BIR GARIP MADDE : 359
Dr.
A. Bumin DOGRUSÖZ
Dünya Gazetesi / 21.9.2017
Vergi Usul Kanunumuz bir
kisim fillerin islenilmesini kaçakçilik suçlari olarak hürriyeti baglayici ceza
ile cezalandirmistir. .
Vergi Usul Kanununun
359. maddesinin A fikrasinda, vergi kanunlarina göre tutulan veya düzenlenen
ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayitlarda hesap
ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu islemlerle
ilgisi bulunmayan kisiler adina hesap açmak veya defterlere kaydi gereken
hesap ve islemleri vergi matrahinin azalmasi sonucunu doguracak sekilde
tamamen veya kismen baska defter, belge veya diger kayit ortamlarina
kaydetmek, defter, kayit ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyati
itibariyle yaniltici belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak
suç olarak kabul edilmistir.
359.
maddenin (b) fikrasinda ise; defter,
kayit ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine
baska yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asil
veya suretlerini tamamen veya kismen sahte olarak düzenlemek veya
bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul edilmistir.
Dikkat
edilirse 359. Maddenin bu fikralarinda sayilan suçlarda, suçun olusumu
bakimindan (çift defter tutmak hariç) “vergi ziyai” aranmamistir. Yani suçun
unsurlari arasinda, hazine nezdinde vergi kaybi yaratmak yoktur.
Yani
bir kisi vergi ziyaina yol açmasa dahi, 359. maddede yazili fiilleri islerse,
ceza yargisi deyisi ile “vergi usul kanununa muhalefet”ten mahkûmiyet
alabilecektir.
Örnegin
bir sirkette yönetimdeki ortak, sirf dagitilacak kâri azaltmak maksadi ile
sahte veya yaniltici belge kullansa, ancak KDV’sini indirim konusu yapmasa ve
kurumlar vergisi beyannamesinde de faturalari KKEG içerisine dahil etse, yine
de 359. Maddeye muhalefetten makûm olabilecektir.
Yine bu düzenlemelere göre bir
mükellef sahte belgeyi sahteligini bilmeden defterlerine kaydetse veya
turnedeki personeli harcamalari dolayisiyla böyle bir fatura getirse ancak daha
sonra mükellef bunu fark edip beyannamesini verirken bu giderini “kanunen kabul
edilmeyen giderlere” alsa ve KDV’sini indirim konusu yapmasa dahi, vergi
kaybina yol açmamakla birlikte, yine vergi suçlusu kabul edilerek hapis cezasi alabilecektir.
Nitekim Yargitay anlayisi da bu
yöndedir. Yerlesik içtihada göre, bu maddede yazili suçlar açisindan vergi
ziyainin gerçeklesip gerçeklesmediginin arastirilmasina gerek yoktur.
Devlete vergi kaybi yaratmayan bir
fiilin vergi suçu olmasi, her seyden önce akla aykiridir. Akla aykiri hukuk
olmaz.
Bu filler, örnegin ortaginin kâr
payini hiç etmek isteyen kisinin fiili ve benzeri durumlar, yasa koyucu
tarafindan yerine göre yine suç kabul edilebilir. Ancak tabii ki baska kanunlarda.
Idari
para cezasi uygulanirken vergi kaybinin aranmasina karsilik, hürriyeti
baglayici ceza verilirken vergi kaybinin aranmamasi, zaten Kanunun kendi
içerisinde tasidigi bir iç çeliski olarak karsimiza çikmaktadir.
Öte
yandan ceza hukukunda suçlarin olusumunda kast unsuru, en önemli unsurlardandir.
Ama 359. madde, kasdi suçun unsurlarindan çikartmistir. Madde tasarisini hazirlayanlar, bu ceza
hukuku ilkesini de görmezden gelmisler ve metinden çikartmislarsa da, neyseki
uygulamada Yargitay, maddeye ragmen, “kast unsurunun” varligini yine de
aramaktadir. Oysa özellikle belgeye bagli suçlarda “kast”da yetmez, “bilme”
seklindeki özel kasdin aranmasi gerekir.
Bu
çeliskiler uygulamada ceza ve vergi mahkemeleri arasindaki, olmasi gereken
iliskiyi de koparmistir. Bu kopma sonucunda, kendisine üç kat idari para cezasi
kesilenler ve haklarinda suç duyurusu yapilanlarin davalarinda, anlasilmasi
mümkün olmayan sonuçlar olusmaya baslamistir.
Örnegin idari para cezasi idari yargida iptal edilmekle birlikte ceza
yargisinda mahkûm olanlar veya tam tersi, üç kat idari para cezasi
kesinlesmekle birlikte ceza yargisinda beraat edenler giderek
çogalmaktadir.
Bu noktada haksizliklara yol açan
bir diger noktada özellikle “kullanma” fillerinde “bilme” özel kastinin
aranmamasidir. Açilan birçok vergi ceza davasinda sanik mevkiine konulan
yönetim kurulu üyelerinin, belgedeki kusuru bilme mevkiinde olmadiklari
görülmektedir. Bu durumda bulunanlarin
neticede beraat etmesi de, onlarin sanik mevkiine konulmasi ile zedelenen
itibarlarini yerine getirmemektedir.
Maddenin kaleme alinistaki
gariplikleri veya haksizliklari gidermek için vergi müfettislerini ceza
mahkemesi yerine koyan ve kast arastirmasi yaptiran 306 sayili Genel Teblig
uygulamasini, ceza suçu isleyene verilir hükmünü tasiyan Kanunun 337. maddesine
ragmen kolaya kaçilip dogrudan temsile yetkili kisileri sanik mevkiine tasiyan
uygulamayi da dikkate alirsak, sorunun büyüklügü daha fazla ortaya
çikmaktadir.
Madde,
4369 sayli Kanunla hukukumuza girmistir. Bu Kanunun teknik, ekonomik ve politik
pek çok hükmü 4444 sayili Kanunla düzeltilmis, bir kisim aksakliklari da
Anayasa Mahkemesi Kararlari ile giderilmistir.
Simdi sira bence bu garip ve pek çok
haksiz yargilamalara yol açan bu 359. maddenin de bir an önce gözden
geçirilmesi gerekmektedir.