Örtülü sermaye uygulamasinda düzeltme sorunu
DÜNYA
GAZETESI / 4.10.2016
Kurumlar
Vergisi Kanunu’nda, özsermayenin üç katini asan iliskili kisiden yapilmis
borçlanmalarin, asan kismi itibariyle, örtülü sermaye olarak kabul edilecegi ve
bu borçlanma karsiligi yapilan kur farki, faiz, vade farki gibi ödemelerin
gider yazilmasinin kabul edilmeyecegi hükme baglanmistir. Yine Kanunda, gider
yazilamayan faiz veya faiz kisminin, elde eden açisindan da temettü (kâr payi)
olarak kabul edilecegi vurgulanmistir. Bu düzenlemeye göre elde ettigi faiz kâr
payi kabul edilen kisi, kurum ise elde ettigi faizi (yani kâr payini) istirak
kazançlari istisnasindan yararlandiracak, gerçek kisi ise kosullari varsa
menkul sermaye iradi olarak yillik gelir vergisi beyannamesine konu edecektir.
Borç alan
kurumun örtülü sermayeyi olusturan borcun faizini kanunen kabul edilmeyen
giderleri (KKEG) arasina almayip matrahtan indirdigi tespit edilirse, bu husus
bir re’sen tarhiyat sebebi olusturacak ve bu durum da ayni zamanda bu faizi
gelir yazan kurumda da düzeltme yapilmasini, elde edilmis ve kâr payi kabul
edilen faizin gelirler içerisinden çikartilarak istirak kazançlari istisnasi
kapsamina alinmasini gerektirecektir. Ancak kanun, borç veren kurumda bu
düzeltmenin yapilmasini, bir baska anlatimla bu faizin gelir yazilmasi
dolayisiyla fazla ödenen kurumlar vergisinin ret ve iadesini, örtülü sermayeyi
kullanan kurum adina tarh edilen vergilerin kesinlesmis ve ödenmis olmasini
sartina baglamistir.
Uygulamada,
ki daha çok holding veya grup sirket yapilandirmalarinda, borcun örtülü
sermayeyi olusturdugunu, borç iliskisinin iki tarafi da pek çok halde
baslangiçta bilmekte ve bu yüzden baslangiçtan itibaren borç alan faizi ödedigi
KKEG yapmakta, borç veren de aldigi faizi istirak kazançlari istisnasindan
yararlandirmaktadir. Bu uygulama yasa karsisinda olagandir ve bir sorun yoktur.
Burada alacakli kurum nezdinde bir “düzeltme”den degil, “uyumlu hareket”den söz
edilebilir.
Ancak
uygulamada bu “uyumlu hareket” tarzini da Maliye Bakanligi, yukarida
aktardigimiz “düzeltmede”ki sart kapsaminda degerlendirmektedir. Yani
düzeltmede aranan, borçlu için re’sen vergi tarh edilmis ve bu verginin ödenmis
olmasi kosulunu bu duruma da uygulamakta ve borç alan faizi KKEG yapsa dahi,
diger tarafin istirak kazanci istisnasindan yararlanmasini, borç alanin vergi
ödemesi kosuluna baglamaktadir. Bu durumda, borçlu kurumun mali zarari
dolayisiyla vergi ödememesi halinde, borç veren kurumunda aldigi faiz için
istirak kazançlari istisnasindan yararlanamayacagi kabul edilmektedir.
Idari
anlayis önce, düzeltme için öngörülen bu sartin uyumlu hareket için
aranmayacagi yönündeyken, yakin tarihli özelgelerde yukarida aktardigimiz görüs
hâkim olmustur. Hatta bir özelge de, borç veren sirketin aldigi faizi istirak
kazançlari istisnasindan yararlandirilmasinin borcu kullanan kurumun mali kâri
ile sinirli olacagi belirtilmekle (Büyük Mükellefler Vergi Dairesi’nin 24.2013
gün ve 64597866 sayili özelgesi), faizin kismen istisnadan yararlanacagi da
söylenilmek istenilmistir.
Bana göre bu
görüsün her hangi bir dayanaginin olmadigini, özelgelerde de ortaya konulan
yasal bir gerekçenin bulunmadigini daha önce yazmistim. Burada Yasanin bir
baska durum için öngördügü düzenleme genisletici yorum yoluyla farkli bir
duruma uygulanmakta oldugundan da bahsetmistim. Bu görüsün yanilginligini da
izah etmistim. Bu konudaki yazilarim için 14 ve 21.7.2015 ve 7.4.2016 tarihli
Dünya Gazetelerine bakilabilir veya www.bumindogrusoz.com sitesinden
ulasilabilir.).
Bu konuda
ihtirazi kayitla verilen beyannamelere istinaden açilan davalarda ise vergi
mahkemelerinin her iki yönde de kararlarina rastlamanin mümkün oldugunu
belirtmistim. Vergi mahkemelerinin bazi kararlarinda, borç alan kurumun mali
zararinin bulunmasi halinde de borç verenin elde ettigi faiz gelirlerini
istirak kazançlari istisnasindan yararlandirabilecegi kabul edilirken (Istanbul
6. Vergi Mahkemesi E. 2012/1147 K.2013/1497 T.11.6.2013; Kocaeli 1. Vergi
Mahkemesi E.2013/438 K.2013/1060 T.11.11.2013); bazi kararlarda ise kabul
edilmemistir (Istanbul 6. Vergi Mahkemesi E. 2014/1248 K.2015/499 T.27.2.2015).
Daha sonraki
bir yazimda da Danistay Karari ile yüksek mahkemenin bu konuda ortaya çikan
görüsünü yazmistim. Yazimda Danistay 4. Dairesinin, örtülü sermaye kullanan
kurumun borç veren kuruma ödedigi faizi kanunen kabul edilmeyen gider yazdigi,
borç veren kurumun ise borcu kullanan kurumun zararli olmasi dolayisiyla aldigi
faizi istirak kazançlari istisnasindan idari anlayis dogrultusunda
yararlandirmamakla birlikte yararlanmasi gerektigi görüsü ile ihtirazi kayitla
beyanda bulundugu bir olayda ihtirazi kayit kabul edilmeyerek yapilan tahakkuka
karsi açilan davayi kabul eden Istanbul 5. Vergi Mahkemesi’nin kararini
bozdugunu duyurmustum. Dairenin, oy çoklugu ile verdigi E.2012/4518 K.2016/202
sayi ve 1.2.2016 tarihli kararinda, inceledigimiz sekildeki bir olayda, faiz
gelirlerine kâr payi muamelesi yapilarak düzeltme yoluyla kurum kazancindan
indirim imkâni saglanmasinin sebepsiz yere hazinenin vergi kaybetmesine neden
olacagi, vergilendirme islemlerinde de mükellefler arasinda adaletsizlige ve esitsizlige
yol açilacagi gerekçesine dayanilmistir.
Elimize yeni
geçen bir karardan anlasildigi kadari ile bir mükellef, 1 sayili Kurumlar
Vergisi Kanunu Genel Tebliginde yer alan ve “alan kurumda örtülü sermayeyi
olusturan borcu veren kurumun, aldigi faizi kâr payi olarak istirak kazançlari
istisnasindan yararlandirilmasini, borcu alan kurumun mâli karinin bulunmasi
(kesinlesen ve ödenen verginin bulunmasi) kosuluna baglayan düzenlemelerin ,
bir baska deyisle Tebligin 12.4.1 bölümünün 3. Paragrafinda yer alan “sartlarin
varligi halinde” ibaresi ile 12.4.1 bölümünün son paragrafinda yer alan “örtülü
sermaye kapsamindaki finansmani kullandiran kurum nezdinde yapilacak düzeltmede
dikkate alinacak tutar, kesinlesen ve ödenen tutar olacaktir” ibaresinin iptali
için dava açmistir. Bu iptal talebini Danistay 4. Dairesi E.2012/6316
K.2015/7581 sayi ve 22.12.2015 tarihli karari ile reddetmistir. Dairenin
yukarida aktardigim kararinin gerekçesi ile hemen hemen ayni gerekçeye dayanan
bu karar da, oy çoklugu ile alinmistir.
Danistay 4.
Dairesi’nin görüsünün bu kararlarla ortaya çiktigini söylemek mümkünse de bu
Kararlarin henüz karar düzeltme asamasindan geçmedigini ve Vergi Dava Daireleri
Kurulu nezdinde temyiz asamasinin sonucunun daha olusmadigi da unutulmamalidir.
Bu Kararlarin
dayandigi gerekçeye katilmadigimi, önceki yazilarimda zaten sebepleri ile
açiklamistim. Simdilik konunun netlesmesi için bir süre daha beklemek
gerektigini belirtmekle yetiniyorum. Gelismeler oldukça, yeni kararlara
ulastikça duyurmaya devam edecegim.