GECİKME FAİZİNİN TARH VE TAHAKKUKU
NbEkonomi 6.10.2022
Hem Anayasanın hem de hukuk
devleti olmanın gereği olarak, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı
yolu açıktır. Bu nedenle birer idari
işlem niteliğinde olan vergilendirme işlemleri de yargı denetimi dışında
tutulamaz. Nitekim ikmalen ve re’sen yapılan tarhiyatları ilgilisine tebliğ
eden “vergi / ceza ihbarnameleri de bu kapsamda vergi mahkemesinde dava konusu
edilebilirler.
İhbarnameler aleyhine
açılan davalarda verilen kararların büyük çoğunluğu “kabul”, “ret” veya kısmen
kabul / kısmen ret” şeklinde oluşmaktadır. Konumuz dışında kalan başkaca karar
tipleri de hiç şüphesiz vardır.
Mükelleflerin
davalarının tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde, karara karşı istinaf
yoluna başvuru hakları vardır. Ancak bu şekilde verilen kararlara karşı istinaf
yoluna gidilmesi, işlemin icrasını durdurmaz. İcranın durması için istinaf
mahkemesinden yürütmenin durdurulması kararının alınması gerekmektedir.
Yürütmenin durdurulması
halini bir kenara bırakırsak, kaybedilen dava konusu tutarın (vergi ve ceza) ve
dava konusu vergi borcuna normal vade tarihinden mahkeme kararının idareye
tebliğine kadar işleyen gecikme faizinin, mahkeme kararı üzerine hemen ödenmesi
gerekmez. Çünkü Vergi Usul Kanununun 112. maddesine göre idarenin, vergi
mahkemesi kararına göre yeniden bir ihbarname düzenlemesi ve ilgilisine tebliğ
etmesi gerekmektedir. Bu ihbarnamede hem ilk yapılan tarhiyata ilişkin rakamlar
hem de vergi mahkemesi kararına göre oluşan ve dolayısıyla ödenmesi gereken
tutarlar yer alır. Mükellef davasını tamamen kaybetmişse, bu rakamlar aynı
olacak, kısmen kaybetmişse farklı olacaktır. Bu ihbarnamede ayrıca yargı
harçları ile gecikme faizi de yer alır. İHB 2 kodu ile düzenlenen bu ihbarnameye
uygulamada “iki numaralı ihbarname” veya “ikinci ihbarname” de denilmektedir. Mahkemenin
red veya kısmen red kararı sonucu ödenmesi gereken tutarların ve gecikme faizi
ile yargı harçlarının, işte bu ihbarnamenin tebliğinden itibaren bir ay içinde
ödenmesi gerekmektedir.
Uygulamada bu konuda
duraksama yaşanan hususlardan birisi de, gecikme fazini de içeren söz konusu İHB2
kodlu ihbarnameye karşı vergi mahkemelerinde dava açılıp açılmayacağı
konusundadır.
İki numaralı ihbarname,
içerdiği vergi ve ceza tutarlarının vergi mahkemesi kararı ile uyumlu olması
koşulu ile yeni bir borç doğuran, tarhiyatı ifade eden bir idari işlem
olmadığı, tespit niteliğinde bir bildirim niteliğinde olduğu için ayrıca dava
konusu edilemez. Zaten bu gibi bir durumda iki numaralı ihbarnamenin dava
konusu edilebileceğini kabul etmek, bu davaya bakacak mahkemeyi, ilk kararı
veren mahkemenin üzerine ve onun denetimini yapar konuma koymak sonucunu
doğurur ki bu hukuken mümkün değildir.
Ancak iki numaralı
ihbarnamede vergi mahkemesi kararına göre ödenmesi gereken tutarlar ile mahkeme
kararına göre oluşan sonuç farklı ise, örneğin 200 liralık tarhiyat aleyhine
açılan davada mahkemenin tarhiyatın 100 lirasını iptal etmesine rağmen iki
numaralı ihbarnamede mahkeme kararına göre ödenmesi gereken tutar 120 lira
yazılmışsa, bu fark, yani 20 liralık kısım yeni bir dava konusu yapılabilir.
Öte yandan iki numaralı
ihbarnamede yazılı “gecikme faizi”, ilk defa bu ihbarname ile doğmaktadır. İki
numaralı ihbarname özünde, gecikme faizi için iki numaralı değil, bir numaralı
ihbarnamedir ve gecikme faizi açısından tarh işlemini ifade etmektedir. Bu
nedenle iki numaralı ihbarnamenin gecikme faizi yönünden dava konusu edilmesi
mümkündür. Zaten Danıştay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir.
2 numaralı ihbarnamedeki
gecikme faizinin dava konusu yapılması halinde, tarh işlemine karşı dava
açılmış olacağından yürütmenin de kendiliğinden durması gerekmektedir. Ancak
buna rağmen bazı vergi dairelerinin sonrasında gecikme faizini de içerecek
şekilde ödeme emri de düzenleyerek gönderdikleri görülmektedir. Bu yanlıştır.
Benzeri bir durumda
uzlaşmalar sonrasında düzenlenen ve gecikme faizinin de dâhil edildiği tahakkuk
fişlerinde yaşanmaktadır. Ancak gecikme faizi tahakkuk fişine yazılmakla
tahakkuk etmez. Tahakkuk fişi burada gecikme faizi açısından yine tarh işlemini
ifade etmektedir. Zaten tarh olunmayan bir kamu alacağı tahakkuk edemez.
Gecikme faizi, tahakkuk fişinin tanziminden 30 gün sonra –dava konusu yapılmadığı
takdirde- kendiliğinden tahakkuk eder. Bu nedenle gecikme faizi için, gecikme
faizi yönünden tarh işlemini ifade eden tahakkuk fişine karşı dava 30 günlük
sürede açılabilir. Uzlaşma sonuçlarına, uzlaşılan tutara karşı dava
açılamayacağı kuralı, uzlaşmanın kapsamında olmayan gecikme faizini kapsamaz. Burada
da yürütmenin dava açılması ile birlikte kendiliğinden durması gerekmektedir.
Birinci durumda
İHB2’nin, ikinci olarak bahsettiği uzlaşma sonrasında ise tahakkuk fişinin,
gecikme faizi tarhiyatında kullanılması, pek çok durumda ve vergi usulüne tam
olarak vakıf olmayanlar nezdinde yanılgılara, duraksamalara ve giderek hak
kayıplarına yol açmaktadır. Zaten daha önce de değerlendirdiğim bu konuyu,
rastladığım farklı yönlerdeki bazı makaleler dolayısıyla, tekrar hatırlatayım
istedim.
Aslında mali idarenin
gecikme faizi tarhiyatlarında söz konusu belgeleri -yanıltıcı olarak- kullanmak
yerine, gecikme faizine özgü bir ihbarname tipi geliştirmesi yerinde olacaktır.
Aslında Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri ve sistematiğinin de bunu gerektirdiği
inancındayım.