VERGILEMEDE BAZI ANAYASAL ILKELER

05.05.2016 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4393 görüntülenme YAZDIR

Vergilemede bazi anayasal ilkeler

Dr. Bumin DOGRUSÖZ

Dünya Gazetesi / 05.05.2016

Anayasamizin pek çok hükmü vergi hukuku ile ilgilidir. Örnegin Anayasa'nin temel hak ve özgürlüklere iliskin hükümleri vergilendirme yetkisinin sinirlari bakimindan, Anayasa Mahkemesi'ne iliskin hükümleri vergi kanunlarinin anayasallik denetimi bakimindan, idarenin yargi denetimine iliskin hükümleri vergilendirme islemlerinde hukuka uygunlugun saglanmasi bakimindan, kanunlarin yapilisina iliskin hükümleri vergi kanunlarinin yapilislari bakimindan, bütçe ile ilgili hükümleri yürütme organina verginin tahsil yetkisinin verilmesi bakimindan vergi hukuku ile ilgilidir.

Örnegin, Anayasa'nin özgürlükler ve kisi haklari ile ilgili hükümlerine bakmadan, hâkim güvencesi ve yargi denetimine iliskin hükümlerini bir kenara birakarak, idarenin hürriyeti baglayici islem yapma yasagini görmezden gelerek kisilere, örnegin sözlesme ve ticaret özgürlüklerinden mahrum edecek bir ceza ihdas edilemez. 

Ancak Anayasa maddelerinden ikisi, 73 ve 167/2 maddeleri, dogrudan vergi hukukunu hedef almakta ve vergi hukukunun temel ilkelerini belirlemektedir. Bu maddelerden 167/2. madde dis ticaret üzerine getirilecek mali yükümlülüklere iliskin olup, vergilendirme ilkeleri bakimindan asil önem tasiyan 73. maddedir. 

Anayasa'nin 73. maddesinin 1. fikrasina göre, “Herkes kamu giderlerini karsilamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.”

Anayasa düzenlemeleri soyut kurallari, ilkeleri içerir. Bu soyut kurallarin içerikleri, normlar hiyerarsisinde asagi dogru indikçe somutlasir ve ilkelerin içi doldurulmaya, kurallar yasama aktarilmaya baslanir. Anayasa – Kanun- KHK – Tüzük – Yönetmelik seklinde düzenlemeleri yukaridan asagiya siralayan ve alttaki normun üstündekilere aykiri olamayacagini ifade eden normlar hiyerarsisinde, üstte bulunan normlar ilkelere, daha altta bulunan normlar ise uygulamaya yakindir. Bu nedenle üstte yer alan normun yaraticiliginin çok uygulanirliginin az, altta bulunan normlarin ise uygulanirligi çok yaraticiliginin az oldugu söylenir. 

Bu nedenle vergi hukukunun Anayasal ilkelerini yasama geçiren asli küme vergi kanunlaridir. 

Kanunlarda yer alan istisnalar ve muafiyetler, Anayasanin herkesi vergi ödemekle yükümlü tutan buyruguna aykiridir. Istisna veya muafiyetin, Anayasa ile bagdasabilmesi, ancak bir Anayasal dayanaga sahip olmasina baglidir. Örnegin, sakatlik indiriminin devlete sakatlari koruma görevi yükleyen Anayasa hükmüne dayanmasi gibi. Anayasal dayanagi olmayan veya sosyal devlet ilkesinin geregi olmayan istisna ve muafiyetler, herkesin vergi ödemesi buyrugu ile çelisir ve adaletsizlik yaratir. 

Herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkesi, sadece vergi kanunlardaki düzenlemelerle ihlal edilmez. Bazen fiili olgularda, bu ihlali yaratabilir. Örnegin, etkin bir denetimin olmayisi da verginin genelligini ve esitligini zedeler. Denetimsizlik, vergi kanunlarina uymayanlar lehine, uyanlar aleyhine adaletsizlik yaratir, piyasalardaki rekabet düzenini bozar. Öte yandan Anayasadaki “herkes (...) vergi öder” düzenlemesi, herkese ödeme, devlete de ödetme ve tahsil etme yükümlülügü getirmektedir. Devletin denetimde zaaf göstermesi, vergiyi almamasi veya alamamasi da, Anayasayi ihlal sonucunu dogurur. Tahsilâtin tahakkuka orani, ayni zamanda bu anayasal buyrugu yerine getirme oranini da gösterir. Ancak bu durum bir fiili sonuç oldugundan, Anayasa Mahkemesinin veya yargi denetiminin müdahale alani disinda kalir, bu nedenle söz konusu ihlalin yaptirimi, siyasidir. 

Anayasa verginin, herkesin mali gücüne göre alinmasini, vergi salinirken “mali güç ilkesinin” gözetilmesini emretmistir. Ancak uygulamada, özellikle kazanç üzerinden alinan vergilerde mali güç ilkesinin yasama aktarilmis oldugunu hiç kimse söyleyemez. Özellikle kazanç vergilemesinde, kazanç veya iratlari üniter yapinin disina çikartan beyan disi birakma, nihai vergiyi stopaj yolu ile alma gibi düzenleme ve uygulamalar mali güç ilkesini zedeler. 

Öte yandan dolayli vergiler, içlerinde dogal olarak mali güç ilkesini barindirmazlar ve bu vergilere hâkim olacak ilkeler, dolaysiz vergilerde oldugu gibi anayasal ilke düzeyinde pek fazla düzenlenmemistir. Türk vergi sisteminin agirliginin dolayli vergilere verilmesinin, anayasa ile olusturulmak istenen sistemle bagdastigini söylemek bu açidan pek mümkün degildir. 

Vergileme ilkelerinin olusumunda, Anayasanin sadece dogrudan vergi ile ilgili hükümlerinin degil, tümünün nazara alinmasi gerekir. Anayasa'nin ceza hukukuna iliskin suç ve cezalarin yasalligi, suç ve cezalarin önceden belli olmasi vb. ilkeler, vergi ceza hukukunun temel ilkeleri olmak durumundadir. Hukuk devleti ilkesinin hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri ayni zamanda vergi hukukunun da ilkeleri olmak durumundadir. Özel girisim özgürlügü ve sözlesme özgürlügünün asil olmasi, vergileme ilkeleri içerisinde, bu özgürlükleri kullanilamaz hale getirmeme seklinde belirmelidir. 

Hukuk devletinde en önemli iki ilke hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkesidir. Bu ilkeler, kisilerin tabi olduklari hukuk kurallarini bilerek ve onlara güvenerek, en azindan hukuki iliskileri sonuçlanincaya kadar o kurallarin degismeyecegi inanci ile ekonomik iliskilerini kurmalarina hizmet eder. Dolayisiyla bu ilkeler, verginin yasalligi ilkesi ve yasama yetkisinin devri yasagi ile birlikte ala alininca, vergiye iliskin konularin Bakanlar Kuruluna ve Maliye Bakanligina birakilmaksizin yasa ile düzenlenmesini emreder. Zaten bu yüzden, yürütme organina “usule” iliskin düzenleme yetkisi verilmesi anlasilabilirse de “esasa” iliskin düzenleme yapma yetkisi verilmesi mümkün degildir. 

Daha önce de bunlari yazmistim. Son zamanlarin tasarilarini ve tasari taslaklarini okudukça, tekrar paylasayim  istedim.