım.
1. TKGM’nin değer tespit yetkisi,
DKV’yi ihdas eden 7194 sayılı Kanundan kaynaklanmamaktadır. Bu yetki TKGM’ye,
7194 sayılı Kanundan çok önce, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile
verilmiştir. TKGM’nin bu yetkisi halen, yani 7221 sayılı Kanundan sonra da devam
etmektedir.
2. 7221 sayılı Kanun, TKGM
tarafından belirlenmiş değerleri iptal etmemektedir. Sadece “DKV’de dikkate
alınmaz” demektedir. Hatta en önemlisi
7221 sayılı Kanunun, “TKGM tarafından Kanunun yayımlanacağı tarihe kadar
belirlenmiş değerlerden” söz etmektedir ve bu madde Kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe girecektir. Değerlerin geçersiz kılınması açısından bir anlam ve önem
ifade etmemekte, “sadece DKV matrahının hesabında dikkate alınmaz”
denilmektedir. Öte yandan bu konudaki yasal düzenlemelerin yürürlük tarihi
olarak, 7194 sayılı Kanunun yürürlük tarihi kabul edilmeyerek, 7122 sayılı
Kanunun Resmi Gazete’de yayım tarihi kabul edilmiştir. Kısaca, TKGM’nin tespit
ettiği değerleri ifade eden idari işlemler, DKV’de dikkate alınamayacak olmakla
birlikte, hukuki varlıklarını sürdürecektir.
3. Demek ki ortada, 7194 sayılı
Kanunun yürürlük tarihi ile 7122 sayılı Kanunun yayımlanacağı tarih arasında
TKGM tarafından yapılmış ve hukuken geçerli idari işlemler vardır. Bu işlemler
hukuki geçerlilik ve varlıklarını sürdürmektedir. 7122 sayılı Kanun sadece, bu
işlemlere DKV açısından itibar edilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
3. Bu durumda, ileride
çıkartılacak bir Kanunla, DKV dışında, bu değerlere yeniden itibar edilmesi
mümkündür. Örneğin tapu harçlarının hesabında veya emlâk vergisinin matrahının
belirlenmesinde yahut gelir vergisinde emsal kiranın tespitinde, TKGM
değerlerinin esas alınacağına dair yasa koyucunun ileride bir düzenleme
yapmasına engel yoktur. Çünkü burada,
yasanın iptal etmediği veya geçerli saymadığı idari işlemlerden söz etmek
mümkün değildir.
4. Bu davalarda feragat aynı
zamanda idari işlemin doğruluğunu, yani belirlenen değerin doğruluğunu kabul
anlamını taşıyacaktır.
Bütün
bu sebeplerle, bu davalardan feragat edilmeyip, devam edilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
Bu
arada TKGM yapılan itirazlara cevapları da göndermeye başlamıştır. Cevaplarda
da zaten vergiden hiç söz edilmeyerek değer tespiti konusuna genel bilgiye yer
verilmekte ve cevap yazıları genelde “itirazınızın sonuçları hakkında tarafınıza
ayrıca bilgi verilecektir” şeklindeki muğlak cümleyle bitmektedir. (Hakkını
yemeyelim, TKGM’nin itirazı kabul edip, değeri 6,7 milyon değeri 2,7 milyon
olarak düzeltip kesinleştiren işlemi de vardır) Bu yazıların ifade tarzı da,
TKGM’nin 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden aldığı hareketle, DKV’den
bağımsız olarak yetki kullandığını göstermektedir. Zaten değer tespit
işlemlerinin 7194 sayılı DKV’yi ihdas eden Kanundan önce yapılmış olması da
bunun göstergesidir.
Bu
noktada, “acaba yargı ne yapacaktır?” sorusu gündeme gelmektedir. İki ihtimal
var.
1. Yargı mercileri değer tespit
işlemlerini DKV’den bağımsız olarak değerlendirecek ve davaları görmeye devam
edecektir. Bu durumda yapılacak bilirkişi incelemeleri ile gerçek değer ortaya
çıkacağından kişiler, ileride yapılabilecek olası kanun düzenlemelerine karşı
kendilerini güvenceye almış olacaklardır.
2. Yargı mercileri ikinci ihtimal
olarak; 7122 sayılı Kanunu bu idari işlemleri ortadan kaldıran bir Kanun olarak
kabul edecek veya DKV’ye etkisinin de ortadan kalkmasıyla 4 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre yapılan TKGM işlemlerini devlet envanteri
çıkartılması için yapılmış iç ve
kişilerin hukuki durumunu etkilemeyen bir idari işlem olarak görecek ve
davalarda “karar verilmesine yer olmadığına” karar vereceklerdir. Bu takdirde
de kişilerin elinde, TKGM değerinin her hangi bir konuda geçerliliği olmayan
bir işlem niteliğinde olduğuna dair mahkeme kararı olacaktır.
İtirazın
kabul edildiği davalarda da davanın idarenin kabulü ile sonuçlandırılmasında
veya itirazın kabulü sebebi ile davanın konusuz kaldığı yönünde karar
alınmasında, yargılama giderleri açısından yarar vardır. Ancak TKGM’nin cevap
dilekçesinde kabul yönünde beyanda bulunmaması halinde, itiraz zaten kabul
edildiğinden, bilirkişi masrafına girmemek için feragat yolu düşünülebilir.
İşte bu
nedenlerle kişisel kanaatim, şimdilik, bu davalardan feragat edilmemesi ve
sürdürülmesi gerektiği yönündedir.