TICARETI
TERK SUÇU
Dünya
Gazetesi / 29.6.2017
Icra ve Iflas Kanunu’nun 44/1. maddesinde, “Ticareti terk
eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayitli bulundugu ticaret siciline
bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklilarinin isim ve adreslerini
gösteren bir mal beyaninda bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicil
memurlugunca ticaret sicili ilanlarinin yayinlandigi gazetede ve alacaklilarin
bulundugu yerlerde de mutat ve münasip vasitalarla ilan olunur. Ilan
masraflarini ödemeyen tacir beyanda bulunmamis sayilir.” hükmü yer almistir. Bu
sekilde ihdas edilen yükümlülüge aykiri davranmanin yaptirimi ise ayni Kanunun 337/a
maddesinde “44 üncü maddeye göre mal beyaninda bulunmayan veya beyaninda
mevcudunu eksik gören veya aktifinde yer almis mali veya yerine kaim olan
degerini haciz veya iflas sirasinda göstermeyen veya beyanindan sonra bu
mallari üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklinin sikayeti
üzerine, üç aydan bir yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir. Birinci
fikradaki fiillerin islenmesinden alacaklinin zarar görmedigini ispat eden
borçluya ceza verilmez.” seklinde düzenlenmistir.
Söz konusu maddelerden de anlasilacagi üzere ticareti terk
suçunun olusmamasi için, ticareti terk eden tacirin bu durumu on bes gün içinde
keyfiyeti kayitli bulundugu ticaret sicil memurluguna bildirmesi ve bütün aktif
ve pasifi ile alacaklilarinin isim ve adreslerini gösteren bir mal beyaninda
bulunmasi gerekmektedir.
Bu suçun önceleri sadece gerçek kisi tacirler için söz
konusu olabilecegi kabul edilirken Yargitay Ceza Genel Kurulunun E.
2011/16-505 K. 2012/28 sayi ve 14.2.2012 günlü Karari ile
bu kabul degismis ve bu suçun tüzel kisi tacir tarafindan da islenebilecegi ve fiilin
gerçeklesmesi halinde tcaret sirketinin kanuni temsilcileri aleyhine de
yaptirim karari verilebilecegi kabul edilmistir.
Bu noktada ticaret sirket
sirketlerinin tasfiye sürecine bagli olarak tüzel kisiliklerini sona
erdirmesinin de ayrica degerlendirilmesi gerekmektedir. Ticaret sirketleri
yönünden Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemeler incelendiginde, sirketler için
‘ticareti terk’ düzenlemesine yer verilmeyerek, sona erme hali olarak sadece
infisah ve tasfiyelerinin öngörüldügü, diger bir anlatimla ticaret sirketleri için
ticareti terkin kabul edilmedigi, Kanunda sadece ortaklik iliskisinin sona erdirilme
yöntemlerinin düzenlenildigi görülmektedir.
Bu sona erme yöntemlerinin hepsi
neticede tasfiye sürecini getirmektedir. Bu süreçte sirketin alacak ve borçlari
belirlenmekte, alacaklarin tahsili ile borçlari ödendikten sonra kalan mevcudu,
pay sahiplerine dagitilmaktadir. Tasfiye memurlari ancak tasfiyenin bu sekilde sona
ermesi üzerine sicilden terkin talep edebilirler. Terkin için tasfiye bilançosu
ile birlikte basvuruldugundan ve zaten tasfiye sonucu ticaret sirketinin
herhangi bir mal varligi da kalmadigindan tasfiye memurunun ya da sirket
yetkilisinin anilan 44. Maddeye göre mal beyaninda da bulunmasi söz konusu olmaz.
(Terkin isleminden sonra ticaret sirketinden alacagi bulundugunu iddia eden
çikarsa, bu alacagini ancak terkin edilen sirketin ihyasini saglamak suretiyle alacagini
tahsil edebilir)
Ticaret sirketlerinin vergi
hukuku açisindan mükellefiyetinin sona erdirilmesi de, Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre yapilmasi gereken bu islemlerin ikmaline ve tasfiye veya
iflasin sona erdiginin tescil ve ilanina baglidir. Baska bir anlatimla, ticaret
sirketinin isi birakmasi ancak tüzel kisiliginin ortadan kaldirilmasi ile
mümkündür.
Nitekim 6728 sayili Kanun ile Türk Ticaret Kanunu’nun
545’inci maddesine “Bu kanun hükümlerine göre tasfiye olunan sirketlerde, 2004
sayili Kanunun 44 üncü ve 337/a maddesi hükümleri uygulanmaz.” seklindeki
ikinci fikra hükmü eklenmek suretiyle bu Kanun hükümlerine uygun olarak tasfiye
edilen sermaye sirketlerinin kanuni temsilcileri hakkinda ticareti terk
suçundan dolayi ceza uygulanmasi yolu kapatilmistir. Ancak tasfiye sürecine
uyulmaksizin ticari isletmenin terk edilmesi, kapatilmasi, sirketin adresinden
kaybolmasi bu suçu olusturacaktir. Ancak alacaklilarin adres degisikliklerinden
haberdar olmamalari hali, tabii ki bu suçu olusturmaz. Bu nedenle bu sekilde
yapilan sikâyetlerde mahkemelerce cezaya hükmedilmeden önce ticaretin
sürdürülüp sürdürülmedigi hakkinda vergi dairesinden bilgi talep edilme ve/veya
zabita arastirmasi yoluna gidilmektedir. Adresin degistirilmesi olgusu tek
basina ticaretin terk edildigi anlamina gelmez.
Bu noktada vergi idaresi tarafindan mükellefiyetleri re’sen
terk edilen tacir veya ticaret sirketlerinin durumu akla gelmektedir. Bu konuyu
da gelecek yazimiza birakalim.