MÜCBİR
SEBEP NİYE VAR ?
Dr.
A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya Gazetesi / 24.3.2020
Bazen ülke çapında, bazen yerel çapta, bazen
belli grup veya kesimler nezdinde, bazen de bireysel olarak, kişilerin
ellerinde olmayan sebeplerden dolayı yasal ödevlerini yerine getirememe veya
haklarını kullanamama durumu söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde kişileri
hemen haklarından mahrum etmenin veya cezalarla muhatap kılmanın çok büyük bir
haksızlık veya adaletsizlik olacağını kabul eden hukuk sistemleri, bu gibi
durumlar için hem kamu hukukunda hem de özel hukukta çeşitli koruyucu önlemleri
kabul etmiştir.
Bunlardan en önemlisi ve konumuzu
ilgilendireni “mücbir sebep” müessesesidir.
Vergi Usul Kanununun 13. Maddesine göre
mücbir sebepler;
“1.
Vergi ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede
ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
2.
Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve
su basması gibi afetler;
3.
Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;
4.
Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısiyle defter ve vesikalarının
elinden çıkmış bulunması;
gibi
hallerdir.”
Dikkat
edilirse madde metni “gibi hallerdir” demek suretiyle, vergi ödevlerinden her
hangi birinin yerine getirilmesine engel olabilecek, ancak akla gelmeyecek
diğer hallerinde kapsama alınmasına elverecek şekilde genişletici yorumun
yolunu açmıştır.
Mücbir
sebebin en önemli etki ve sonucu süreleredir. Mücbir sebep halinin varlığı
süresince vergi ödevlerine ilişkin süreler işlemez. Mücbir sebebin ortadan
kalkması veya etkilerinin ortadan kalkması ile süre kaldığı yerden işlemeye
devam eder.
Ancak
mücbir sebep müessesesi ve olağan dışı durumlarda yapılacaklarla ilgili
düzenlemelerin, hukukumuzda çok özenle düzenlenmiş olduğunu söylemek mümkün
değildir. Örneğin vergi hukukunun haklar kısmı, idari yargı usul hukukunun ve
hatta hukuk muhakemeleri usulü hukukunun alanları, vergi icra hukuku gibi
alanlarda benzer düzenlemelere rastlamak mümkün değildir.
Şu
anda ülkemiz “covid-19” adı verilen bir virüsün olumsuz etkilerini gidermeye
çalışıyor, bunun için sokağa çıkma yasağına varacak derecede çeşitli tedbirler
alıyor. Sadece ülkemiz değil, bütün dünya bu salgınla uğraşıyor. Salgını
önlemenin veya durdurmanın en önemli yolu olarak da, insanların birbirleri ile yakınlaşmalarının
önüne geçmek olduğu, artık tüm devletlerce kabul ediliyor. Bu maksatla belli
sayıyı aşan kişilerin bir araya gelmesinin yasaklanmasından tutun,
lokantalardaki masalar arası mesafenin belirlenmesine kadar pek çok sınırlama
getiriliyor. İşletmeler kapatılıyor.
Bu
arada 26 Mart günü akşamına kadar verilmesi gereken beyannameler var ve bunlardan
doğan vergilerin de ödenmesi söz konusu. Bunlar da, katma değer vergisi, damga
vergisi ve muhtasar beyannameler.
Doğru
bir beyaname verilmesi arkasında sağlıklı bir defter ve kayıt düzenini,
sağlıklı defter ve kayıt düzeni de sağlıklı bir belge düzenini
gerektirmektedir. Bu günkü küresel salgın içerisinde buradaki “sağlıklılığın”
temini mümkün değildir. Bir çok işletme kapalıdır. Muhasebeci veya muhasebe
sorumlusu işletmelere ulaşamamakta, belgeleri dahi temin edememekte, temin
ettiğinin sağlık derecesini kontrol edememektedir. Kaldı ki muhasebeci veya
muhasebe sorumlusu 65 yaşın üzerinde ise sokağa dahi çıkamamaktadır. Sadece
muhasebeci değil, mükellefler de bir çok halde mücbir sebep içerisindedir.
Örneğin işletmesi kapalı olan bir kahvehane işleticisinin veya kuaförün
belgelerine ulaşması, eksiklerini temin etmesi veya beyanname vermesi
beklenemez.
Şubat
dönemine ilişkin olup mart ayının 26 sına kadar beyanname veremeyenlere, mücbir
sebep halinin ortadan kalkması ile beyanname verdiklerinde, veya söz konusu
tedbirlerin devamı süresince, mücbir sebep hükümleri dolayısıyla ceza
kesilemeyeceği ve kendilerinden gecikme faizi alınmayacağı kanaatindeyim. Aksi
halde binlerce dava daha doğacaktır. Bu davaları ise yargıçların reddedeceğini
hiç sanmıyorum.
Ancak
bu defa, ileride mücbir sebep halinin başlangıç ve bitim tartışmaları da ortaya
çıkacaktır.
Bence
en iyi çözüm, Hazine ve Maliye Bakanlığının mükellefleri ve/veya
muhasebecilerini mücbir sebep halinde kabul ederek, mücbir sebep halinin sona
erdiğini ilan edinceye kadar vergi ödevlerini ertelemesidir. Bu konuda Vergi
Usul Kanununda yeterince yetki maddesi vardır. Bu yetkiler, bu günler için
verilmiştir. Mali yönetimin bu konuda insiyatif alması gerekmektedir. Eğer bu
yetkiler bu günde kullanılmayacaksa, niçin var diye sorgulamak gerekir.
NOT
: Ben bu yazıyı yazdığımda bu konuda bir açıklama, maalesef tüm beklentilere
rağmen yoktu.