DEVLETIN GÖREVLERI VE TRANSFER
FIYATLANDIRMASI
Dünya Gazetesi / 27.4.2017
Devlet,
kamu hizmetlerini sunmak, kamu huzur ve güvenligini tesis edecek kolluk
faaliyetlerini, kisaca kamu giderlerini karsilamak üzere vergi almak
zorundadir. Nitekim Anayasanin 73. maddesi bu maksatla, herkesi kamu
giderlerini karsilamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü tutmustur.
Ancak
devletin vergi alma hakki, sinirsiz bir hak degildir. Her seyden devletin, önce
temel hak ve özgürlükleri kullanamayacak sekilde sinirlandiran vergi alma
hakkindan söz edilemez. Öte yandan devletin ekonomiye iliskin ödevleri de
vergilendirme hakkinin kullanilmasinda çesitli sinirlar olusturmaktadir.
Örnegin 166. madde devlete, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkinmayi, özellikle
sanayinin ve tarimin yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hizla gelismesini
saglama ödevini yüklemistir. Devlet, yine ayni maddeye göre, üretimi artirici,
fiyatlarda dengeyi saglayici, yatirim ve istihdami gelistirici tedbirleri
planlamada nazara almak ve kalkinma girisimlerini bu plana göre
gerçeklestirmekle yükümlüdür. 167. maddeye göre de Devlet, para, kredi,
sermaye, mal ve hizmet piyasalarinin saglikli ve düzenli sekilde islemelerini
saglamak ve bu konuda gelistirici tedbirleri almakla yükümlüdür.
Devlet,
73. maddeye vergi alma hakkini kullanirken, söz konusu yükümlülüklerini görmezden
gelerek vergilendirme yoluna gidemez. Devletin bu yükümlülüklerini de gözeterek
yasalarla ihdas ettigi vergileri takip ve tahsil etmekle yükümlü olan
mercilerde, söz konusu yasalari Devletin bu yükümlülüklerini zaafa ugratacak
sekilde yorum ve uygulama yoluna gidemezler.
Ticaretin
ve sanayinin ekonomik gücü veya lokomotifi, sirketlerdir. Sirketler, Ticaret
Kanununa göre kurulduktan sonra, amaçlari dogrultusunda yasalarin elverdigi
olanaklari kullanarak çesitli sekillerde yapilasirlar. Bu yapilasmanin en önde
gelen sekli ise, holding veya grup sirketi seklinde yapilanmalardir.
Bu
yapilanmalarda, özellikle muhasebe, hukuk, pazarlama vb. hizmetleri ortaklasa
götürerek maliyetleri düsürmek, grup yaratmanin sinerjisinden bütün sirketleri
yararlandirmak, mali olanaklari kuvvetli olanlarla digerlerini destekleyerek
birlikte büyümek, tüketici karsisinda güven yaratmak gibi pek çok amaç
karsimiza çikmaktadir.
Bu
sekildeki sirket yapilanmalarini gözeterek, ekonomik kalkinma içerisindeki rol
ve islevlerini güçlendirmek, grup sinerjisini desteklemek gerekmektedir. Ancak
son zamanlarda verilen bazi özelgelerde, tam tersi sonuçlar yaratacak yorumlara
rastlamaktayiz.
Örnegin
bir özelgedeki gibi, grup içerisinde mali gücü ve kredibilitesi yüksek olan
sirketlerin veya holdingin, sagladigi kredileri grubun ihtiyaci olan diger
sirketlere ayni kosullarla (giderlerini aynen aktararak) kullandirmasinda
mutlaka kendisine de bir pay veya komisyon almasini istemek, aksi halde
transfer fiyatlandirmasina yol açilacagini ileri sürmek, hem grubu
cezalandirmak hem de zaten kredisi zayif olan sirkete ek yük yüklemek anlamini
tasimaktadir. Üstelik bu pay veya komisyon, KDV’ye tabi finansman hizmeti
olarak kabul edilerek bir de KDV yaratmak, grup sirketlerine bir ek maliyet
ihdas etmektedir. Oysa bir sirketin, elinde bos duran krediyi, kardes sirketine
kendisinde hiçbir yük kalmayacak sekilde aktararak kullandirmasinin, transfer
fiyatlandirmasi ile iliskisini kurmak zordur.
Bu konudaki bir baska örnek de grup sirketlerinin birbirlerine
verdikleri gayri nakdi teminat konusudur. Bankalarin, sirketlerin mali
yapilarini dahi bir kenara birakarak grubun kredibilitesi en yüksek sirketinden
ve hatta grubun bütün sirketlerinden kefalet veya teminat istemesinin sonucu
olarak verilen bu teminatlarin veya kefaletlerin, bedelsiz olamayacagi yorumu
ile grup içerisinde kefalet veya gayrinakdi teminat veren sirketlerin mutlaka
bir bedel almasi gerektigi seklindeki yorumlar da (özelgeler) pek kabule sayan
gözükmemektedir. Zira burada kefalet veya gayrinakdi teminat veren sirketin
mali ve finansal yapisinda hiçbir etkilenme –tabii ki krediyi kullanan sirket
ödedigi sürece- söz konusu degildir. Sirketlerin finansal yapisini, mali gücünü
etkilemedigi sürece, transfer fiyatlandirmasindan söz edilmesi de pek mümkün
görünmemektedir. Bu konuda, bir de suni olarak yine KDV yaratildigi da dikkate
alinirsa, bir haksizlik varmis gibi görünmektedir.
Bu
örnekleri çogaltmak mümkündür. Is dünyasinin vergilendirilmesinde Devletin
ekonomiye ve ekonomik aktörlere yaklasiminin semasini çizen Anayasa
düzenlemelerinin de yorumlarda mutlaka dikkate alinmasi gerekmektedir.
Pastasini
büyütmüs ülkelerin kendi iç yapi ve çikarlarini dikkate alarak gelistirdikleri,
ancak kendilerinin dahi içinden çikilmasi zor problemleri ile bogustugu
transfer fiyatlandirmasi müessesesini, kraldan çok kralci olup, kendi is
dünyamizi sikistirmak için bir araç olarak kullanmak, her halde istenen bir
amaç degildir.