DEĞERLİ
KONUTLAR VERGİSİNDE MÜKELLEFİYET VE DEĞERE İTİRAZ
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Dünya Gazetesi / 19.12.2019
7194 numarası ile 7.12.2019 günlü Resmi
Gazetede yayımlanan “Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Ve 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile
ihdas edilen vergilerden biri olan “Değerli Konut Vergisi”ni, geçen yazımda
aktarmaya çalışmış, bir kısım konuları da bu yazıma bırakmıştım.
Ancak ‘geçen yazımla ilgili gelen üç soruya önce cevap vereyim.
TKGM tarafından tespit olunan değerlere,
idari itiraz yapmadan dava açılabilir mi, sorusuna olumsuz yanıt vermek
durumundayım. Eğer idari itiraz yapılmadan dava açılırsa mahkeme dilekçeyi
merci tecavüzü gerekçesi ile TKGM’ye gönderecektir. Bu durumda da mahkemeye
başvuru 15 gün içinde yapılmamışsa TKGM başvuruyu süreden reddedecektir.
İkinci soru ise, verginin anayasaya
aykırılığının bu davada ileri sürülüp sürülmeyeceği konusundadır. Kanaatimce
Anayasaya aykırılık bu dava da ileri sürülmesinin bir anlamı yoktur. Bu dava
sadece, TKGM tarafından belirlenen değerin yüksekliği konusunda olacak ve
mahkemeler bilirkişi incelemesi yoluyla değerin doğruluğunu kontrol
edeceklerdir. Burada korkunç sayıda dava yükü oluşacaktır. Anayasaya aykırılık
Şubat ayında yapılan tahakkuk aleyhine açılacak davada ileri sürülecek bir
iddia olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesince verilebilecek bir
iptal kararından tek yararlanma yolu şubat ayında yapılacak tahakkuka karşı bu
davanın açılmasıdır. Burada da korkunç sayıda dava yükü yargının üzerine
binecektir.
Bu konudaki son soruda, TKGM tarafından
belirlenen değerle belediyelerce belirlenmiş emlak vergisi değeri arasında bir
çelişki olursa hangisine itibar edileceği noktasındadır. Kanun, TKGM tarafından
belirlenen değerin dikkate alınacağını söylemekte, TKGM tarafından belirlenmiş
bir değerin olmaması halinde belediyelerce belirlenmiş emlâk vergisi değerine
bakılacağını söylemektedir.
TKGM bu değeri nasıl tespit edecektir? Kanunda bu
sorunun cevabı yoktur.
Önce, mesken sahiplerine gönderilen yazıda meskenin
değeri belirlenirken hangi bilimsel ve/veya teknik ölçütlere dayanıldığı,
değerin neye göre hangi ölçüt ve kriterlerle belirlendiği belirtilmemekte
sadece değerden söz edilmektedir. İtiraz yazısında bu hususunda sorulması ve Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde bu
bilgilerin de verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Zira bu bilgiler dava
hakkının kullanılması açısından önemlidir. (Öte yandan Kanunun değer
belirlemede kullanılacak ölçütleri belirlenmemiş ve matrahın takdirini tamamen
yürütmenin insaf ve takdirine bırakmış olmasının da Şubatta açılacak davada
ileri sürülecek bir diğer Anayasaya aykırılık sebebi olduğu unutulmamalıdır)
Öte yandan meskenin değerini daha önce belirlemiş bir
yargı kararı, değerleme uzmanı raporu, kredi alımı sırasında bankalarca
yaptırılmış değer tespit raporu gibi delillerin bulunması halinde bu belgelerin
hem itiraza hem de itirazın reddi aşamasında dava dilekçesine eklenmesi yerinde olacaktır.
Ayrıca itirazın reddinin dava konusu
edilmesi halinde kullanılacak bir argüman da değer belirlemede yetki sorunudur.
Zira taşınmazlara değer belirleme konusunda görev ve yetki, 15.2018 günlü 4
sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde (484/1e maddesi) Taşınmaz
Değerleme Dairesi Başkanlığına
verilmiştir. Oysa mesken sahiplerine yazıyı gönderen, bu konuda bir yetkisi
olmayan Kadastro Daire Başkanlığı’dır. Görüldüğü gibi değer tespitleri yetki
itibariyle de hukuka aykırıdır.
TKGM tarafından yapılan değer tespitine itiraz edilmezse veya
itiraz edilip itirazın reddi halinde değere
karşı dava açılmazsa, artık değer kesinleşmiş olacağından, Şubat ayında
tahakkuk işlemine karşı açılacak davada değer konusu veya değerin yüksekliği tekrar dava ve tartışma konusu yapılamaz.
Bu verginin mükellefi, mesken nitelikli
taşınmazların maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa mesken
nitelikli taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerdir.
Bir mesken nitelikli taşınmaz üzerinde paylı
mülkiyetin bulunması halinde, mükellefiyet için payın değeri değil meskenin
toplam değerine bakılacaktır. Değerin aşılması halinde paylı mülkiyette pay
sahibi olanlar, hisseleri oranında mükellef olacaklardır. Elbirliği mülkiyette
malikler vergiden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Paylı mülkiyette
ise müteselsil sorumluluk söz konusu değildir.
Değerli konut vergisi mükellefiyeti;
a) Mesken nitelikli taşınmazın değerinin, bina vergi
değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değerin 5 milyon
lirayı (bu tutar dâhil) aştığının belirlendiği tarihi,
b) Emlâk Vergisi Kanununun 33 üncü maddenin (1) ila
(7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması
hâlinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi,
c) Muafiyetin sona erdiği tarihi,
takip eden
yıldan itibaren
başlayacaktır.
Burada dikkat edilirse mükellefiyetin başlangıcı “TKGM
tarafından değer tespitinin yapıldığı tarihi izleyen yıl” olarak belirlenmiş,
itirazın reddi ile belirlenen değerin kesinleşme tarihine itibar edilmemiştir.
Pek çok mesken sahibine belirlenen değere ilişkin TKGM yazıları bu aralar
tebliğ edilmektedir. İtiraz edilse dahi, itirazın sonuçlanmasının ve
kesinleşmenin gelecek yıla kalması durumu değiştirmeyecek ve bu yıl tebligat
yapanlar önümüzdeki yıldan itibaren mükellef olacaklardır.
Bu vergide mükellefiyetin sona ermesi pek mümkün
değildir. Kanun, “yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hâle gelen veya vergiye
tabi iken muaflık şartlarını kazanan mesken nitelikli taşınmazlardan dolayı
mükellefiyet, bu olayların vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren
sona erer” demektedir. Ancak ileriki yıllarda değer düşüklüğü ve değerin
sınırın altına inmesi gibi bir durum dikkate alınmamıştır. Bu durumda TKGM’den
yeniden değer tespitinin istenilmesi ve reddi halinde yine mahkemeye müracaat
edilmesi gerekecektir.
Bu verginin muafiyetleri ve diğer sorunları da
köşemizin sınırları dolayısıyla gelecek yazımızda.