DANIŞTAYIN
YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VE OLASI SONUÇLARI
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi / 30.9.2021
Bilindiği
gibi, 16/02/2021 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Katma Değer Vergisi
(KDV)Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 35 seri no’lu Tebliğ
ile KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.5.1) bölümünün ikinci paragrafında
yer alan "İade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2
No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV'nin ödenmiş
olması şartı aranmaz." hükmündeki "şartı aranmaz" ibaresi
"şarttır" olarak değiştirilmiştir.
Bu konuda bir yasal
düzenleme olmadığı gibi bir yasa değişikliği dahi söz konusu değilken yapılan
bu değişiklik zamanında, pek çok yazıda haksızlığa yol açtığı ve uygulamada
sıkıntı yarattığı gerekçesi ile eleştirilmişti. Ancak konuyu hukuk bilimi
açısından değerlendiren ve bu konudaki talebi reddedilmiş bir şirketin
başvurusu üzerine bu değişiklik yargıya taşınmıştı.
Davacı Şirket davasında; Tebliğ
maddesinde öngörülen değişikliğin bir mükellefin vergi yasalarına muhalefet
içeren davranışlarından başka bir mükellefin müteselsilen sorumlu tutulmasına
neden olduğu, yasaların kendisine yüklediği ödevleri yerine getiren iyiniyetli
vergi mükelleflerinin mal ve hizmet satışı yaptıkları kişilerin beyan ettikleri
vergileri ödeyip ödemediklerini takip etmelerinin ve onları bu yönde
zorlamalarının mümkün olmadığı, vergi yasalarına aykırılık teşkil eden mükellef
hareketleri nedeniyle başka mükelleflerin sorumlu tutulmalarına sebebiyet
verdiği sebepleri ile hukuka aykırı olduğu savında bulunmuştur.
Konuyu değerlendiren Danıştay 4.
Dairesi 2021/2647 sayılı dosya kapsamında bu değişikliğe ilişkin olarak; “(…)Her
ne kadar Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 35 Seri Nolu Tebliğin 15. maddesiyle, iade taleplerinin yerine
getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen ve
tahakkuk ettirilen KDV'nin ödenmiş olması şartı öngörülmüş ise de, Katma Değer
Vergisi Kanununda ödenmiş olma şartına yer verilmediğinden, bu haliyle, Kanunda
Hazine ve Maliye Bakanlığına tanınan yetkinin sınırları aşılarak düzenlenen ve
mükelleflere Kanunda yer almayan bir yükümlülük yükleyen dava konusu Tebliğ
hükmünde hukuka uygunluk bulunmadığı ve uygulanması halinde telafisi güç veya
imkânsız zararların doğmasına yol açabileceği” gerekçesi ile Tebliğ hükmünün
yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
Danıştay katıldığımız bu kararı ile
konuyu, Anayasal bir ilke olan verginin yasallığı ilkesi ve idari işlemlerin
hukuka uygunluk unsurlarından yetki unsuru açısından değerlendirmiştir.
Bu konuda, özellikle bu düzenlemeden
etkilenmiş olanlardan tarafıma gelen çok sayıda soru, “şimdi ne olacak ve ne
yapabiliriz” şeklinde.
Her şeyden önce Gelir İdaresi,
tecrübelerin göstergesine göre, yürütmeyi durdurma kararını, yapacağı itirazın
Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından karara bağlanmasına kadar
uygulamayacaktır.
Vergi Dava Daireleri Kurulu itirazı
reddederse, muhtemelen yürütmeyi durdurma tarihi itibariyle karar uygulamaya
girecektir. Buradaki sorun ise idari anlayışın genelde, yürütmeyi durdurma
kararlarının karar tarihi itibariyle uygulamaya alınması şeklinde oluşmasıdır.
İdare, yürütmeyi durdurma kararlarını karar tarihi itibariyle durma şeklinde
anlamlandırmaktadır. Oysa idare hukukuna ve idari yargı anlayışına göre işlemin
yürütülmesi, işlem tarihi itibariyle durdurulmaktadır. Bu nedenle karardan
tebliğin yayımı tarihinden yürütmeyi durdurma kararının tarihine kadar geçen
sürede talebi Tebliğ hükmüne göre reddedilmiş olanlarında yararlanması ve
idarenin bu konudaki ret işlemlerini kendiliğinden düzeltmesi gerekmektedir.
Bir diğer ihtimal de Vergi Dava
Daireleri Kurulunun idarece yapılacak itirazı kabul ederek yürütmeyi durdurma
kararını kaldırmasıdır.
Üçüncü bir ihtimal daha var. O da
yürütmeyi durdurma kararının torba kanuna konulacak bir hükümle anlamsızlaştırılmasıdır.
Hangi ihtimalin gerçekleşeceğini zaman gösterecek. Bekleyip göreceğiz. Ben oyumu üçüncü ihtimalden yana kullanıyorum.