D.K.V.’DE DAVA SÜRESİ TARTIŞMALARI VE GÖRÜŞ DEĞİŞİKLİĞİ
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
gazetesi 21.1.2020
Günlerce yazdık, daha pek çok kişi yazdı, basında
ve medyada pek çok haber çıktı, insanlar neler yapabileceklerini araştırdılar,
soruşturdular, gelen tebligatlarla üzüldüler, hemen herkes belirlenen
değerlerle haksızlığa uğradığı inancı ile karamsarlığa düştü, Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğüne (TKGM) itirazlar yapıldı ve nihayet "değerli konut
vergisi"nin haksızlıklara yol açtığı kabul edilerek, yeniden düzenleneceği
haberi geldi.
Vergi
bir yıl ertelenir mi, yoksa bazı düzeltmelerle 2020’de de uygulanır mı, belli
değil. Şubat ayının, yani verginin beyan ayının yaklaşmasına rağmen, bu konuda
bir açıklama yok. Belirsizlik tam gaz.
Öte yandan TKGM tarafından yapılan değerleme işlemleri de –itiraz edilmiş olsa
dahi- birer idari işlem olarak mevcudiyetini koruyor ve vergi ertelense dahi,
TKGM tarafından yapılan değerleme işlemlerini geçersiz kılan bir düzenleme
olmadıkça ileride emlâk ve değerli konutlar vergisine matrah olmak üzere hukuk
aleminde kalmaya devam edecek.
Bu arada, TKGM’nin
değerleme işlemini de ortadan kaldıran bir düzenleme yapılmadıkça, yapılan
itirazların reddi veya kısmen kabulü halinde dava açılması yolundaki genel
kabul gören görüş uyarınca bir çok kişi dava hazırlığı yapıyor.
Bu noktada yeni alevlenen
ve tarafımdan da kabul edilen bir görüşü aktarmak istiyorum.
TKGM tarafından belirlenen
değere itiraz süresi 7194 sayılı Kanunda 15 gün olarak belirlenmiş ve pek çok
kişi bu süre içerisinde itirazlarını yapmıştır.
Kanun, yapılan itirazlarla ilgili olarak “Süresinde
yapılan itirazlar, on beş gün içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır ve
kesinleşen değer, aynı usulle ilan ve ilgilisine tebliğ edilir.” hükmünü
getirmiştir. Bu düzenleme ile öngörülen süre, önceleri idarenin hızlı
çalışmasını teşvik amacıyla getirilmiş süre olarak anlaşılmış ve İdari
Yargılama Usulü Kanunun (İYUK) 11. maddesi uyarınca da genel zımni red süresi
olan 60 gün içinde cevap verilmediği takdirde kişilerin dava hakkına kavuşacağı
görüşü benimsenmişti. Ben de bu şekilde aktarmıştım.
Ancak konunun daha derinlemesine irdelenmesi, karşımıza başka
veriler çıkardı. Değerli Konutlar Vergisinde idareye itirazı inceleme ve
cevaplama süresi olarak tanınan sürenin, başka kanunlarda (tabii ki o
kanunların konusu ile ilgili olarak) yer aldığını (örneğin Gümrük Kanunu md.
242) gördük. Bu düzenlemelere ilişkin içtihatlarda ise idareye tanınan
yanıtlama süresinin, İYUK md. 11’de yer alan genel zımni ret süresinin (60 gün)
yerini aldığı kabul edilmektedir. Bu içtihatlara göre konumuzu yorumlayacak
olursak, TKGM’ye yapılan itirazın 15 gün içerisinde yanıtlanmaması halinde
itirazın zımnen ret edildiği kabul edilecek ve dava açma süresi başlayacaktır.
Düşüncesine başvurduğumuz yargı çevrelerinde de değerlendirmenin
Gümrük Kanundaki gibi yapılması gerektiği görüşünün ağır basması üzerine bu
yazıyı yazmak zaruret oldu.
Bu nedenle TKGM’ye yapılan itirazı izleyen 15 gün içerisinde cevap
geldiği takdirde cevabın tebliğ tarihinden itibaren, cevap gelmediği takdirde
15. günden itibaren 30 gün içerisinde Ankara Vergi Mahkemesi nezdinde dava
açmak, hak kaybına uğramamak için zorunlu gözükmektedir.
Hatta ben sizin yerinizde olsam bu davayı açtıktan sonra, cevap
gelirse tebliğ tarihinden itibaren veya itirazdan sonraki 60 gün içinde cevap
gelmezse 60. günden sonra bir dava daha açıp iki davanın birleştirilmesini
talep ederim. Zira ikinci davayla, “ilk davayı erken açtınız diye çıkabilecek
red kararına” karşı, ilk davayla da “2. davada süre geçtikten sonra dava
açtınız” diye çıkabilecek ret kararına karşı kendinizi korumuş olursunuz.
Bu arada davanın idare mahkemesinde mi, yoksa vergi mahkemesinde mi
açılması gerektiği ve dolayısıyla dava açma süresinin 30 gün mü, 60 gün mü
olduğu, hatta taşınmazın bulunduğu mahkemelerinin mi, yoksa Ankara
Mahkemelerinin mi yetkili olduğu konusunda da tartışmalar var. Belirsizlik
burada da söz konusu.
Bu teknik hukuk tartışmalarına girip, hem köşemin sınırlarını hem
de sizlerin sabrını zorlamak istemiyorum.
Bu tartışmalardan korunmanın ve hak kaybetmemenin tek yolu, Ankara
Vergi Mahkemelerini yetkili ve görevli olarak kabul edip, dava açma süresini
tebliğden veya zımni retten itibaren 30 gün kabul edip davayı açmak. Görevli ve
yetkili mahkemeyi belirlemek idari yargının kendi iç sorunu. Bizler sadece
süreye dikkat edelim yeter. Ancak görevli ve yetkili mahkemenin belirlenmesi
dahi idari yargının aylarını alacak gibi görünüyor.
Hukuk devletinin “hukuk güvenliği ilkesi” burada yerlerde
sürünüyor. Kimse önünü göremiyor. Dava açma süresi, yetkili ve görevli mahkeme
konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Vergi ertelenecek mi, yapılan
değerlemeler geçersiz sayılacak mı, belli değil. Mükellefleri aydınlatan veya
yol gösteren hiçbir düzenleme veya açıklama yok. Ne değerlemeyi yapan TKGM’den,
ne de vergiyi alacak Hazine ve Maliye Bakanlığından çıt yok. Hukuk devletinin
vergi mükellefleri kaderleri ile baş başa.