AVUKATLA SÖZLESME
ZORUNLULUGU
Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ
Dünya
Gazetesi/29.8.2017
Avukatlik mesleginin amaci, hukuki iliskilerin
düzenlenmesini, her türlü hukuki sorun ve anlasmazliklarin adalet ve
hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarinin tam olarak
uygulanmasini her derecede yargi organlari, hakemler, resmi ve özel kisi, kurul
ve kurumlar nezdinde saglamaktir. Avukatlar, bu amaçlari avukat sifati ile
gerçeklestirmeye çalismalarinin yani sira zaman zaman hukuk müsaviri olarak da
hizmet verirler. Aslinda bu iki hizmet birbirinden ayri hizmetler olmayip, birçok
halde birbirlerini tamamlayici niteliktedir.
Avukatlik
ile hukuk müsavirliginin farkina iliskin genel kaniya göre, Avukatlik hizmetine
sorun çikmasindan sonra ve genellikle dava asamasinda müracaat edilmesine
karsilik, hukuk müsavirine daha sorun çikmadan, bir hukuki iliski olusturulurken,
örnegin bir sözlesme yapilirken, bir sirket kurulurken müracaat edilmesi seklinde
açiklanabilir.
Nitekim
bir sözlesmenin veya bir hukuki iliskinin, daha baslangiçta, kurulus asamasinda
bir hukukçunun süzgeçinden geçmesi ve taraflarin istek ve iradelerinin
sözlesmeye hukukçu tarafindan çesitli ihtimaller de nazara alinarak aktarilmasi,
ileride ihtilaf çikmasi ihtimalini azaltmaktadir. Zira hukukçu, hazirladigi
sözlesme metinlerinde, taraflar arasindaki iliskinin önce hukuk kurallarina ve
hakkaniyete uygun olmasina çalisacak, sonra o iliskide çikabilecek sorunlara ve
taraflar arasindaki olasi menfaat çatismasinin getirebilecegi ihtilaflara
iliskin önleyici veya giderici düzenlemeleri sözlesmeye koymaya çalisacaktir.
Bu davranis ise, mikro bazda ihtilaf sayisinin azalmasi ve giderek makro bazda
toplumsal baris ve huzurun saglanmasi yönünde bir islev ifade edecektir.
Bu
nedenle ev kiralamaktan kredi almaya, is yeri açmaktan sirket kurmaya kadar her
türlü hukuki iliskilere giren kisilerin, daha baslangiçta Avukatlik veya hukuk
müsavirligi hizmeti almalarinin kendilerine saglayacaklari yarar, tartisilamaz.
Hele bu yararin, hizmet verene ödenen bedeli, uzun vadede çok asacagi hiç
tartisilamaz. Ancak biz toplum olarak, bu tür hizmetler almayi pek sevmiyoruz.
Davamiz olmadan bir hukukçuya müracaat etmeyi, bir vergi incelemesi veya vergi
idaresinin zorlamasi olmadan bir mali müsavirle çalismayi, bir yerimiz
agrimadan doktor kontrolünden geçmeyi, disimiz çürümeden disçiye gitmeyi pek
istemiyoruz. Ancak bu davranis biçimi, uzun vadede sagliksiz yahut sorunlu bir
toplumu veya toplumsal iliskileri ortaya çikartiyor.
Hukuki
alanda çikan ihtilaflar da zaten bunu göstermektedir. Davalarin pek çogu,
baslangiçta bir hukukçu ile birlikte davranilmamis olmasindan
kaynaklanmaktadir. Vergi ihtilaflari da ayni sekilde. Pek çok dava aslinda,
mali yükümlülükler ve vergi mevzuati konusunda bir hukukçudan veya mali
müsavirden yeterince hizmet alinmamis olmasinin sonucu. Bütün bu gerçekler,
ayni zamanda yarginin da is yükünü arttirmakta, davalarin geç sonuçlanmasina
yol açmaktadir. Zaten bu yüzden Kanunda söz konusu yükümlülük, sirketin bir
ihtilafinin bulunup bulunmadigi önem tasimaksizin ihdas edilmistir.
Avukatlik
Kanununda bu sakincalar giderilmeye çalisilmis ve Ticaret Kanununda öngörülen asgari
sermayenin bes katindan fazla, bir baska deyisle bu gün için 250.000 liradan
fazla sermayeli anonim sirketlerle, üye sayisi yüz veya daha fazla olan yapi
kooperatiflerine sözlesmeli bir Avukat bulundurma zorunlulugu getirilmistir.
Bu
zorunluluk, 10.5.2001 tarihli Resmi Gazete’de yayimlanan ve Avukatlik Kanununda
çesitli degisiklikler öngöre 4667 sayili Kanunla ihdas olunmus ve 6 Kasim 2001
tarihi itibariyle yürürlüge girmistir.
Bu tarihten itibaren
bu zorunluluga uymayan sirketler ve kooperatiflere sözlesmeli avukat tayin
etmedikleri her ay için, fiil tarihinde geçerli asgari ücretin iki aylik brüt
tutari kadar para cezasi (2017 yili için aylik ceza tutari 3.555,- TL) uygulanmaktadir.
Bu ceza uygulamada, genellikle Barolarin bildirimi ile mahallin en büyük mülki
amiri veya Cumhuriyet Savcisi tarafindan kesilmektedir. Idari para cezasi
niteligindeki bu cezaya itiraz ise 15 günlük süreye baglidir ve görevli mahkeme
sulh ceza mahkemesidir. Cezanin tahsili ise, 6183 sayili Amme Alacaklarinin
Tahsil Usulü Hakkinda Kanuna tâbidir.
Burada yükümlülügün
sadece sermayeye iliskin rakamsal sinira baglanmasinin yerindeligi tartisilabilir.
Sirketlerin ortak sayisi, toplu is
sözlesmesi kapsaminda is yerine sahip olup olmadigi veya halka açik ve/veya
bagimsiz denetime tâbi olup olmadigi gibi yapilari veya nitelikleri nazara alinarak
ölçütler olusturulsa, daha yerinde olurdu. Öte yandan hukuk hizmetlerinin
merkezilestigi holding yapilanmalari içerisindeki grup sirketlerinin de ayri
bir düzenlemeye tâbi tutulmasi gerekmektedir.
Öte
yandan yasal düzenlemenin açik olmamasi ve bu konuda Barolar Birligi veya
Adalet Bakanliginca açiklayici bir alt düzenlemenin yapilmamis olmasi da,
uygulamada pek çok soruna yol açmaktadir.
Is
dünyasinin karmasik hukuki ve mali iliskileri ve ayni oranda uzmanlik
gerektiren mevzuat kümeleri karsisinda Avukat istihdami için getirilen bu
yükümlülügün mali müsavir istihdami için de getirilmesi, saglikli bir is
dünyasi için bence bir zorunluluktur.
Avukatlik
Kanunu ile getirilen bu yükümlülügün sermaye sirketleri yönünden anayasaya
aykiriligi ileri sürülmüsse de Anayasa Mahkemesi E.2010/10 K.2011/110 sayi ve
30.6.2011 tarihli Karari ile yükümlülük oybirligi ile Anayasaya uygun
bulunmustur.
Daha
önce de yazdigim bu yükümlülügü, sirketlerin ve kooperatiflerin ileride cezali
duruma düsmemeleri için bu yilda tekrar hatirlatayim dedim.