VERGI USUL KANUNU TASARISI –
9
(Dünya Gazetesi 23.2.2016)
Geçen Sali yayinlanan yazimda ihbar
ikramiyesi konusunu halen yürürlükte olan mevzuata göre irdelemis ve
aktarmistim. Maliye Bakanligi tarafindan hazirlanan Vergi Usul Kanunu Tasari
Taslaginda, halen yürürlükte olan ve konuyu düzenleyen 31.12.1931 tarih ve 1993
sayili “Menkul ve Gayrimenkul Emval ile
Bunlarin Intifa Haklari Ve Daimi Vergilerin Mektumati Muhbirlerine Verilecek
Ikramiye Hakkinda Kanun”un yürürlükten kaldirilmasi öngörülmekte ve konu
Vergi Usul Kanunu kapsamina alinmaktadir.
Konunun dogrudan vergilendirme sürecini
ilgilendirdigi, ihbar müessesesinin incelemelere kaynaklik ettigi
düsünüldügünde, Vergi Usul Kanunu kapsamina alinmasi, ayni mali tatile iliskin
düzenlemenin de kapsama alinmasinda oldugu gibi, yerinde bir düsüncedir. Bu
yazimizda ihbar ikramiyesi müessesesinin Taslakda düzenlenis seklini aktarmaya
çalisacagiz.
Taslakta,
beyana dayanan vergilerde vergi ziyaina neden olan fiilleri isleyen
mükelleflerle bunlarin islenisine istirak eden diger kisilerin kanuna aykiri
hareketlerini ilgili makamlara bildiren muhbire ihbar ikramiyesi ödenmesi
öngörülmektedir. Buradaki “diger” kelimesi, kanuna aykiri harekete istirak
edenlerden her hangi birisinin de ihbari ile ikramiye alabilecegini ifade
etmektedir.
Ihbar ikramiyesi talepli dilekçelerde
aranacak kosullar yönünden Dilekçe Hakkinin Kullanilmasina Dair Kanuna atif
yapilmistir. Söz konusu dilekçelerin, mükellef nezdinde herhangi bir vergi
incelemesine baslanilmadan veya olayin takdir komisyonuna intikal ettirilmeden
önce verilmesi resmi kayitlara geçirilmis olmasi gerekmektedir. Taslakta
ihbarin dilekçe ile yapilmasi kosulu getirildikten sonra, bir çeliski de olsa,
ihbarlarin sözlü olarak da yapilabilecegi, ancak bu durumda ihbarin bir
tutanaga baglanacagi düzenlenmistir.
Taslak, muhbirin kimlik bilgilerinin,
kendi izni olmadikça veya ihbarin niteligi suç olusturmadikça, aramali
incelemelere sebebiyet verilmesi hali disinda, açiklanamayacagi hükme
baglanmistir. Ancak haksiz ihbar, pek çok halde mükellefin kisilik haklarini
zedeledigi için, haksizliga ugrayan kisiye hukuki ve cezai yollara müracaat
hakkini dogurmaktadir. Bu nedenle bu gibi durumlarda da istek üzerine
ihbarcinin kimliginin haksizliga ugrayan veya iftira edilene verilmesi gerekir.
Taslakta muhbirin ihbarda bulundugu
kisi veya kurulusun ortagi, yöneticisi veya çalisani olmasinin ihbar ikramiyesi
ödenmesine engel teskil etmeyecegi, ancak 3568 sayili Kanun kapsaminda görev
yapan meslek mensuplari ile bunlarin çalisanlarina hiçbir sekilde ihbar
ikramiyesi ödenemeyecegi öngörülmektedir.
3568 sayili Kanun uyarinca görev
yapanlar tarafindan yapilan ihbarlarda ikramiye ödenip ödenmeyecegi daha önce
de tartisma konusu olmus, ancak hem idari anlayis hem de yargi anlayisi söz
konusu meslek mensuplarinin sir saklama yükümlülügü dolayisiyla ihbar
ikramiyesine hak kazanamayacaklari yönünde olusmustu. Yargi tarafindan da
tasvip gören bu anlayisin, Kanuna aktarilmasi ileride çikacak ihtilaflarin
önünü kesmesi itibariyle yerinde olmakla birlikte eksiktir. Zira meslekleri dolayisiyla
mali sirlara sahip olabilen, ancak sir saklama yükümlülügü altinda bulunan
avukatlarin da buraya dahil edilmesi bence gerekmektedir.
Ihbarin kamuya açik kaynaklardan
edinilen bilgiler kullanilarak yapilmasi halinde de, ihbar ikramiyesi
ödenmeyecektir.
Taslaga göre ihbar ikramiyesine hak
kazanilabilmesi için, ihbar sonucu yapilacak vergi incelemesi sonucunda, ihbara
konu olayla vergi ziyai arasinda illiyet baginin saptanmis olmasi gerekmektedir.
Mesleki faaliyetleri dolayisiyla
mükelleflerin sirlarina muttali olan kamu görevlilerine, ihbarlari karsiliginda
görevlerinden ayrilmis olsalar dahi ihbar ikramiyesi ödenmeyecegi, bu kisilerin
nisanlilarina ve bosanmis olsalar bile eslerine, kan veya kayin
altsoy-üstsoyuna, evlatligina veya kendisini evlat edinene yahut kan
hisimliginda üçüncü (bu derece dâhil), kayin hisimliginda, bu hisimligi meydana
getiren evlenme ortadan kalkmis olsa bile, üçüncü (bu derece dâhil) dereceye
kadar olan yansoy hisimlarina da ayni sekilde yapacaklari ihbarlarin ihbar
ikramiyesine hak kazandirmayacagi Taslakta açikliga kavusturulmustur.(Taslagin
konuya iliskin 107/11. maddesinde atif yapilan fikranin dokuz degil, on olmasi
gerekmektedir. Sanirim orada bir yazim hatasi vardir)
Taslak maddesinde ikramiyeye hak
kazandiracak ihbarin mükellef nezdinde incelemeye baslanilmasindan önce
yapilmis olma sarti getirilmekle birlikte, ihbar ikramiyesinin mükellefler
nezdinde inceleme sonucu düzenlenen raporun, rapor degerlendirme komisyonuna
tevdi edildigi tarihe kadar talep edilebilecegi de düzenlenmistir. Buradan,
önceden ikramiye talep edilmeden ihbar yapilabilecegi, ancak inceleme sirasinda
da sonradan ikramiye talep edilebilecegi anlasilmaktadir ki bu sekildeki bir
düzenleme yerinde olmayip, çesitli sakinca ve suiistimallere de yol açabilecek
niteliktedir.
Günümüz uygulamasinda, artan oranli tarifenin
anlamini yitirmis olmasi dolayisiyla % 10 civarinda ödenen ihbar ikramiyesi
orani Taslakta % 10 olarak belirlenmistir. Ihbar ikramiyesi Taslaga göre,
sadece vergi asli üzerinden hesaplanacak ve ödenecektir. Ceza ve gecikme
faizinin ikramiye matrahina dahil edilmesi söz konusu olmayacaktir. Bu düzenleme
yerindedir. Çünkü ikramiyenin konusunun hazineyi hakki olan alacagina
kavusturmak olmasi gerekir, yoksa bir baskasina ceza kestirmis olmanin ikramiye
konusu olmasi uygun degildir.
Öte yandan ihbarcinin ikramiyeye hak
kazanmasi ile ödeme arasinda geçen süre için her hangi bir faiz
hesaplanmayacagi da hükme baglanmissa da, bu düzenlemenin ileride anayasa
yargisina takilmasi pek muhtemeldir.
Bu arada yeni düzenlemenin, taslagin
yürürlügünden sonraki ihbarlara uygulanacagina iliskin bir geçici madde
eklenmesi de gerekmektedir.