ARANMAYAN KÂR PAYLARI HAZINEYE YATMAYIP GELIR YAZILACAK

02.07.2019 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 3359 görüntülenme YAZDIR

ARANMAYAN KÂR PAYLARI HAZINEYE YATMAYIP GELIR YAZILACAK

Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ

Dünya Gazetesi 2.7.2019

Anayasa Mahkemesi, Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin basvurusu (daha önce usul yönünden 2018/45 sayili karari ile reddettigi basvurusunun usulî eksiklikler giderilerek yinelenmesi) üzerine verdigi E.2018/136 K.2019/21 sayi ve 10.4.2019 tarihli Karari ile 12/6/1933 tarihli ve 2308 sayili “Sirketlerin Müruru Zamana Ugrayan Kupon Tahvilât ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye Intikali Hakkinda”ki 4 maddelik Kanunu iptal etti. Söz konusu iptal karari 20.6.2019 tarih ve 30807 sayili Resmi Gazete’de yayimlanarak yürürlüge girdi.

Konuyu biraz açalim.

Kanun; anonim ve limited sirketlerin pay senetleri ile sermayesi paylara bölünmüs komandit sirketlerin komanditer ortaklarina ait pay senetlerinin ve bu sirketlerin tahvillerinin kanuni mazeret bulunmaksizin bes yillik zamanasimina ugrayan faiz, kâr ve ikramiye gibi menfaatleriyle bu sirketlerin pay senetleri ile tahvillerinden bedele eklenmis olanlarinin on senelik zamanasimina ugrayan bedellerinin devlete intikal etmesini düzenlenmektedir.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu zamanasimi konusunun Borçlar Kanununun 146 ve 147. maddelerinde düzenlendigine, söz konusu düzenlemeler sonucu zamanasimina ugrayan ve Sirket açisindan borç niteligindeki söz konusu tutarlarin eksik borca dönüstügüne, Kanunun 1929 yilinda yasanan ekonomik buhranin bir yansimasi olduguna ve devlete gelir yaratma amacini tasidigina, oysa günümüzde bu gerekçenin geçerliligini yitirdigine, kamu harcamalarinin vergi ve benzeri kanuni yükümlülüklerle karsilanmasi gerektigine, düzenlemenin kamu yarari amaci tasimasina karsilik, ölçülü olmadigina ve dolayisiyla mülkiyet hakkina müdahale niteligini tasidigina deginerek  2308 sayili Kanun düzenlemesini Anayasaya aykiri bulmus ve iptal etmistir. Karar gerekçesi ile degerlendirildiginde dogrudur. Zaten ögretide de bu yönde görüsler ileri sürülmekteydi. 

Dolayisiyla artik sermaye sirketlerinin zamanasimi süresince aranmamis ve aktardigimiz nitelikteki kâr payi, faiz, ikramiye gibi borçlarini zamanasimi süresi sonunda mal sandigina yatirma yükümlülükleri - Karara kadar bu yükümlülüklerini yerine getirmemis sirketlerde dahil olmak üzere - ortadan kalkmistir.

O zaman su soru ortaya çikmaktadir.

Zamanasimina ugramis ve artik Sirket açisindan borç niteligini yitirmis degerlerin akibeti ne olacaktir. Anayasa Mahkemesi bu hususa kararinda; “zamanasimi gerçeklesene kadarki süreçte sirketin mal varliginda borçlarin karsiligi olarak yer alan degerler, zamanasimin gerçeklesmesi ile birlikte sirketin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilecegi öz varliga dönüsmektedir” seklinde deginmistir.  

Kanaatimce Sirketin bu tutarlari gelir yazmasi gerekecektir. O halde soru, bu gelir yazilmasi gereken tutarlarin vergiye tabi olup olmayacagi sekline dönüsmektedir.

Bu noktada, özelikle kâr paylari açisindan söz konusu tutarlarin zaten kurumlar vergisine tabi tutuldugu ve istirak kazançlari istisnasindan yararlanmasi gerektigi savi ileri sürülebilir. Ancak istirak kazançlari istisnasinin daha önce kurumlar vergisine tabi tutulmus kâr paylarini degil, bir baska kurumun sermayesine istirak karsiliginda elde edilen kâr paylarini vergiden istisna ettigi dikkate alindiginda, bu istisnanin uygulanma olanagi olmadigi anlasilacaktir. Öte yandan burada Vergi Usul Kanunu 117/3 de söz edilen mükerrer vergiden de söz edemeyiz. Çünkü maddenin aradigi “vergilendirme dönemi ayniligi” burada söz konusu degildir. O halde gelir yazilan bu tutarlar, vergiye de tâbi olacaktir.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi Karari ile yeni vergi kaynagi dogmustur.

Konunun dogasi geregi ortaya çikan ancak Anayasa md.73/3’e aykiri olan bu sonucun ve ayrica transfer fiyatlandirmasi ve örtülü kazanç dagitiminda ortaya çikmis ve bir anlamda benzeri olan sorunun giderilebilmesi için, istirak kazançlari istisnasinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Bilindigi gibi kurumlarin iliskili kisiden elde ettikleri gelirlerden; ödeyen açisindan örtülü sermaye faizi veya transfer fiyatlandirmasi yolu ile örtülü dagitilan kazanç teskil eden ve bu sebeple elde eden kurum açisindan temettü kabul edilen gelirler de, elde eden kurumun diger kurumun sermayesine istirakinin olmamasi halinde, istirak kazançlari istisnasindan yararlandirilmamakta ve bu suretle çifte vergilendirmeye yol açilmaktadir. Bu sorunun giderilmesinin de ancak istirak kazançlari istisnasinin yeniden düzenlenmesi ile mümkün oldugunu daha önce de yazmistim.