İHTİLAFLI BORÇLAR ve HUKUK DEVLETİ
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya Gazetesi / 3.11.2020
16 Ekim günü Adalet ve Kalkınma Partisine
mensup 55 milletvekilinin imzası ile Meclise “İşsizlik Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun teklifi sunuldu. Bu Kanun
Teklifinde kamuya borcu olan yüzbinlerin umudu yapılandırma ve vergi ile varlık
barışına ilişkin hükümlerin de yer alması bekleniyordu. Ancak borç yapılandırması
ile ilgili hükümler, verilen önerge ile Teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmeleri sırasında Teklife eklendi.
Ancak Teklife vergi barışına ilişkin,
bir diğer deyişe vergi affına yönelik matrah artırımı, kasa, cari hesap, stok
ve envanter affı hükümleri eklenmedi. Bu düzenlemelerin eklenip eklenmemesi,
siyasi tercih sorunudur. Siyasi irade görüşünü zaten Orta Vadeli Mali Planda,
2023 sonuna kadar vergi affı düzenlemesi yapılmayacağı açıklamasıyla, affa
karşı olduğunu ortaya koymuştur. İşin bu yönüne bir şey demek mümkün değil.
Kaldı ki, yapılandırma ihtiyacının dışında matrah artırımı ve diğer aflara,
gerek mali düzeni bozması gerekse mali idarenin otoritesini zedelemesi
sebepleri ile karşı olduğumu daha önce yazmıştım (3.9.2020 günlü DÜNYA gazetesinde
yayımlanan yazım).
Konunun kamu borçlarının
yapılandırması cephesine gelince, bu konuda önemli bir hususa değinmek
gerekmektedir. Bu da ihtilaflı, bir başka deyişle yargı aşamasındaki borçlar
konusudur. Daha önceki yapılandırma kanunlarında ihtilaflı borçlulara,
davalarından vazgeçmeleri kaydı ile ve belli indirimlerle taksitler halinde
ödeme yaparak borçlarını kapatma olanağı tanınmıştı. Bu defa Sayın
Milletvekillerinin teklifinde veya yine milletvekillerince verilen önergelerde
ihtilaflı borçların yapılandırması yer almadı.
Belki de haklılar. Vergi idaresinin
işlemine itibar etmeyip, idarenin hukuka aykırı işlem yapmayacağına inanmayıp,
idare daima haklıdır demeyip, bu işlemde hukuka aykırılık olabilir savıyla yargıda
hak arayanları bir de ödüllendirecekmiydik. Zaten bunlar yargıya başvurmakla
çok ayıp etmişler, mahkemeleri gereksiz dosyalarla doldurmuşlardır. Adam zaten
vergi kaçırmış, hazineyi zarara uğratmış, bir de utanmadan dava açmış ve idari
işlemin hukuka aykırılığı savıyla haklılığını ispata çalışıyor. Şimdi bunlara,
gel taksitle öde, sana indirim yapayım mı diyecektik.
Ancak bir hukuk devletinde mahkemeye
başvuru, yapılan işlemin bir kere de hâkimin hukuk süzgecinden geçirmesini
isteme, hiçbir zaman yaptırıma bağlanamaz veya ayrı muameleye tabi tutulma için
bir gerekçe olamaz. Zaten bu nedenledir ki Anayasamız “idarenin bütün eylem ve
işlemlerinin yargı denetimine açık olduğunu” (madde 125) belirtmiştir. Teklifin
sonuçlarına göre aynı gün hatta aynı konuda hakkında cezalı vergi tarhiyatı
yapılan iki mükelleften biri ödeme dâhil hiçbir şey yapmamış, diğeri dava açmışsa,
hiçbir şey yapmamış olan borcu yapılandırılarak ödüllendirilirken, dava açmış
olan bu ödülden mahrum edilmektedir.
1960’lı yıllarda çıkan af
kanunlarında, ihtilaflı borcu olanlara isterlerse davadan feragat etmeden de
yararlanma hakkı tanınmaktaydı (ancak davasını sürdürenler davalarını
kaybettiklerinde borçlarını % 10 zamla ödemeyi taahhüt ediyorlardı). Hukuk
anlayışı demek ki çok değişmiş. Dava açanlara önce davadan feragat şartını
getirdik, şimdi de artık yapılandırma hakkını vermiyoruz.
Bu sonuçtan biraz da Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi sorumludur. Bakanlıkların kanun teklif veya kanun tasarısı sunma
yetkisi sistem gereği kaldırılınca kanun teklif yetkisi sadece
milletvekillerine kalmıştır. Milletvekillerinin ise konularında Bakanlıklar
kadar uzman olmaları beklenemez. Nitekim Gazetemiz yazarlarından Numan Ergin
EMREnin 26 Ekim’de yayımlanan yazısından da anladığım kadarı ile imzacı
milletvekillerinden 1 veya 2’si mali mevzuat alanında çalışmış kişidir. Bu
Kanun teklifini Hazine ve Maliye Bakanlığı hazırlayıp sunsaydı veya hiç olmazsa
bakanlık yetkililerine danışılsaydı, böyle bir adaletsizlik eminim olmazdı.
Teklifi Komisyonda Bakanlığın savunması,
Bakanlığı Teklif sahibi yapmaz. Bakanlığın savunması da yanlış ve sisteme
aykırıdır. Teklifi, sunan savunur. Komisyonda, Hazine ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınan kurum olması gerekirdi. Sistem karışıklığı diyelim.
İhtilaflı borçların kapsama girip girmemesi,
borçlulara kolaylık meselesi değildir. Hukuk devleti anlayışı ve yargıya
başvuruya saygı meselesidir.
Teklifin Meclis genel Kurulunda görüşülmesi
sırasında bu haksızlığın ve bence yanlışlığın düzeltilmesi, ihtilaflı borçların
da kapsama alınması gerekir. Bu yolla, hem yargıya gidenler cezalandırılmaktan
kurtulur, hem de yapılandırmadan yararlananların sayısı ve hazineye gelecek
gelir miktarı artar. Öte yandan, zaten iş yükü dolayısıyla çoğu kez makul
sürede davaları sonuçlandıramayan yargının iş yükü de hafifler.