SERBEST BÖLGELERDE ÜCRET ISTISNASI
(18.8.2015
tarihli DÜNYA Gazetesinde yayimlanmistir)
3218
sayili Serbest Bölgeler Kanununun ilk seklinde bu bölgelerde çalisanlarin
ücretleri Gelir Vergisinden muaf tutulmustur. Daha sonra 5084 sayili Kanunla bu
muafiyet kaldirilmakla birlikte 31.12.2008 tarihini geçmemek üzere serbest
Bölgelerde çalisan sirketlerin ruhsat tarihleri sone erene kadar uygulanmasi
öngörülmüstür. Son olarak da 5810 sayili Kanunla, bu bölgelerde ürettikleri
ürünlerin FOB bedelinin en az %
85'ini yurtdisina ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele
ödedikleri ücretlerin, isletme maliyetlerini düsürebilmek amaciyla, gelir
vergisinden müstesna tutulmasina devam edilmesi hükme baglanmistir. 5810 sayili
Kanunla yapilan bu son düzenlemenin amaci ise anilan kosulu gerçeklestiren
sirketler için 3218 sayili Kanunun ilk seklindeki muafiyetin sürdürülmesi
olarak gerekçelendirilmistir.
Maliye Bakanligi da
3218 sayili Kanunun 5810 sayili Kanunla degisik geçici 3. maddesinin verdigi
yetkiye dayanarak, bu maddede yazili “Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB
bedelinin en az % 85’ini yurtdisina ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri
personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadir.” hükmündeki
% 85 kosulunun gerçeklesip
gerçeklesmedigini izleyebilmek maksadi ile 1
seri no’lu Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebligi ile bazi açiklama ve
düzenlemelerde bulunmustur.
Anilan Genel Tebligde
yer alan düzenlemeye göre serbest bölgelerdeki sirketler iki sekilde uygulama
yapilabilecektir. Birinci uygulama türüne göre; serbest bölgede faaliyet
gösteren sirketler, söz konusu ücretler üzerinden sanki hâzineye ödenecekmis
gibi gelir vergisi kesintisi hesaplayacaklar, beyan edecekler, ancak muhtasar
beyanname ek’inde sekli belli bir formu doldurarak kesilen vergileri vergi
dairesine yatirmayacaklar (tecil ettirecekler), ancak daha sonra anilan % 85 ihracat kosulunun
gerçeklestigini YMM raporu ile tevsik edecekler ve bu tahsili ertelenen (tecil
edilen) vergi kesintileri vergi dairesi tarafindan silinecektir (terkin
edilecektir). Ikinci uygulama türüne göre ise serbest bölgede faaliyet gösteren
sirketler söz konusu ücretler üzerinden gelir vergisi kesintisi
hesaplayacaklar, beyan edip vergi dairesine yatiracaklar, daha sonra % 85
ihracat kosulunun gerçeklestigini YMM raporu ile tevsik ettikleri takdirde bu
yatirilan vergi kesintileri Sirkete red ve iade edilecektir.
Genel tebligin bu
düzenlemesi aleyhine açilan iptal davalari ise “kanun hükmünü daraltan veya
asan bir yönünün bulunmamasi sebebiyle” Danistay tarafindan reddedilmistir.
Baslangiçta ücret
üzerinden hiç vergi hesaplamama ile Genel Teblig’de öngörülen bu iki uygulama
sekli, sonuç itibariyle ayni olmakla birlikte uygulamada Sirketler zorunlu
olarak Genel Teblig uyarinca hareket etmektedir. Birinci uygulama türü
genellikle red ve iade almanin zorlugu nedeniyle seçilmekte, ikinci uygulama
türü ise yilsonunda Kanunda öngörülen ihracat kosulu gerçeklestirme konusunda
tereddüt yasayan sirketler tarafindan seçilmektedir.
Ancak bu sekilde
baslangiçta ücret üzerinden vergi hesaplanip sonradan isveren tarafindan terkin
yahut iade yoluyla geri alinmasi, çalisanlarda ve hatta sendikalarda yanlis
izlenimler yaratmis, sanki buradaki muafiyetin çalisanlara taninmis oldugu
seklinde yorumlar yapilmistir. Bu nedenle isverenler tarafindan alinan bu
verginin ücretlilere iade edilmesi veya yansitilmasi gerektigi talepli pek çok
dava açilmistir.
Oysa burada taninan
ayricalik isletmelerin maliyetlerini düsürme ve özellikle ihracatta avantajli
rekabet kosullarina sahip olmasini saglama amaçlidir. Burada korunan menfaat,
çalisanin degil, üretici- ihracatçi isletmenindir. Nitekim 3218 sayili Kanunun
ve diger degisikliklerin gerekçeleri bunu açikça ortaya koymaktadir.
Maliye Bakanliginca
belirlenen bu usuller geregi ücret
brütlestirilerek vergi kesintisinin hesaplanmasi ve beyani, sadece vergi
güvenligini saglamak amaciyla, vergi idaresinin serbest bölgedeki isverenlerin
kosulu verine getirip getirmemeleri acisindan denetimlerine hizmet etmek üzere
yapilan bir tür sanal islemdir. Zira aksi bir düsünce Maliye Bakanliginin 3218
sayili Kanunla taninan muafiyeti kaldirma yetkisinin kabulü anlamina gelir ki;
böyle bir yorum Anayasa md. 73/3’de yer alan “vergilerin yasalligi ilkesi”ne
aykiri olur.
Nitekim Gelir Idaresi
Baskanligi Ekonomi Bakanligina hitaben yazdigi 29.8.2012 tarih ve 68472 sayili yazida “ 1 sayili Genel
Teblig ile getirilen tahakkuktan terkin
uygulamasinin bir sonucu olarak tahakkuk ettirilerek isveren tarafindan
ödenmesi gereken vergi tutarinin bir kismindan yine isveren lehine vaz
geçildiginin acik oldugu”nu belirtmistir. Kocaeli Vergi Dairesi
Baskanligi da ayni konudaki bir Özelge talebi dolayisiyla verdigi 22.5.2012
tarihli Özelgede de ayni yönde görüs bildirmistir. Ayrica Ekonomi Bakanligi da Ege
Serbest Bölge Müdürlügüne yazdigi bir yazida da bu hususu belirterek uygulamayi
Maliye Bakanligi görüsü dogrultusunda yönlendirmistir.
Görüldügü gibi Devlet
Ekonomi Yönetiminin görüsü de yukarida açikladigimiz görüsümüzle ayni
dogrultudadir. Ve bildigim kadari ile açilan, verginin ücretliye geri ödenmesi
talepli davalar reddedilmektedir.
NOT : 1. Kanunlarimizda maalesef
muafiyet ve istisna kavramlari doktrindeki anlamlari gözetilmeksizin özensiz
kullanilmaktadir. Bu tartismaya hiç girmeden kanundaki muafiyet kavramini
yazimda esas aldim.
2.
Benzeri bir tartisma Teknoloji Bölgeleri için de söz konusudur. Ancak orada da
sonuç aynidir.