TATILLER BIRLESIRSE
(17.12.2015 tarihli DÜNYA Gazetesinde yayimlanmistir)
Mali
dünya için iki önemli tatil vardir. Biri mali tatil, digeri adli tatil.
Birincisi 1 (istisnai hallerde 2 veya 3) Temmuzda baslar ve 20 Temmuzda biter,
Ikincisi ise 20 Temmuz da baslar ve 31 Agustos aksami sone erer.
Mali
tatil, dava açma süresini etkiler. Dava açma süresinin sonu mali tatile
geliyorsa süre tatilin bitiminden itibaren 7 gün uzamis sayilir. Bu süre
uzatiminin, bize göre 3568 sayili Kanun uyarinca meslegini ifa edenler
tarafindan, onlar aleyhine yapilacak tarhiyatlara karsi açilacak davalarla
ilgili uygulanmasi gerekiyorsa da baskin görüs ve yargi anlayisi bütün vergi
davalari için uygulanacagi yönündedir. Adli tatil ise Idari Yargilama Usulü
Kanununda yazili bütün süreleri, adli tatilin bitiminden itibaren 7 gün
uzatmaktadir. Bu iki süre birlesirse ortaya muazzam bir dava açma süresi çikmaktadir.
Örnegin bir mükellefe 3 Haziran tarihinde teblig edilen bir vergi/ceza
ihbarnamesine dava açma süresi 6 Eylül aksamina kadar uzamaktadir.
Peki,
ayni durum temyiz süresi için de geçerli midir? Örnegin 4 Haziran günü teblig
edilen bir vergi mahkemesi kararina karsi mükellef 4 Temmuz tarihine kadar
temyiz basvurusu yapmayip, 15 Temmuz günü yaparsa, sürenin 6 Eylül aksamina
kadar uzadigi gerekçesi ile bu basvuru süresinde kabul edilecek midir?
Idari
Yargilama Usulü Kanununa göre Vergi Mahkemeleri temyiz basvurularini süre
yönünden inceler ve süre asimini tespit ettikleri takdirde temyiz basvurusunun
reddine karar verirler. Vergi mahkemelerinin bu kararlari da 7 gün içerisinde
temyiz edilebilir.
Örnek
olarak aktardigimiz tarihlerde yapilmis bir temyiz basvurusunu süre yönünden
reddeden vergi mahkemesi kararinin temyizi üzerine konuyu irdeleyen Danistay 4. Dairesi E. 2014/7359
K. 2015/3338 sayi ve 15.6.2015 tarihli Kararinda su sonuca varmistir. “Vergi
Mahkemesince temyiz konusu mahkeme kararinin 04.06.2014 günü teblig edildigi,
otuz günlük temyiz süresi geçtikten sonra 15.07.2014 günü temyiz edildigi
gerekçesiyle temyiz isteminin süreasimi nedeniyle reddedilmis ise de, 5604
sayili Mali Tatil Ihdasi Hakkinda Kanunun 1. maddesinin 3. fikrasi uyarinca
dava açma sürelerinin mali tatil süresince islemeyecegi, belirtilen sürelerin
mali tatilin bitiminden itibaren tekrar islemeye baslayacagi yolundaki
düzenleme dikkate alindiginda temyiz süresinin son gününün mali tatilin içinde
olan 04.07.2014 tarihi olmasi nedeniyle mali tatilin son günü olan temmuz
ayinin 20. gününe kadar uzayacagi, yine bu tarihte adli tatile rastlamasi
nedeniyle adli tatilin bittigi günden itibaren bir hafta uzatilacagindan,
davacinin 15.07.2014 günü yaptigi temyiz basvurusunun süresinde oldugu
anlasildigindan, dosyanin tekemmül ettirilerek temyiz basvurusunun görüsülmesi
için Dairemize gönderilmesi gerekirken, temyiz talebinin süre yönünden reddeden
mahkeme kararinda hukuka uygunluk görülmemistir.”
Ancak
5604 sayili Kanun mali tatilde dava açma sürelerinin mali tatilde durmasindan
söz etmektedir. O halde tartisilmasi gereken, temyiz basvurusunun da bir tür
dava açma hali olup olmadigidir. Bana göre, temyiz basvurusu bir dava açma hali
olmayip, ayni dava içerisinde bir basvuru yoludur ve mevcut davadan ayri ve
bagimsiz düsünülemez. Idari Yargilama Usulü Kanunu, öncesindeki 521 sayili
Danistay Kanununun bu konudaki uygulama ve anlayisi degismistir. Nitekim 521
sayili Kanun zamaninda dava aleyhine sonuçlanmakla temyiz basvurusunda bulunan,
Davaci sifati ile basvuru yapmaktaydi, bu sebeple önceki yargilamadaki davaci
ve davali sifatlari yer degistirebilmekteydi. Ancak bu günkü sistemde ilk
derece mahkemesindeki sifatlar, temyiz asamasinda da degismemekte, temyiz
asamasi yargilamanin bir safhasi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle temyiz
basvurusunun “dava açma” kavrami içerisinde degerlendirilmesi zordur.
Bu
derece genisletici yorumu içeren Karar, teknik hukuk yorumundan ziyade mükellef
hukuku ve hak arama özgürlügü açisindan olumlu karsilanabilirse de içtihat uyusmazligina
da yol açmistir. Nitekim söz konusu karar daha önceki tarihli Danistay 3. Dairesinin E.2007/3182 K.2009/461 sayi ve 23.02.2009 tarihli Karariyla da
çelismistir. Zira 3. Daire bu Kararinda “mükelleflerin
vergiyle ilgili islemlerini takip eden 3568 sayili Yasaya tabi meslek
mensuplarina yogun sekilde ihtiyaç duyulan dönemlerde, bu meslek mensuplarinin
yeterli ölçüde dinlenmelerinin temin edilmesi amaciyla kanunla öngörüldügü
anlasilan mali tatil süresince, 5604 sayili Yasada açikça vergiyle ilgili
islemlere iliskin dava açma sürelerinin islemeyecegi de kurala baglanmis iken
benzer sekilde bir hükmün öngörülmedigi temyiz basvurusuna iliskin sürenin de
islemeyecegi sonucuna ulasmaya olanak bulunmamaktadir” seklinde
hüküm tesis etmistir.
Mükelleflerin anayasal nitelikteki yargiya erisim
hakki ile dogrudan ilgili bu konudaki içtihat uyusmazliginin, gerekiyorsa
içtihatlari birlestirme kurulu tarafindan giderilmesi gerekir.