TEK KONUTLU EMEKLİLER VE EMLÂK VERGİSİ MUAFİYETİ

11.05.2021 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 1218 görüntülenme YAZDIR

TEK KONUTLU EMEKLİLER VE EMLÂK VERGİSİ MUAFİYETİ

Dr. A. Bumin Doğrusöz

Dünya Gazetesi 6 ve 11.5.2021

 

Mayıs ayının emlâk vergisi için birinci taksitin ödenme ayı olmasını da nazara alarak, bu yazımı emlâk vergisi ile ilgili bir konuya ayırayım, daha doğrusu daha öncede yazdığım bir konuyu tekrar hatırlatayım istedim.

Emlâk Vergisi Kanununun 8/2 maddesi ile Bakanlar Kuruluna (Anayasa değişikliği sonrası Cumhurbaşkanına) “gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların (…),Türkiye sınırları içinde brüt 200 m²’yi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil)” halinde, bu meskenlerine ait vergi oranını sıfıra kadar indirme yetkisi verilmiştir. Kanunda ayrıca bu hükmün, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanacağı, ancak belli zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında uygulanmayacağı da vurgulanmıştır.

Cumhurbaşkanına tanınan yetkinin verginin yasallığı ilkesine aykırılığı tartışmalarını şimdilik bir kenara bırakıyorum.

20/12/2006 tarih ve 2006/11450 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2006 ve sonraki yıllar için kullanılmış yetki uyarınca, sıfır vergi uygulamasının 2021 için de söz konusu olduğunu belirtip, söz konusu yetkinin de kullanıldığını belirterek sıfır oranlı vergiden yararlanmanın inceliklerini irdeleyelim.

          Bu olanaktan sadece Türk kanunlarına göre kurulmuş sosyal güvenlik kurumundan aylık alanlar yararlanabilirler. Bu aylık emekli aylığı olabileceği gibi vefat etmiş baba, eş gibi kimseler dolayısıyla bağlanan ölüm aylığı şeklinde de olabilir. Hatta hem emekli maaşı hem de ölüm aylığı alanlarda bu olanaktan yararlanabilirler. Ancak yabancı ülkelerin sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alanlar bu olanaktan yararlanamazlar.

          Bu olanaktan yararlanabilmek için bir önemli koşul da “gelirin münhasıran sosyal güvenlik aylığından ibaret” olmasıdır. Başkaca geliri olanlar bu olanaktan yararlanamazlar. Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık almakla birlikte ayrıca ticari veya serbest meslek faaliyeti ile uğraşarak gelir elde edenler, kira geliri olanlar, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ücretli çalışmaya devam edenler bu olanaktan yararlanamazlar.

          Buradaki gelirin sadece “sosyal güvenlik aylığından ibaret” olması koşulunun sınırları önemlidir. Bunun bir sınırı olmak gerekir. Bu sınırı, gelir vergisi konusuna giren gelir şeklinde çizmek yerinde olur. Yoksa, bir emekliye piyangodan ikramiye çıkması veya emeklinin arabasını satması halleri de gelirdir. Dul bir emeklinin bir tazminata hak kazanması veya boşandığı eşinden nafaka alıyor olması, bana göre bu olanaktan yararlanma koşullarını ihlal etmez. Bu şekilde bakılmazsa gelir kavramı sınırsızlaşır ki, Kanun Koyucunun bu sonucu istediğini gösteren bir emare yoktur.

          Hatta emekli, emekli maaşını bankada vadeli mevduat, hazine bonosu almak, fon veya repo işlemleri yoluyla da değerlendirebilir. Bu şekildeki gelirler, menkul sermaye iradı olarak gelir vergisinin konusuna girmekle birlikte hayatın olağan akışının getirdiği gelirlerdir. Bence bunları ayrı düşünmek gerekir. Zaten bu nedenle Maliye Bakanlığı 45 sayılı Emlâk Vergisi Genel Tebliğinde “geliri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların elde ettikleri ve yıllık tutarı toplamı bina vergisi indiriminden yararlanılan yıldan bir önceki yılda geçerli olan Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı geçmeyen her türlü menkul sermaye iradı gelirleri, indirimli (sıfır) bina vergisi oranından yararlanmaya engel teşkil eden gelirler arasında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasını yapmıştır. Bu açıklamaya göre 2020 yılında brüt menkul sermaye iratları toplamı 49.000 Lirayı geçmeyenler 2021 yılında söz konusu olanaktan yararlanabileceklerdir.  

          Ancak bu açıklamanın sadece menkul sermaye iratlarına yönelik olması, Bakanlığa gelir kategorileri arasında ayrım yapma yetkisi verilmemiş olması yönüyle yetki yönünden hukuka aykırı olduğu gibi konu yönünden de eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır. Örneğin, 2020 yılında koşulları taşıyan ve ayrıca 39.000 Lira mevduat faizi elde eden 2021 yılında emlâk vergisi ödemeyecekken, 5.200 lira mesken kira geliri elde edip istisna dolayısıyla gelir vergisi beyannamesi dahi vermeyen emekli, tek meskeni için emlâk vergisi ödeyecektir. Bu idari anlayışın getirdiği adaletsizliktir.

          Bu husus Kamu Denetçiliği Kurumunca 16.1.2019 tarihli Kararla bildirilmesine ve Bakanlığın da 6328 sayılı Kanuna göre bu yönde işlem tesis etmesi gerekmesine rağmen, söz konusu Genel Tebliği düzeltmeyerek hakkaniyetsiz uygulamaların sürmesine yol açmaktadır. Bu Genel Tebliğ açıklamasının düzeltilmesi gerekmektedir.

          Gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların sıfır vergi olanağından yararlanabilmeleri için, sahip oldukları tek meskenin brüt 200 m²’yi geçmemesi gerekmektedir.

Bu olanaktan yararlanmak isteyenlerin, bu tek meskende bizzat oturuyor olması gerekmemektedir. Örneğin İstanbul’daki meskenini oğluna bedelsiz tahsil etmiş, kendiside kızının İzmir’deki dairesinde oturan veya kendisi kirada oturan başka bir geliri olmayan emekli kişi de bu olanaktan yararlanabilir. Ancak kendi meskenini kiraya verip, kendisi de kirada oturan bir emeklinin durumu biraz karışıktır. Bence bu emekli, emekli maaşının yanı sıra kira geliri elde ettiği için, başkaca geliri olmama koşulunu ihlal ettiğinden söz konusu olanaktan yararlanamaz. Ancak Maliye Bakanlığı 38 sayılı Emlâk Vergisi Genel Tebliğinde “sahibi olduğu konutu tek meskeni kiraya verip, kirada oturanlar da diğer şartları taşımaları kaydıyla indirimli vergi oranından faydalanabileceklerdir.” açıklamasını yapmıştır.

Tek meskene sahip olma koşulu, başkaca bir taşınmaza sahip olmama şeklinde anlaşılmamalıdır. Bir emeklinin, gelir getirmeyen başkaca bir dükkân, arsa veya araziye sahip olması, koşulun ihlali olarak kabul edilmemektedir. Ancak bu yerlerin kiraya veya işletmeye verilmesi, gelirin sadece sosyal güvenlik kurumundan alınan aylık olması koşulunu ihlal edeceğinden, sıfır oranlı vergi olanağından yararlanma koşulları ortadan kalkar. 

          Tek meskenin yılın belli dönemlerinde kullanılan yazlık ev, devre mülk, bağ veya yayla evi olması halinde, bu meskenler için söz konusu olanaktan yararlanmak mümkün değildir. Ancak bu taşınmazlarda sürekli oturulması, ikâmet edilmesi halinde, diğer koşulların da varlığı halinde sıfır vergi olanağından yine yararlanmak mümkündür.  

          Emekli aylığı alanların tek meskene hisseli olarak sahip olmaları durumunda da bu sıfır oranlı vergi olanağından kendi hisseleri için yararlanmaları mümkündür. Bu durumda sıfır oranlı vergi, meskenin vergi değerinin hisseye isabet eden kısmına uygulanacaktır. Ancak burada meskenin büyüklüğünün 200 m² sınırını aşmama koşulunun, hisse nispetine göre değil, meskenin tamamı üzerinden ele alınması gerekmektedir. Birden fazla meskende hisse sahibi olanların ise bu olanaktan “tek meskene sahip olma” koşulu dolayısıyla yararlanmaları mümkün değildir. 

          Bu olanaktan yararlanmak için kat mülkiyeti tesis edilmiş bina koşulu söz konusu değildir. Bu nedenle meskenlerini kat irtifakı tapusuyla kullananlar da sıfır vergi olanağından yararlanabilirler. 

          Emlâk vergisi mükellefiyeti, intifa hakkı tesis edilen binalarda malikten intifa hakkı sahibine geçmektedir. Bu nedenle intifa hakkı sahipleri de aktardığımız koşulları taşımaları kaydı ile sıfır vergi olanağından yararlanabilirler.

          Bu olanaktan yararlanmak için ilgili Belediye’ye basılı örnekleri belediyelerde bulunan matbu –koşulların oluştuğuna dair- bir taahhütname verilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu taahhütnameyi vermiş olanların, tekrar vermelerine gerek yoktur. Bu taahhütnameye de herhangi bir belge eklenmesine de gerek yoktur. Çünkü günümüzün elektronik ortamında belediyeler zaten SGK veya vergi ve tapu dairesi bilgilerini kontrol ederek taahhüdün doğruluğunu kontrol olanağına sahiptirler. Beyanın gerçek dışılığının saptanması halinde mükelleften, kayba uğratılan vergi, bir katı cezası ve gecikme faizi ile birlikte alınır. 

          Koşulların kaybedilmesi halinde, örneğin yeni bir mesken edinme veya yeniden çalışma yahut sınırı aşan menkul sermaye iradı elde etme vb. hallerde, koşulların yitirildiği yıl durumun bir dilekçe ile belediyeye bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirimi izleyen yıldan itibaren Belediye normal vergi oranına göre vergi tahakkuk ettirecektir.