IZAHA DAVET ve OLASI SORUNLAR
Dr.
A. Bumin DOGRUSÖZ
Dünya
Gazetesi / 10.8.2017
Vergi Usul Kanununun “cezalandirilamayacak
olan sekle ait usulsüzlükler” baslikli 370. maddesinin 2365 sayili Kanun
neticesinde 1.1.1981 tarihinde rahmetli (mülga) olan 370. maddesi, 6728 sayili
Kanunla, tedvin teknigine aykiri olarak, yeniden canlandirilmis ve bu canlanan
madde ile Vergi Usul Hukukuna “Izaha Davet” adi ile yeni bir müessese getirilmistir.
Bu müesseseye göre, vergi mükellefleri
veya sorumlulari hakkinda vergi incelemesine baslanilmadan veya takdir
komisyonuna sevk edilmeden önce, verginin ziyaa ugradigina delalet eden
emareler bulunduguna dair yetkili merciler tarafindan yapilmis ön tespitler var
ise, mükellef veya sorumlular tespit konulari hakkinda açiklamaya davet
edilebileceklerdir. Bu madde ile ilgili elestirel görüslerimi daha önce 23.8.2016
günlü yazimda aktarmistim.
Maddede hangi konularda izahat
istenebilecegi, uygulama süreci, izaha davetin sekli, degerlendirme
komisyonlari gibi konunun pek çok asli unsuru belirlenmemis, belirleme yetkisi
Maliye Bakanligina birakilmistir. Bakanlik bu yetkisini nihayet 25.7.2017 günlü
Resmi Gazete’de yayimlanan 482 sayili Vergi Usul Kanunu Genel Tebligi ile
1.9.2017’den itibaren uygulanmak üzere kullanmistir.
Söz konusu Genel Teblig’de hangi konularda
izahat istenebilecegi sinirli (tahdidi) olarak sayilmistir.
Burada ilk sorun “esitlik” ihlalidir.
Teblige göre izah süreci, Teblig ile belirlenen konularda ön tespitin vergi
incelemesi yapmaya veya bilgi toplamaya yetkili olanlarca yapilmasi ve söz
konusu tespiti olusturan bilgi, bulgu ve verilerin “izah degerlendirme
komisyonuna” iletilmesi ile baslayacaktir. Öte yandan izah talep edilebilmesi
için, inceleme veya takdir islemine baslanilmamis olmasi gerekmektedir. Bu noktada
inceleme elemanlarini söz konusu bulgulari izah degerlendirme komisyonuna
iletme zorunlulugu getirilmemistir. Kimi – haksiz- mükellefler izaha davetin
olanaklarindan yararlanirken, kimileri daha agir yaptirimlara muhatap
olabileceklerdir. Tebligin inceleme elemanlarina takdir hakki birakmayacak
sekilde düzeltilmesi gerekmektedir.
Haklarinda izah istenen mükelleflerin,
istem yazisinin tebliginden itibaren 15 gün içerisinde izahatta bulunmalari
gerekmektedir. Bu izahat yazili olabilecegi gibi, sifahi de olabilir. Tebligin
7.4 no’lu maddesinde “sözlü izahat”tan söz edilmistir. Izah degerlendirme
komisyonlarinin –bu konuda özel kadro ve atama olmayacagindan- sürekli hazir
bulunup çalismasi söz konusu olmadigindan, sözlü izahta bulunmak isteyen
kisilerin, bu taleplerini 15 gün içinde yazili olarak vermeleri ve davet
edilmelerini istemeleri gerekmektedir. Hatta bence yazili izahta bulunanlarin
ayrica sözlü izahta bulunmak istemeleri de mümkündür. Bu gibi yazilarin, elden
verilmesi yahut iadeli taahhütlü mektup veya APS ile gönderilmesi
gerekmektedir.
Yapilacak izahlarin, mali müsavir ve dava
halinde davayi yürütecek avukatla birlikte hazirlanmasi ve delillendirilmesi
gerekmektedir. Zira bu izahatlarda yer alacak ifadeler, ayni tutanakta oldugu
gibi, ileride yargi asamasinda idare lehine delil olusturabilecek ve söz konusu
izah, mükellefin davasindaki savunmasinin esasini olusturacaktir.
Öte yandan izahta bulunanlara izahlarinin
kabul edilmedigini bildiren bildirim, idarenin iç islemi olarak kabul edilmesi
mümkün olmayan icrai idari islemdir. Dolayisiyla dava konusu edilebilecektir.
Bu konuda açilacak davalar ve hatta bu davalarda verilebilecek yürütmeyi
durdurma kararlari, vergi incelemelerinin durdurulmasi sonucunu doguracak,
iptal kararlarinin ise yapilmis tarhiyatlari hukuken sakatlayacaktir. Izah
talebini kabul etmeyen idari islem aleyhine açilmis dava, tarhiyat aleyhine
açilmis dava için yillarca sürebilecek “bekletici sorun”u olusturabilecektir.
Burada izahin kabul edilmemesi, 1980’li
yillarda uygulanan ortalama kâr hadleri veya hayat standardindaki kabul
etmemeden farkli olarak düzenlenmistir. Söz konusu oto-kontrol müesseselerinde
izahin kabul edilmemesi halinde kabul etmeme islemi ile tarhiyat birlikte
olusmaktaydi. Ancak burada islem birlikteligi kopmus, izah müessesesi ile
inceleme asamasi farkli zincir islemler olarak degerlendirilmistir. Danistay
anlayisi, zincirleme islemlerin her bir asamasinin ayri davaya konu
edilebilecegi yönündedir.
Ancak, özellikle yargi anlayisi ile idari
anlayisin farklilastigi (ihracatta götürü gider, kat karsiligi insaat isleri,
örtülü sermayede kâr payi KDV’si vb.) konularda, izahi kabul etmeme isleminin
yürütmesinin durdurulmasi veya iptali, gereksiz incelemeleri de ortadan
kaldirma islevi görebilecektir.
Görüldügü gibi, izaha davet müessesesi
gerek kanunda gerek genel tebligde, pek çok sorunu da içerecek sekilde
düzenlenmistir. Bu nedenle vergi hukukçularinin konu üzerinde biraz daha
çalismalari ve uygulamacilarin da çok dikkatli olmasi gerekmektedir.
NOT : Izaha davet konusundaki Genel Teblig düzenlemesi hakkinda genis bilgi
için www.bumindogrusoz.com adresindeki Doç. Dr. Özgür BIYAN’in yazisindan
yararlanilabilir.