AKLI OLAN LIMITED SIRKETE ORTAK OLMAZ

27.06.2019 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 5899 görüntülenme YAZDIR

AKLI OLAN LIMITED SIRKETE ORTAK OLMAZ

Dr. A. Bumin DOGRUSÖZ

Dünya Gazetesi 27.6.2018

Limited Sirkete ait vergi borcunun sirket tüzel kisiliginden tamamen veya kismen tahsil edilememesi durumunda vergi borcunun sirket kanuni temsilcisinden tahsili yoluna gidilmeden, sirket ortaklarinin takip edilip edilemeyecegi uzun bir süredir hem ögretide hem de içtihat bazinda tartisilan bir konuydu. Nihayet konu Danistay Içtihatlari Birlestirme Kurulu Karari ile netlige kavustu.

Bilindigi gibi 213 sayili Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi kanuni temsilcilerin ödevlerini ve 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun'un mükerrer 35. maddesi kanuni temsilcilerin sorumlulugunu, 6183 sayili Kanun'un 35. maddesi ise limited sirket ortaklarinin sorumlulugunu düzenlemistir.

            Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi kanuni temsilcileri vergi ödevlerinin yerine getirilmesinden kusura dayali olarak sorumlu tutmaktadir. Buradaki kusur, vergilendirmeye dair ödevlerin ihmal edilmesidir. Maddede, tüzel kisilerin mükellef olmalari halinde bunlarin varligindan tamamen veya kismen alinamayan vergi ve buna bagli alacaklarin, vergilendirmeye iliskin ödevlerini yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varligindan alinmasi seklinde "özel nitelikli bir tahsil" usulü benimsenmistir.

            6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun'un mükerrer 35. maddesinde ise, kanuni temsilcilerin sorumlulugu kusursuz sorumluluk esasina dayanmakta olup, kamu alacaginin borçlu sirketten tahsil edilememesinde kanuni temsilcilerin kusuru bulunmasa dahi sorumlu tutulmalarina neden olmaktadir. 6183 sayili Kanun'un mükerrer 35. maddesinde öngörülen sorumluluk hükmü, ayni Kanun'un 1. ve 2. maddelerinde belirtilen tüm alacaklari kapsar niteliktedir.

6183 sayili Kanun'un 35. maddesinde ise, limited sirket ortaklarinin amme alacaklari ile ilgili sorumluluklari düzenlenmis ve sirketten tamamen veya kismen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyecegi anlasilan amme alacagindan sermaye hisseleri oraninda sorumlu olduklari ve bu Kanun hükümleri geregince takibata tabi tutulacaklari öngörülmüstür.

            Ancak anilan Kanunlarda bu düzenlemelerin hangi sira ile uygulanacagi konusu düzenlenmemistir. Bir baska deyisle limitet sirketten tahsil edilemeyen kamu alacaginin tahsili için alacakli idarenin önce kanuni temsilciye mi gitmesi gerektigi yoksa kanuni temsilciye basvurmadan dogrudan sirket ortaklari hakkinda takip yapip yapamayacagi konusu ilgili Kanunlarda açik degildir.

Konuyu tartisan Danistay Içtihatlari Birlestirme Kurulu E.2013/1 K.2018/1 sayi ve 11.12.2018 tarihinde konuya iliskin görüsünü “Limited sirket tüzel kisiliginden tahsil edilemeyen veya edilemeyecegi anlasilan vergi borcunun takip ve tahsiline iliskin olarak 213 sayili Vergi Usul Kanunu'nda ve 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun'da, kanuni temsilci ile ortak arasinda bir öncelik siralamasi bulunmadigindan, limitet sirketin vergi borcunun tahsilinde ortagin takibine baslanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadigi” yönünde olusturmustur. (20.6.2019 günlü Resmi Gazete’de yayimlanmistir)

            Içtihatlari Birlestirme Kurulunun 5 yilda olusturdugu ve 5,5 ayda gerekçesi yazilan ve Karardan daha tatmin edici karsi oylari bulunan bu Karar, sanirim doktrinde de epey tartisma konusu olacaktir. Kararin bütün gerekçesi; “Her biri birer usul yasasi olan Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun'da, vergi borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortaga mi gidilecegi düzenlenmemis ise de, 6183 sayili Kanun'un 35. maddesi ile ortaklarin sorumlulugu hakkinda hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortaga gidilebilmesini saglamak amacini tasidigi gibi kamu alacagini korumaya ve hizli bir sekilde tahsilini saglamaya yönelik oldugu sonucuna varilmistir. Nitekim söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen dogrudan dogruya sorumlulugun vergi alacagi için oldugu kabul edilmistir. Bu açiklamalar karsisinda, limited sirketin vergi borçlarinin tahsilinde ortaga gidilmeden önce kanuni temsilciye gidilmesi gerektiginin hukuken kabulü mümkün bulunmamistir” seklindedir.

            Karara göre, bir limitet sirkete ortak olan ve sirketin yönetimi, sevk ve idaresi ve temsili konusunda sirketle hiçbir iliskisi olmayan, hatta belki sirketin adresini bile bilmeyen bir ortak, sirketi sevk ve idare eden, temsil eden ve vergisel yükümlülükleri yerine getirmeyen kanuni temsilciye nazaran vergi dairesine karsi öncelikli muhatap olabilecektir.  Sirf kamu alacagi hizla tahsil edilebilmesi için öngörülen ve biraz da hazineci yaklasimi ifade eden bu sonuç bana pek adil gelmedi. Karar is hayatinin gereklerine de aykiri olup, ticaret hukuku yönünden limitet sirketleri öldürecek niteliktedir.

            Nitekim Karara muhalif kalan üyelerin azlik oyunda da belirttigi gibi; “Vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getirirken kusurlu davranan kanuni temsilcinin sorumluluguna gidilmeden, dogrudan 6183 sayili Kanun'un 35. maddesi uyarinca limited sirket ortaginin sorumluluguna gidilmesi durumunda ise, 213 sayili Kanun'un 10. maddesinin hiç uygulanmamasi ihtimali söz konusu olacaktir. Zira böyle bir durumda, limited sirketin malvarligindan tamamen veya kismen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyecegi anlasilan vergi borcunun, kanuni temsilciden önce limited sirket ortaklarindan sermaye hisseleri oraninda takibi yapilarak amme alacaginin tahsili gerçeklestirilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki, vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getirmeyen ve limited sirketin vergi borcunun tamamindan sorumlu bulunan kanuni temsilci hakkinda herhangi bir takip yapilmaksizin, vergilendirme ile ilgili bir ödevi olmayan ve vergi borcunun dogmasinda herhangi bir kusuru bulunmayan limited sirket ortagi hakkinda amme alacaginin takip edilmesinin adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bagdastigini söylemek mümkün degildir.” “Limited sirketlerde ayni anda hem ortagin, hem de kanuni temsilcinin takip edilmesi durumunda, ayni maddi olaya iki farkli kanunun uygulanmasi nedeniyle hukuki belirlilik ilkesi ihlal edilmis olacaktir.”

Rahmetli Sükrü Kizilot hoca hayatta olsa idi, her halde “kör tuttugunu yapar” diye bir makale yazardi her halde. Içtihatlari Birlestirme Kurulu karari bu yönde olunca, her halde artik sorunu Kanun degisikligi ile çözmek gerekecektir.

            Ne diyeyim. Kurmayin, limited sirket. Zaten pay devirleri de zaman sinirlamasi olmaksizin vergiye tabi olan bir sirket türü. Pek çok yazimda da belirttigim gibi, payin (hisse senedi veya ilmühaberin) iktisabindan itibaren iki yil geçtikten sonra devir kazancinin vergi disi oldugu, pay devirlerinde notere bir ton harç ve damga vergisi ödenmeyen, pay sahiplerinin kamu borçlarindan sorumlu olmadigi anonim sirket dururken, niçin limitet sirketin tercih edildigini, zaten anlamak pek mümkün degildir. Galiba sorunun kaynagi, muhasebecilerin, kolaylarina geldigi için ve her yil genel kurul prosedürü ile ugrasmak istemedikleri için, müsterilerine hep limited sirket kurmalarini önermelerinde yatiyor. 

Bundan böyle her halde; akli olan, limited sirket ortagi olmaz.