KEFILLIKTEN DOGAN ALACAK KARSILIK KONUSU OLABILIR MI ?
Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ
Dünya Gazetesi 12.9.2017
Inceleyecegimiz konu, bir diger sirkete kefil olup da,
ödeme güçlügü sebebiyle asil borçlunun yerine borcu ödemek zorunda kalan bir
sirketin, alacaklinin yerine geçerek asil borçlu sirkete karsi süpheli alacak
karsiligi ayirip ayiramayacagi. Konunun genisligi, buna karsilik kösemin
sinirlari dolayisiyla, ancak vardigim sonuçlari aktarabilecegimi de bastan
belirteyim.
Ticari amaç güden isletmelerin kredi temini konusunda
bankalara karsi müsterek sorumluluk yüklenmek suretiyle birbirlerine destek
olmalarini ve ticari faaliyetlerini bu suretle sürdürebilmelerini ticari
hayatin normal ve mutad islemleri arasinda kabul etmek gerekir. Kefalet
akdinin, kefil olan sirket yönünden kendi isletme mevzuu çerçevesi içerisinde
kalan bir muameleden ibaret olarak kabul etmek gerekir. Aksi düsüncenin kabulü,
ticari hayatin normal seyrine ve süratli akisina engel teskil eder (Yargitay
11. Hukuk Dairesi E.1982/ 851, K.1982/ 1225 T.23.3.1982).
Ticaret ortakliklarinin, ticari
isletmelerinin faaliyetini sürdürebilmesi için gerektiginde kredi temini yoluna
gitmesi ve bu nedenle baskasinin kefaletini temin etmesi mümkün oldugu gibi,
ayni sekilde baskasina kefil olmasi da mümkündür.
Zaten uygulamada, özellikle
bankalardan alinan kredilerde grup sirketlerinin birbirlerine kefil olmalari,
sikça rastlanan bir durumdur.
Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 238/2 (Hukuk Mahkemeleri Kanunu md.187/2) maddesi geregince “maruf ve meshur olan hususlar” muvazaali
sayilamayacagindan ve kefalet etmenin bir sirketin mutad is ve muameleleri
arasina girdigi ticaret çevrelerinde bilinen ve uygulanan bir husus oldugundan
bunun ayrica kanitlanmasina da gerek yoktur. (Yargitay 11.Hukuk Dairesi
E.1978/ 7, K.1978/ 354 T.2.7.1978)
Alacaklinin borcunu ödeyememesi
halinde ödemede bulunmak durumunda kelen kefil, Borçlar Kanunu’nun 596 ve 127.
maddeleri uyarinca “alacakliya halef” olur, onun yerine geçer. Ödemede bulunan
kefil, eger borç iliskisinde baskaca müsterek ve müteselsil borçlu ve kefil
varsa, Borçlar Kanunu’nun 167. maddesi
uyarinca diger müsterek borçlulara da müracaat hakkini elde eder.
Grup sirketine önce kefil olan,
sonra onun adina ödeme yapmak durumunda kalan bir sirketin, asil borçlu sirkete
karsi takip yaparak süpheli alacak karsiligi ayirip ayiramayacagi tartisma
konusudur. Uygulamada Mali Idare muvazaaya yol açacagi endisesi ile karsilik
ayrilmasina sicak bakmamaktadir.
Oysa Yargitay’in yerlesik
içtihadinin yani sira Danistay da grup sirketlerinin ve holdinglerin
istirakleri adina ödeme yapabilecegini ve bu ödemeler dolayisiyla alacaklinin
yerine geçtikleri (alacakliya halef olduklari) durumlarda istirakten olan
alacak için süpheli alacak karsiligi ayrilabilecegini, zira bu durumda alacagin
ticari nitelikte oldugundan kusku duyulamayacagini kabul etmektedir.
Danistay 4. Dairesi’nin konumuzu
yakindan ilgilendiren E.1992/ 839, K.1992/ 5015 sayi ve 25.11.1992 günlü Karari
su sekildedir: “(…) holding sirketlerin
temel ticari gayelerinin istirakleriyle olan münasebetlerinden olustugu, bu
iliskiler ticari olduguna göre bu islemler dolayisiyla hak kazanilan
alacaklarin da ticari nitelikte alacaklar oldugundan kusku duyulamayacagi,
ihtilaf konusu olayda davaci holding sirketin üçü istiraki olan müflis dört
sirketten, bu sirketler adina yaptigi ödemeler dolayisiyla alacakli oldugu ve
bu alacaklarinin mezkur sirketlerin iflaslari nedeniyle tahsil edilemedigi ve
iflas masalarina kaydettirildigi hususlarinin tartismasiz bulundugu, buna göre
holdingin istiraki olan üç isletmeden olan alacaklarinin, ticari nitelikli alacaklar
olmasi ve Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde öngörülen kosullari tasimasi
nedeniyle süpheli alacak olarak karsilik ayirmasinda yasalara aykirilik
bulunmadigi, ancak holdingin istiraki olmayan ….. A.S. adina kefalet nedeniyle yaptigi ödemelerin
ticari kazancin elde edilmesiyle ilgili nitelikte bulunmamasi sebebiyle, alacak
için süpheli alacak karsiligi ayrilmasinda isabet yoktur.”
Danistay’in aktardigimiz Kararinda,
grup sirketlerinin birbirlerine kefil olabilecekleri, bu kefalete istinaden
birbirlerinin yerine ödeme yapabilecekleri, bu sekildeki ödemeleri sonucu
alacakliya halef olarak birbirleri aleyhine takip yapabilecekleri, takibin
semeresizligi halinde süpheli alacak karsiligi ayirabilecekleri kabul
edilmistir. Ancak Karara göre bu karsilik, istirak veya grup sirket iliskisinin
olmadigi, yani gruba karsi 3. sahis mevkiinde olan sirketlere kefil olunmasi ve
kefil sifatiyla ödemede bulunulduktan sonra takip konusu yapilmasi halinde,
ticari illiyet baginin olmamasi sebebiyle ayrilamaz.
Aslinda bu kararda da muvazaa
endisesinin izleri görülmektedir. Oysa konuya tamamen “sirketin kefalet
ehliyeti” açisindan yaklasmak, kefil olan sirket için bu ehliyetin varligi
kanaatine varilirsa, bu ehliyet zaten illiyet baginin varligini da
göstereceginden, idarece muvazaanin varligi delillendirilmedikçe, kefil olunan
sirketin grup sirketi / istirak olup olmadigi ayirimini yapmamak gerekir.
Öte yandan, bir ticaret sirketinin
grup sirketleri disinda kalan bir sirkete ana sözlesmesinin elvermesi kaydiyla
kefil olmasi, izah edilebilir bir makul sebebin yoklugu halinde, bir bedeli
gerektirebilir. Bu gibi hallerde de “transfer fiyatlandirmasi hükümlerine göre
bir sirketin bedelsiz olarak bir baska sirkete kefil olmasinin kabul
edilemeyecegi” yönündeki idari anlayis geçerlilik kazanir.
Kredi kullaniminda kefaletin vergi
mevzuati karsisindaki durumu ise ayri bir yaziya konu olabilecek boyuttadir.