FAHİŞ
ARSA DEĞERLERİNE KARŞI DAVA HAKKI
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Dünya Gazetesi 1.7.2021
Bilindiği gibi emlâk vergisi matrahı kural
olarak, her yıl bir önceki yıl matrahının yeniden değerleme oranının yarısı
oranında arttırılmak suretiyle belirlenmektedir. Ancak dört yılda bir
matrahlar, yeniden belirlenen arsa/arazi değerleri ve inşaat metrekare maliyet
bedelleri dikkate alınarak revize edilmektedir. 2022 yılı da emlâk vergisi
matrahlarının revize edilme dönemidir.
Bu maksatla bu günlerde 2022 – 2026
yıllarında uygulanacak arsa / arazi değerlerinin tespiti için komisyonlar
oluşmuş ve çalışmaktadır. Hatta pek çok komisyon çalışmalarını tamamlamış ve
sonuçları muhtarlıklarda / belediyelerde ilan olunmuştur.
Yedi üyeden oluşan bu komisyonların oluşumuna
bakıldığında, çoğunluğunun kamudan gelenler olduğu, belediyelerin iki üye ile
temsil edildiği dikkate alındığında ve bu oluşum şeklinin belediyelerin son
derece doğal gelir iştahı ile birleştiğinde, sokak sokak belirlenen arsa/arazi
değerlerinin yüksek belirlenmesi ve itirazlara, haksızlık iddialarına uğraması
da doğal olmaktadır.
Belirlenen değerler, sadece emlâk
vergisi matrahını etkilemekle kalmamakta, harçlar, damga vergisi, veraset
vergisi, değerli konutlar vergisi gibi pek çok kamusal yükümlülüğün matrahını
da etkilemektedir.
Bu yıl yapılan arsa değerlemelerinde
de pek fahiş artışlar öngörüldüğü, gerçekle bağdaşmayan değer tespitleri
yapıldığı, ödenemez mali yüklere yol açacak değerlemeler yapıldığı haberleri
gelmektedir.
Bu fahiş artışlar, belediyelerin yanı
sıra maliye idaresinin de diğer vergi gelirlerindeki artışa kaynak olması
dolayısıyla hoşuna gidiyor olabilir. Hatta bu artışlar, değerli konutlar
vergisine tabi olan konut sayısını da artıracağı yönünde bir beklentiye sebep
olmuş da olabilir. Ancak bu sebepler hakkaniyete aykırı mali yük sıçramalarına
sebep olamaz.
Vergi Usul Kanununun bu değerlere
karşı dava açma hakkını sadece belli kurumlar ve muhtarlarla sınırlayan
hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptali sonrasında bütün mükellefler,
komisyonların belirlediği değerlere karşı dava açma hakkına kavuşmuşlardır.
Bu nedenle binasının / dairesinin
bulunduğu sokağın / caddenin metrekare değerlerini hemen herkesin
muhtarlıklardan kontrol etmesinde ve gerekiyorsa vergi mahkemeleri nezdinde
dava açmasında yarar vardır. Burada idareye / belediyeye başvurma, indirim
talep etme, kararın gözden geçirilmesini isteme gibi veya hata ve düzeltme
yollarına başvurmanın, dava açma süresini durdurmayacağı veya kesmeyeceği de
unutulmamalıdır.
Emlâk vergisine ilişkin tarh ve tahakkuk işlemi birel
işlem olmakla birlikte, arsa / arazi değerlerine ilişkin takdir komisyonu
kararları düzenleyici işlem niteliğindedir. Zaten bu yüzdendir ki –Danıştay 9.
Dairesi kararlarında da belirtildiği gibi- takdir komisyonu kararlarına karşı
açılan davalarda verilecek iptal veya kısmen iptal kararları, aynı mahalle,
cadde veya sokakta bulunan bütün emlâk vergisi mükellefleri için -dava açmamış
olsalar dahi- sonuç doğurmaktadır.
Neticede mahkemeler yapacakları
bilirkişi incelemeleri ile tespit edilen değerlerin gerçeğe uygunluğunu
denetleyecek ve gerçeğin üzerindeki değerleri iptal edecektir.
İzleyen yılda bu değerlere göre emlâk
vergisi tahakkuklarının yapılmasından ve kişilerin bu tahakkukları
öğrenmesinden sonra açılacak birel işlem niteliğindeki tarh / tahakkuk işlemine
karşı açacakları davada, bu işleme temel olan (veya esas alınan) düzenleyici
işlemin (takdir komisyonu kararının) de hukuksal denetimini talep etmeleri bana
göre mümkünse de yargı anlayışı aksi yönde, arsa değerlerinin zamanında dava
edilmeyerek kesinleşmesi halinde vergi tahakkuk ettiğinde tekrar inceleme
konusu yapılamayacağı yönünde oluşmuştur.
Dört yıl önce, arsa değerlerinin
yüksek tespiti gerekçesi ile binlerce dava açılmıştı. Bu yılda tahminim, aynı
sayılarda dava açılacaktır.
Dört yıl önce, Emlâk Vergisi Kanununa
eklenen geçici 23. madde ile arsa değerlerinin % 50’den fazla artırılamayacağı,
komisyon kararlarının bu oranın üzerinde belirlediği artışların geçerlilik
taşımayacağına ilişkin düzenleme getirilerek bu sorunun önüne geçilmişti. Bu
düzenlemenin benzerine yine ihtiyaç vardır.
Bu sorunu Ocak ayındaki bir yazımda
dile getirmiş ve aynı öneride bulunmuştum. Bu önerimin bir an önce yaşama
geçirilmesinde, yasama organının konuya el atmasında fayda var.
Bir yandan vergi barışı ile dava sayısı azaltılmaya çalışılırken bir yandan da bu şekilde binlerce dava açılmasına yol açacak bir uygulamaya göz yummanın çelişkisi bir yana emlâk vergisi mükelleflerinin katlanamayacak mali yüklerle karşılaşmasının da önüne geçilmesi gerekmektedir.