VERGİ
KANUNLARINDA DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ VE KANUN YAZIM TEKNİĞİ
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi / 12.10.2021
Kanun koyma sanatı ve
bilimi disiplinler arası bir niteliğe sahiptir. Açık, basit, soyut, genel ve
sürekli nitelikte kural koyabilmek için geniş hukuk bilimi dışında pek çok
bilim alanına giren bilgiye ihtiyaç vardır. Metinlerin anlaşılır biçimde kaleme
alınabilmesi ve dil bakımından iyileştirilebilmesi için üç aşama önem taşır.
Sözcük seçimi, cümle yapısı ve metin yapısı. Hukuk metinleri dilsel açıdan
doğru ve herkes için anlaşılabilir şekilde kaleme alınmak zorundadır.
Kanun metinlerinde
her şeyden önce muhatabın çok iyi belirlenmiş olması gerekir. Sınırsız muhatap
çevresine (herkese) hitap eden kanunlarda (örneğin Medeni kanun gibi)
kullanılan kelime ve kavramlar, ortalama kavrayış yeteneğine sahip bir kişi
tarafından içerik itibariyle anlaşılır ve uygulanabilir olmak durumundadır.
Sınırlı muhatap çevresine sahip kanunların (örneğin Bankacılık Kanunu gibi)
hazırlanmasında ise kanun koyucu kuralların muhataplarının gerekli uzmanlık
bilgisine sahip olduğu varsayımı ile kelime ve kavram seçimi yapabilir. Kavramlar
ve aralarındaki içsel bağlantı özenle planlanmak ve kavramsallaştırmada gerekli
standart sağlanmak durumundadır. Herkesin anlayabileceği kesin ve açık ifadeyi
kaleme almak zaman ve çaba gerektiren bir iştir. Örneğin “müracaat edilir”
ibaresi ile “müracaat edilebilir” ifadesi farklı anlam içerir. Birinci ifade
bağlayıcılığı ortaya koyarken ikinci ifade takdir hakkının varlığını anlatır. Kuraldaki
ifadenin aynı zamanda ispat yükünün kimde olduğunu da içermesi gerekir. Maddede
sayma veya sıralama yapılıyorsa, bunun sınırlayıcı mı (tahdidi) yoksa örnekleme
mi (tadadi) olduğu, yoksa bir işlem sırasını mı gösterdiği yoruma
bırakılmamalıdır (1).
Şimdi bu çok kısa
açıklamalar ışığında Vergi Kanunlarında muhtelif değişiklikler öngören Teklifi
değerlendirelim.
Madde içerisinde
kullanılan kavram veya ibarelerin hem madde hem de Kanunun bütünü içerisinde uyumlu
olması ve birlik oluşturması gerekir. Örneğin yenileme fonunda değişiklik yapan
madde de (a) bendindeki ibare ile (ç) bendindeki ibare birbirini tutmadığı gibi
farklı zamanları ifade etmektedir. (Bu konuyu geçen yazımda ele aldığımdan
ayrıntıya girmiyorum. Yine bu madde değişikliğinde, anlam değişikliğine yol
açabilecek ve gereksiz kelimelere yer verilmemesi gerekmektedir. Yeni madde
önerisindeki “yeni” kelimesi gibi(2). Buna karşılık anlam ve uygulama
değiştirilmek isteniliyorsa bu açıkça ifade olunmalıdır.
Maddelerde kullanılan
cümlelerin yeri dahi önem taşımaktadır. Örneğin, sosyal medya kullanıcılarına
ilişkin madde önerisinde yer alan aşağıdaki paragrafı (fıkrayı) ele alalım.
“Birinci
fıkra kapsamınki kazançları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü
gelir dilimde yer alan tutarı aşanlar ile faaliyete ilişkin tüm gelirlerini
ikinci fıkrada belirtilen şartlara göre tahsil etmeyenler bu istisnadan yararlanamazlar.
Bu durumda olanların, 94 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında tevkifat
yapma yükümlülüğü yoktur.”
Burada geliri 650 bin
lirayı aşanlar ile tüm gelirlerini bankadaki özel hesabından tahsil
etmeyenlerin vergi sorumluluğu kaldırılmak isteniyorsa, son cümlenin yeri
doğrudur. Buna karşılık sosyal medya kullanıcılarına yönelik istisnadan
yararlananların tümünün vergi sorumluluğu kaldırılmak isteniyorsa (ki gerekçe
bu yöndedir) cümle amaca hizmet etmeyecek ve sadece 650 bin liradan fazla gelir
elde edenlerle bankadan tahsilat yapmayanlar için geçerli olacaktır. (Bu
doğrultuda GVK md. 18’in son fıkrasının yazımı da ya hatalı ya da Gelir İdaresi
Başkanlığının Genel Tebliği Kanuna aykırıdır.) Gerekçedeki amaç tahakkuk
ettirilmek isteniyorsa son cümlenin ayrı bir fıkra olması ve “Bu durumda
olanların” şeklinde değil “Kazançları bu istisna kapsamında olanların” şeklinde
yazılması gerekir. Çünki “bu durumda olanlar” ibaresi birinci cümleye işaret
etmektedir.
Bir başka düzenleme
teklifine de değinelim. Uyumlu Mükellef İndirimi ile ilgili yapılmak istenilen
değişiklikte (Teklif md:11), parantez içi kısma kadar olan cümleye bir bakalım.
“2.
(1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla
vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece
yapılmış tarhiyat bulunmaması”
Cümleyi anlamak ve
anlamlandırmak zordur. “(…) kesinleşmiş olması koşuluyla (…) bir tarhiyat
bulunmaması”. Yani tarhiyat bulunmayacak ama kesinleşmiş olacak.
Gerekçeye bakarsak bu
cümlenin şöyle olması gerekmez mi?
“2. (1) numaralı
bentte belirtilen süre içerisinde vergi beyannamelerindeki vergi türleri
itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış ve kesinleşmiş bir tarhiyat
bulunmaması”
Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün.
Bu düzenlemelerin
içeriği yerinde midir? Bu husus, bu yazımın kapsamında olmayan ayrı bir
konudur.
Benim buradaki
amacım, yazanları eleştirmek değil. Kanun yazmak gerçekten zor bir iştir.
Amacım sadece, hukuk bilimi doğrultusunda daha kaliteli yazılmış vergi
kanunlarına sahip olmaya bir nebze de olsa hizmet etmektir.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda redaksiyon konusunda pek bir çalışma yapılmamıştır. Belki Genel
Kurulda önergelerle ele alınır.
(1) Bu
konuda yararlanılan kaynak: Akgün Bilgin,
Alman Kanun Yapma Tekniği, Legal Yayınevi, İstanbul 2019. Ayrıca şu kaynaklara
da bakılabilir. Kemal Gözler, Hukuk
Dilinin Öz Türkçeleşmesi Üzerine, Ekin yayınevi, Bursa 2021; Günal Seyit, Türkiye’de Hukuk Dilinin
Dönüşümü, Oniki Levha yayınevi, İstanbul 2018
(2) Nitekim
TÜRMOB tarafından hazırlanan
5.10.2021 tarihli Değerlendirme ve Öneriler Raporu’nda da “yeni” kelimesine
dikkat çekilerek uygulamada sorunlar yaratabileceğine ve metinden çıkartılması
gereğine işaret edilmiştir. (sf:13)