Ihracatta götürü gider ve içtihat farkliliklari
DÜNYA
GAZETESI / 1.12.2016
Gelir
Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin I/1 sayili fikrasina 25.5.1995 tarih ve 4108
sayili Kanunla 1.1.1995 tarihinden itibaren yürürlüge girmek üzere eklenen
parantez içi hükümle “Ihracat, yurt disinda insaat, onarma, montaj ve
tasimacilik faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazili giderlere
ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsilatin binde besini
asmamak sartiyla yurt disindaki bu islerle ilgili giderlerine karsilik olmak
üzere götürü olarak hesapladiklari giderleri de indirebilirler.” düzenlemesi
getirilmistir.
Bu
düzenlemenin uygulanmasina iliskin Maliye Bakanligi görüsleri, 194 ve 233
sayili Gelir Vergisi Genel Tebligleri ile açiklanmistir. 194 sayili Genel
Teblig’de kisaca; “götürü gider hesaplanabilmesi için harcamanin yapilmis ve
isletmenin malvarliginda bir azalma meydana gelmis olmasi gerektigi, muhasebe
sisteminde isletmenin faaliyetleri sonucunda dogan tüm giderlerin, vergi
yasalarinca ticari kazançtan indirilmesi kabul edilmis olsun veya olmasin
dogrudan ilgili olduklari gider hesaplarinda muhasebelestirilmesi gerektigi,
buna göre, isletmenin yurt disi faaliyetlerine iliskin olarak yapilan belgesiz
giderlerin de Tekdüzen Muhasebe Sisteminde ilgili gider hesaplarinda izlenmesi
ve dönem sonunda “690 Dönem Kar-Zarar” hesabina aktarilmasi gerektigi, belgesi
temin edilemeyen giderlerin, hesaplanacak götürü gider tutarini asan kisminin
kanunen kabul edilmeyen gider olarak Tekdüzen Muhasebe Sistemine göre
belirlenen ticari kâra ilave edilmesi gerektigi, dolayisiyla, belgesiz
giderlere karsilik olmak üzere götürü olarak hesaplanan giderlerin, ticari kâra
eklenmemis olmasi dolayisiyla vergi matrahina da dahil edilmemis olacagi”
açiklanmistir.
Maliye
Bakanligi bu açiklamasi ile ihracat ve yasal düzenlemede sayilan diger
faaliyetlerde götürü gider uygulamasi yapilabilmesini, bir harcamanin
yapilmasi, harcamanin yapildiginin kanitlanmasi, ancak bu harcamaya iliskin
belgenin temin edilememis olmasi kosullarina baglamistir.
Ancak bu
açiklamanin, hatali oldugunu, uygulamada yasada yer almayan kosullar ihdas
ettigini, “götürü gider” mantigi ile bagdasmadigini ve ülkenin döviz kaybina
yol açmaya varacak derecede peçelemeli islemlerin yapilmasina yol
açabilecegini, daha önce anilan Tebligin yayimini izleyen günlerde yazmistim.
Nitekim
ihtirazi kayda dayali olarak açilan bir davada Danistay 4. Dairesi E. 2004/1293
K.2005/529 sayi ve 31.3.2005 tarihli içtihadi ile “hasilatin binde besini
asmamak üzere hesaplanan götürü giderin her hangi bir ispat kosuluna bagli
olmaksizin gider olarak nazara alinabilecegine” hükmetmistir. Dava konusu
olayda:
“2002 yilina
ait kurumlar vergisi beyannamesi ile buna bagli muhtasar beyannamesini ihtirazi
kayitla veren davaci, ihracat hasilatinin binde besi oranindaki tutarin götürü
gider olarak indirim konusu yapilmasi gerektigini ileri sürerek fazladan
tahakkuk eden gelir vergisinin kaldirilmasi ve ödenen taksitlerin iadesi
istemiyle dava açmistir. Vergi Mahkemesi, 15.4.2004 günlü ve E:2003/942,
K:2004/1026 sayili karariyla, 193 sayili Gelir vergisi Kanununun 40.
maddesinde, safi kazancin tespitinde indirilecek giderlerin sayildigi, maddenin
birinci bendinde, ihracat, yurt disinda insaat, onarma, montaj ve tasimacilik
faaliyetlerinde bulunan mükelleflerin bu bentte yazili giderlere ilaveten, bu
faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasilatin binde besini asmamak
sartiyla yurt disindaki bu islerle ilgili giderlerine karsilik olmak üzere
götürü olarak hesapladiklari giderleri de indirilebileceklerinin belirtildigi,
193 sayili Kanunda belirtilen kosullarda hasilatin binde besini asmamak
sartiyla götürü giderin kazançtan indirilebilecegi herhangi bir ispat sartina
bagli kalmaksizin kabul edildiginden Tebligde belirtildigi sekilde götürü gider
indirimi için belgesi temin edilmeyen bir harcamanin oldugunun ve bu harcamanin
muhasebe kayitlarina intikal ettirildiginin ispatina gerek duyulmadigindan
ihtirazi kayitla verilen beyanname üzerine tahakkuk edilen verginin
kaldirilmasina” karar vermistir. Danistay 4. Dairesi, bu Karara karsi Davali
Idarece yapilan temyiz basvurusunu, reddederek yerel mahkeme kararini, ayni
gerekçe ile onamistir.
Yasada
olmayan kosularin idarece tebligle ihdas edilemeyecegi, uygulamalarda yasaca
aranan kosullardan baska kosul aranamayacagi ilkelerini de içeren “verginin
yasalligi” ilkesi karsisinda, söz konusu kararda varilan sonuca katilmamak
mümkün degildir.
Danistay 4.
Dairesi bizim de katildigimiz bu görüsünü sürdürmektedir. Örnegin konumuza
iliski olarak verdigi 8.2.2016 tarih ve E.2012/8339 K.2016/337 sayili Karari da
ayni yöndedir.
Ancak
Danistay 3. Dairesi 23.12.2015 tarih ve E.2014/850 K.2015/10056 sayili
Kararinda aksi yönde bir karara hükmetmistir. Davacinin yurt disinda belgesiz
harcamasinin bulunmamasi sebebiyle davayi reddeden yerel mahkeme karari, söz
konusu karar ile onanmistir. (Bu karar karar düzeltme asamasindan henüz
geçmemistir.)
Burada
Daireler arasinda ihracatçilari yakindan ilgilendiren çok önemli bir içtihat
farkliligi dogmustur. Bu farkliligin yerlesik hal almasi halinde Istanbul’daki
ihracatçi mükellefl er için bir çözüm önerebilirim. Sirket merkezlerini Avrupa
yakasina tasisinlar. Çünkü Avrupa yakasindaki vergi dairelerinden dogan
ihtilaflarin temyiz mercii Danistay 4. Dairesidir. Anadolu yakasindaki vergi
dairelerinden dogan ihtilaflarin temyiz mercii ise Danistay 3. Dairesidir.
Tabii ki sorun bu kadar basit degildir.
Danistayin
iki dairesi arasindaki içtihat farkliliklari kolay kolay giderilemezken, bu
yüzden bir kisim mükellefler esitlige aykiri sekilde hak kayiplarina ugrarken,
7 istinaf mahkemesinin 33 adet vergi dava dairesi arasindaki içtihat
farkliliklarinin nasil giderilecegi sorusu giderek daha önem kazanmaktadir.
Vergi davalarinin % 80’inin istinaf mahkemesi asamasinda bitmesinin öngörülüyor
olmasi karsisinda, umarim bölgesel vergi hukuku olusmaz.