EMİSYON
PRİMİNE VERGİSEL YÜK YÜKLENEBİLİR Mİ?
Dr.
A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya
Gazetesi 3.8.2021
Emisyon primi konusunu ve kurumlar vergisi
kanununda bu konuda yer alan istisnayı, dağıtımına bağlı sorunları daha önceki
yazılarımda zaten irdelemiştim[i]. Bu
yazımda da tekrar bir özet yapıp, konuya ilişkin yargı görüşünü aktarmak
istiyorum.
Anonim Şirketler kuruluşunda veya
sermaye artırımlarında hisselerini, ana sözleşmelerinde belirtilen itibari
değerle (nominal bedelle) ihraç edilebileceği gibi, itibari değerlerinin
üzerinde bir bedelle de ihraç edilebilirler. Hisselerin itibari değerinin
üzerinde bir bedelle ihraç edilmesi halinde, ihraç değeri ile itibari değer
arasında oluşan olumlu fark, Vergi Hukukunda emisyon primi (Ticaret Hukukunda
agio, Tek Düzen Hesap Planında ihraç primi) olarak adlandırılmaktadır. Hisse
senetlerinin emisyon primli olarak ihraç edilebilmesi, şirketin ana
sözleşmelerinde hüküm bulunması veya genel kurulda karar alınması ile
mümkündür.
Bana göre, bu istisna olmasaydı da, bu
kazanç yine vergiye tabi tutulamazdı. Çünkü kurumlar içinde geçerli olan Gelir
Vergisi Kanununun 38. maddesine göre ticari kazanç; teşebbüsteki öz sermayenin
hesap dönemi sonunda ve başındaki değerler arasındaki müspet farktır. Ancak kazanç
hesaplanırken, dönem içinde işletmeye işletme sahiplerince ilave edilen
değerler nazara alınmaz. Dolayısıyla emisyon primi de işletmeye ilave edilen
bir değer olduğundan kazanç hesaplamasında dikkate alınmayacaktı.
Ticaret Kanunumuza göre, emisyon primi
yedek akçe niteliğindedir. Nitekim 519. maddede, "her yıl safi karın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine
ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır" denildikten sonra,
belirtilen sınıra ulaşılsa dahi bu yedek akçelere, "yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin çıkarılma
giderleri, itfa karşılıkları, ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış kısmı"nın
ekleneceği hükme bağlanmıştır.
İstisnanın eski KVK’daki ilk şeklinde,
bu istisnadan yararlanabilmek için hisse senetlerinin borsaya kaydettirilmesi ve
bu kazancın dağıtılmaması gibi şartlar aranmaktaydı. Ancak yapılan mevzuat
değişiklikleri ile bu koşullar yürürlükten kaldırılmıştı ve nitekim bu koşullar
mer’i KVK’da da aranmamaktadır. Dolayısıyla emisyon pirimi olarak yedek
akçelere eklenen kısmın daha sonra dağıtılmasına, vergi hukuku açısından bir
engel yoktur. Dağıtım konusundaki sınırlamalar vergi hukukunun dışında, Ticaret
Kanunundadır.
Ticaret Kanununa göre emisyon primi de
bir tür kanuni yedek akçe olduğuna göre, emisyon priminin dağıtılıp
dağıtılamayacağı sorusunu, kanuni yedek akçelerin dağıtılıp dağıtılamayacağı
şeklinde anlamak ve cevaplamak gerekmektedir. Ticaret Kanununa göre, genel kanuni
yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısına kadar olan kısmı, sadece geçmiş yıl
zararlarının kapatılmasında, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam
ettirmeye veya işsizliğin önlenmesine yahut sonuçlarının hafifletilmesine
elverişli önlemler alınmasında kullanılabilir. Şirket genel kurulu ancak,
kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısını aşan kısmı üzerinde tasarruf
edebilir. Bir başka deyişle genel kurul bu aşan kısmın dağıtılmasına veya
sermayeye eklenmesine karar verebilir. Bu nedenle emisyon priminin dağıtılıp
dağıtılamayacağı sorusunun, kanuni yedek akçe tutarının ödenmiş sermaye ile
karşılaştırılması sonucu oluşacak duruma göre yanıtlamak gerekmektedir.
Mali İdare; “sermayeye eklenmemiş olan
emisyon primlerinin Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca ortaklara
dağıtılmasının mümkün olması halinde, bu işlemin kâr payı dağıtımı sayılacağı
ve dağıtılan emisyon primi tutarları üzerinden kâr dağıtımına bağlı stopajın
yapılması gerektiği” yönündedir. Ancak bu görüşe katılma olanağı yoktur, burada
ortaklar tarafından işletmeye konulan değer iade edildiğinden, stopaja bence
gerek yoktur. Hele sermayeye eklenir ve daha sonra sermaye azaltımı yolu ile bu
eklenen değer sermayeden çıkartılıp ortaklara iade edilirse, bu durumda
stopajın hiç olmaması gerekir. Hatta bir yazımda bu durumda olanlara, ihtirazi
kayıt yolu ile dava açmalarında yarar olduğunu vurgulamıştım.
Nitekim açılan bir davada, İstanbul 2.
Vergi Mahkemesi “şirket sermayesine dahil edilmiş bulunan emisyon priminin
şirketin ticari kazancına ilişknin bir unsur olmadığı, vergilendirilebilir bir
değer olarak vergilendirilemeyeceği, sermaye azaltımına gitmek isteyen şirketin
emisyon primi üzerinden sermaye azaltımına gitmesi durumunda bunun oransallık
ilkesine göre zaten ortaklara ait olan bir değer olduğu düşünüldüğünde kâr
dağıtımı olarak düşünülemeyeceği anlaşıldığından emisyon primi üzerinden
hesaplanan vergi kesintisine ilişkin tahakkukta hukuka uyarlılık bulunmadığına”
karar vermiştir. (E.2017/581 K.2018/1368 T.28.3.2018). ve bu karara karşı
yapılan istinaf başvurusu da reddedilmiştir (İstanbul BİM. 1. Vergi Dava
Dairesi E.2018/2214 K.2019/215).
[i]. Önceki yazılarıma Dünya Gazetesinin www.dunya.com veya bana ait www.bumindogrusoz.com adresinden erişmek mümkündür.