SERMAYELERİ
ARTIRMAK İÇİN SON GÜNLER
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi 11.11.2021
Yılın son çeyreği, bazı sermaye
şirketleri için aynı zamanda sermaye artırımının zamanını da ifade ediyor.
Sermaye artırımının yapılması, bazı şirketler için de mevzuatın doğurduğu menfaat
gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle yılın son iki çeyreğindeki
yabancı para değerlerindeki artışlar dolayısıyla dövizli borçların değerlenmesi
sonucu şirketlerde hem kur farkı zararlarının oluşması hem de borçların şişmesi
söz konusudur. Bu olgu ise özellikle döviz cinsinden borcu olan şirketlerin
Ticaret Kanunun 376. maddesine dikkat etmeleri gereğini ortaya çıkarmaktadır.
376. madde; son yıllık bilânçodan sermaye
ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığının
anlaşıldığı hallerde yönetim kuruluna durumu derhal genel kurula bildirme, bu
toplamın üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığının anlaşılması
durumunda ise genel kurula üçte bir sermaye ile yetinme yahut sermayenin
tamamlanması kararını alma yükümlülüğü getirmiştir. Aksi halde şirket
feshedilmiş sayılır. Yönetim kurulu, şirketin borca batık bulunduğu şüphesini
uyandıran emarelerin mevcut olması halinde ise aktiflerin satış fiyatları esas alınarak
bir ara bilânçosu tanzim etmek yükümlülüğü altındadır. Şirketin aktiflerinin
şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği hallerde ise yönetim
kurulunun durumu derhal mahkemeye bildirmesi, iflası veya iflasın ertelenmesini
talep etmesi gerekmektedir (Bu konuda 15.9.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanan
Türk Ticaret Kanununun 376. maddesine ilişkin Yönetmelik’e bakılmalıdır). Yönetim
kurulunun bu görevlerindeki ihmali, Türk Ceza Kanunu karşısında görevi ihmal
suçunu (md.257/2) oluşturabileceği gibi kusurlu iflas halini de oluşturabilir.
Sermaye artırımı kanunen zorunlu olmadığı
halde, vergi mevzuatı dolayısıyla şirket menfaati gereği sermaye artırımının
gerekli olmasına yol açan müessese ise, “örtülü sermaye faizi” müessesesidir.
Kurumlar Vergisi Kanununda örtülü
sermaye müessesesi ile kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan
kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları
her türlü borcun, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz
sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye
kabul edilmiştir.
Alınan borçların örtülü sermaye
sayılan kısmı için ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları, vade farkları ve
benzeri giderler, Kanunun 11/b maddesi gereğince kanunen kabul edilmeyen gider
olarak dikkate alınmak durumundadır. Öte yandan bu tutarlar, ilişkili kişiye
dağıtılan kâr payı olarak nitelendirilmekte, ödeme yapılanın gerçek kişi olması
halinde stopaj mükellefiyeti doğmakta ve geliri elde eden açısından kâr payı
statüsünde vergilendirmeye yol açmaktadır.
Burada kurumların yapmış oldukları
borçlanmaların örtülü sermaye olup olmadığı yönündeki tespit, borçların hesap
dönemi başındaki bilançoda yer alan öz sermaye ile kıyaslanması suretiyle yapılmaktadır.
Kurumun dönem başı öz sermayesinin sıfır veya negatif değerler taşıması
durumunda, söz konusu kurumun ortak ve ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı
borçlanmaların tamamı örtülü sermaye olarak değerlendirilmektedir. Bu durum
kurumlara, dönem başında öz sermayelerini gerekli şekilde oluşturarak, dönem
içinde örtülü sermaye durumunun oluşmaması için borçlanmalarını önceden planlayabilme
olanağını da sağlamıştır.
2022 yılı için 2021 yılı sonu
itibariyle geçerli olan öz sermaye miktarı, maliyetleri gider yazılabilecek
borçların belirlenmesinde temel teşkil edecektir. Örtülü sermaye kapsamına
giren borçları bulunan kurumların sermayelerini dış kaynaklardan artırmak
suretiyle, ilişkili kişilerden borçlanmalarda daha uygun bir konum yaratabilirler.
İç kaynaklardan yapılacak sermaye artırımının ise öz sermayeyi artırıcı bir
etkisinin olmadığı da unutulmamalıdır. Kurumların, örtülü sermaye tutarını
azaltmak için, bir başka deyişle 2022 yılında öz sermayelerinin yüksek olması
için, yılsonuna kadar gerekli sermaye artırımını yapmalarında yarar vardır.
Öte yandan nakit sermaye artırımlarını teşvik
maksadıyla 6637 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun “diğer indirimler”
başlıklı 10. maddesine eklenen (ı) bendi ile şirketlerin nakit yoluyla sermaye
artırımlarını teşvik etmek, bu yolla yabancı kaynak yerine özkaynağa
yönelmelerini temin etmek amacıyla yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu
düzenlemeye göre kısaca “sermaye
şirketleri, nakdi sermaye artışlarının nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Merkez
Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan
"Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı
yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin
sonuna kadar hesaplanan tutarın yarısını (% 50’sini)” kurumlar vergisi beyannamesinde kurum kazancından indirebileceklerdir. 7338
sayılı Kanunla buradaki % 50 oranı, nakdi sermaye artırımının yurt dışından
getirilecek nakitle karşılanan kısmı için % 75’e çıkartılmıştır. Bu değişiklik
26.10.2021’den sonra yapılacak artırımlar için geçerlidir. (Bu olanağı, bu yıla
özgü olarak varlık barışı uygulaması ile birlikte düşünmek gerekmektedir).
Öte yandan 1.1.2021’den itibaren
uygulamaya geçen finansman gider kısıtlamasında da sermaye artırımı, özkaynağı
yükselterek yabancı kaynak oranını düşüreceğinden, önümüzdeki yıl için gider
yazma olanağı kısıtlanacak finansman yükünün de azalmasına yol açacaktır.
Sermaye şirketlerinin bu aktardıklarımız
ışığında mevcut sermayelerini gözden geçirmelerinde yarar vardır.
Bu yılda bu konuyu hatırlatayım istedim.