ÖDEME EMRINE DAVA
Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ
Dünya Gazetesi 2.4.2019
Gelir vergisi beyan ve birinci taksidi ödeme süresi
dün son buldu. Bu defa yillik kurumlar vergisi beyan dönemi basladi. Gelecek
yazilarim kurumlar vergisi konusunda olacak.
Öncesindeki gün ise yerel yönetim seçimleri yapildi.
Seçim sürecinin sona ermesi ile birlikte bir süredir gönderilmeyen vergi/ceza
ihbarnamelerinin, ödeme emirlerinin, trafik cezalarinin gönderilecegini ve bekleyen -duyduguma göre
125 bin civarinda imis- vergi incelemelerinin baslayacagini düsünüyorum.
Ben de bu nedenle gelecek ödeme emirlerine karsi
basvurulacak tek yol olan dava yolunun özelliklerini bu yazimda tekrar
hatirlatmak istiyorum.
Her idari islem gibi, vergi dairelerince tanzim
edilerek mükelleflere teblig edilen ödeme emirlerine karsi da haksiz olduklari
iddiasi ile tebligini izleyen 15 gün içinde iptal davasi açilabilir.
Ancak bu davada ileri sürülebilecek iddialar, Amme
Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkindaki 6183 sayili Kanunun 58. maddesi ile sinirlandirilmistir.
Bu sinirlandirmanin varlik sebebi, ödeme emirlerinin ancak, kamu alacaklarinin
artik tartisilamayacak derecede kesinlesmis asamada bulundugu hallerde olusturulabilecek
bir idari islem oldugu düsüncesine dayanmaktadir.
6183 sayili Kanunun anilan maddesine göre, ödeme emirleri aleyhine
açilacak davalarda davaci ancak, asagidaki üç gerekçeden birine
dayanilabilir.
i) Böyle bir borcun olmadigi
iddiasi: Kendisine
ödeme emri teblig edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadigini iddia
edebilmesi için, borcun hukuken hiç dogmamasi ya da borç dogduktan sonra
tamamen ödenmesi veya sair bir nedenle ortadan kalkmasi gerekmektedir.
ii) Borcun kismen ödendigi iddiasi: Bu
iddia; borçlunun, borcun varligini kabul etmekle birlikte, borç tutarinin ödeme
emriyle talep edilen tutar kadar olmadigini ileri sürmesi durumunda gündeme
gelmektedir.
iii) Borcun zamanasimina ugradigi iddiasi: Zamanasimi kanunlarda belirlenmis olan belli bir
sürenin geçmesi nedeniyle bir hakkin elde edilmesi veya bir hakkin kaybedilmesidir.
Bu iddiaya göre, amme alacaklarinin 6183 sayili Kanunun 102. maddesine göre
zamanasimina ugramis olmasi gerekmektedir.
Kanuna göre ileri sürülebilecek bu iddia
konularinin içerikleri, uygulamada yargi tarafindan hakli olarak genisletilerek
doldurulmus ve gelistirilmistir. Örnegin, tarh isleminin tebliginin usulüne
uygun olmadigi, tarhiyattaki bazi sakatliklar, mükellefin gayri faal oldugu ve
kazanç elde etmedigi vb. pek çok iddia, yargi tarafindan “borcum yoktur”
iddiasi içerisinde degerlendirmektedir.
Ödeme emirlerine karsi açilacak davalarin, Vergi /
Ceza Ihbarnamelerine karsi açilan davalardan bir önemli farki da, yürütmeyi
durdurmamasidir. Bir baska anlatimla ödeme emrini teblig eden vergi dairesi, bu
ödeme emri aleyhine dava açilmis olsa dahi, icra islemlerine devam edebilir. Ödeme
emrinin yürütülmesinin durdurulabilmesi, ancak dava açilan mahkemeden yürütmeyi
durdurma karari alinabilmesi ile mümkün olabilmektedir. Vergi Mahkemeleri
yürütmeyi durdurma kararlarini, kosullari varsa, teminat karsiligi veya teminat
aranmaksizin verebilmektedir.
Kendilerine ödeme emri teblig olunanlar,
genellikle, ödeme emrinin ödeme yapilmis olmasina düzenlendigi veya önceden
mahsup talebi bulundugu veya borcun çesitli sebeplerle haksizligina inanilan
hallerde, düzeltilmesi veya iptal edilmesi için vergi dairelerine müracaat
etmektedirler.
Buna karsilik Vergi Usul Kanununda, vergilendirme
islemlerine karsi hata gerekçesi ile vergi idaresine müracaat ve düzeltme talep
edilmesi yolu, sadece bu Kanuna (ve tabiî ki ilgili vergi kanununa) göre
yapilan vergilendirme islemleri için taninmistir. Oysa ödeme emrinin tanzimi,
bir baska deyisle bu idari islem, bir vergilendirme islemi olmayip, 6183 sayili
bir tahsilat islemidir. Kaldi ki bir kanuna ait bir müessesenin veya bir yolun,
baska bir kanuna ait farkli islemlerde uygulanabilmesi için atfa ihtiyaç
vardir. Böyle bir atif ise 6183 sayili Kanunda yoktur. Bu nedenle Vergi Usul
Kanununun “hata ve düzeltme “ yolunun
ödeme emri için kullanilmasi mümkün degildir.
Nitekim Vergi Mahkemeleri hakli olarak, ödeme
emirlerine karsi ister 15 gün içinde ister 30 gün içinde vergi dairesine
müracaat edilerek, alinan cevap üzerine açilan davalari, ödeme emrinin
tebliginden dava açma tarihine kadar geçen süre üzerinden idari basvuruyu
nazara almaksizin degerlendirmekte ve 15 günlük dava açma süresinin geçirildigi
hallerde davanin süre asimindan reddine karar vermektedir.
Uygulamada sikça rastladigimiz bir diger durumda 15
günlük dava açma süresinin geçirildigi hallerde, idareye ödeme emrinin iptali
talebi ile basvuru yapilmaktadir. Bu talebin reddi üzerine de, bu red isleminin
iptali için dava açilmaktadir. Bu davada iptali istenen islem “red islemi” gibi
ön plâna çikmakla birlikte, arkada dolayli olarak ödeme emrinin iptali talep
edilmis olmaktadir. Zaten Vergi Mahkemeleri de, idareye basvuru sonucu olusan red
islemine karsi dava açilmasini, bir tür hak düsürücü süre olan ve
kullanilmayarak kaybedilen dava açma süresini yeniden canlandirmaya yönelik bir
yol olarak görmekte, açilan davalari reddetmektedir.
Kisaca, söylemek istedigimiz, ödeme emrine karsi
kullanilabilecek basvuru yolunun sadece “dava yolu” oldugudur. Bu nedenle
teblig edilen ödeme emrinin hukuka aykiri, haksiz oldugu düsüncesinde
olunulmasi halinde, idari basvuru yolu hiç düsünülmeksizin, dogrudan dava
açilmasi gerekmektedir.