Vergilemede bazi anayasal ilkeler
Dünya
Gazetesi / 05.05.2016
Anayasamizin pek çok hükmü vergi hukuku ile ilgilidir. Örnegin Anayasa'nin temel hak ve özgürlüklere iliskin hükümleri vergilendirme yetkisinin sinirlari bakimindan, Anayasa Mahkemesi'ne iliskin hükümleri vergi kanunlarinin anayasallik denetimi bakimindan, idarenin yargi denetimine iliskin hükümleri vergilendirme islemlerinde hukuka uygunlugun saglanmasi bakimindan, kanunlarin yapilisina iliskin hükümleri vergi kanunlarinin yapilislari bakimindan, bütçe ile ilgili hükümleri yürütme organina verginin tahsil yetkisinin verilmesi bakimindan vergi hukuku ile ilgilidir.
Örnegin,
Anayasa'nin özgürlükler ve kisi haklari ile ilgili hükümlerine bakmadan, hâkim
güvencesi ve yargi denetimine iliskin hükümlerini bir kenara birakarak,
idarenin hürriyeti baglayici islem yapma yasagini görmezden gelerek kisilere,
örnegin sözlesme ve ticaret özgürlüklerinden mahrum edecek bir ceza ihdas
edilemez.
Ancak
Anayasa maddelerinden ikisi, 73 ve 167/2 maddeleri, dogrudan vergi hukukunu
hedef almakta ve vergi hukukunun temel ilkelerini belirlemektedir. Bu
maddelerden 167/2. madde dis ticaret üzerine getirilecek mali yükümlülüklere
iliskin olup, vergilendirme ilkeleri bakimindan asil önem tasiyan 73.
maddedir.
Anayasa'nin
73. maddesinin 1. fikrasina göre, “Herkes kamu giderlerini karsilamak üzere
mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.”
Anayasa
düzenlemeleri soyut kurallari, ilkeleri içerir. Bu soyut kurallarin içerikleri,
normlar hiyerarsisinde asagi dogru indikçe somutlasir ve ilkelerin içi doldurulmaya,
kurallar yasama aktarilmaya baslanir. Anayasa – Kanun- KHK – Tüzük – Yönetmelik
seklinde düzenlemeleri yukaridan asagiya siralayan ve alttaki normun
üstündekilere aykiri olamayacagini ifade eden normlar hiyerarsisinde, üstte
bulunan normlar ilkelere, daha altta bulunan normlar ise uygulamaya yakindir.
Bu nedenle üstte yer alan normun yaraticiliginin çok uygulanirliginin az, altta
bulunan normlarin ise uygulanirligi çok yaraticiliginin az oldugu
söylenir.
Bu nedenle
vergi hukukunun Anayasal ilkelerini yasama geçiren asli küme vergi
kanunlaridir.
Kanunlarda
yer alan istisnalar ve muafiyetler, Anayasanin herkesi vergi ödemekle yükümlü
tutan buyruguna aykiridir. Istisna veya muafiyetin, Anayasa ile bagdasabilmesi,
ancak bir Anayasal dayanaga sahip olmasina baglidir. Örnegin, sakatlik
indiriminin devlete sakatlari koruma görevi yükleyen Anayasa hükmüne dayanmasi
gibi. Anayasal dayanagi olmayan veya sosyal devlet ilkesinin geregi olmayan
istisna ve muafiyetler, herkesin vergi ödemesi buyrugu ile çelisir ve
adaletsizlik yaratir.
Herkesin
mali gücüne göre vergi ödemesi ilkesi, sadece vergi kanunlardaki düzenlemelerle
ihlal edilmez. Bazen fiili olgularda, bu ihlali yaratabilir. Örnegin, etkin bir
denetimin olmayisi da verginin genelligini ve esitligini zedeler.
Denetimsizlik, vergi kanunlarina uymayanlar lehine, uyanlar aleyhine
adaletsizlik yaratir, piyasalardaki rekabet düzenini bozar. Öte yandan
Anayasadaki “herkes (...) vergi öder” düzenlemesi, herkese ödeme, devlete de
ödetme ve tahsil etme yükümlülügü getirmektedir. Devletin denetimde zaaf
göstermesi, vergiyi almamasi veya alamamasi da, Anayasayi ihlal sonucunu
dogurur. Tahsilâtin tahakkuka orani, ayni zamanda bu anayasal buyrugu yerine
getirme oranini da gösterir. Ancak bu durum bir fiili sonuç oldugundan, Anayasa
Mahkemesinin veya yargi denetiminin müdahale alani disinda kalir, bu nedenle
söz konusu ihlalin yaptirimi, siyasidir.
Anayasa
verginin, herkesin mali gücüne göre alinmasini, vergi salinirken “mali güç
ilkesinin” gözetilmesini emretmistir. Ancak uygulamada, özellikle kazanç
üzerinden alinan vergilerde mali güç ilkesinin yasama aktarilmis oldugunu hiç
kimse söyleyemez. Özellikle kazanç vergilemesinde, kazanç veya iratlari üniter
yapinin disina çikartan beyan disi birakma, nihai vergiyi stopaj yolu ile alma
gibi düzenleme ve uygulamalar mali güç ilkesini zedeler.
Öte yandan
dolayli vergiler, içlerinde dogal olarak mali güç ilkesini barindirmazlar ve bu
vergilere hâkim olacak ilkeler, dolaysiz vergilerde oldugu gibi anayasal ilke
düzeyinde pek fazla düzenlenmemistir. Türk vergi sisteminin agirliginin dolayli
vergilere verilmesinin, anayasa ile olusturulmak istenen sistemle bagdastigini
söylemek bu açidan pek mümkün degildir.
Vergileme
ilkelerinin olusumunda, Anayasanin sadece dogrudan vergi ile ilgili
hükümlerinin degil, tümünün nazara alinmasi gerekir. Anayasa'nin ceza hukukuna
iliskin suç ve cezalarin yasalligi, suç ve cezalarin önceden belli olmasi vb.
ilkeler, vergi ceza hukukunun temel ilkeleri olmak durumundadir. Hukuk devleti
ilkesinin hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri ayni zamanda vergi
hukukunun da ilkeleri olmak durumundadir. Özel girisim özgürlügü ve sözlesme
özgürlügünün asil olmasi, vergileme ilkeleri içerisinde, bu özgürlükleri
kullanilamaz hale getirmeme seklinde belirmelidir.
Hukuk
devletinde en önemli iki ilke hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkesidir. Bu
ilkeler, kisilerin tabi olduklari hukuk kurallarini bilerek ve onlara
güvenerek, en azindan hukuki iliskileri sonuçlanincaya kadar o kurallarin
degismeyecegi inanci ile ekonomik iliskilerini kurmalarina hizmet eder.
Dolayisiyla bu ilkeler, verginin yasalligi ilkesi ve yasama yetkisinin devri
yasagi ile birlikte ala alininca, vergiye iliskin konularin Bakanlar Kuruluna
ve Maliye Bakanligina birakilmaksizin yasa ile düzenlenmesini emreder. Zaten bu
yüzden, yürütme organina “usule” iliskin düzenleme yetkisi verilmesi
anlasilabilirse de “esasa” iliskin düzenleme yapma yetkisi verilmesi mümkün
degildir.
Daha önce de
bunlari yazmistim. Son zamanlarin tasarilarini ve tasari taslaklarini okudukça,
tekrar paylasayim istedim.