Naylon fatura deyisi, aslinda hukuki olmayan bir deyistir. Naylon faturanin hukuktaki adi, sahte veya muhteviyati itibariyle yaniltici belgedir. Bu kavramlarin tanimi, Vergi Usul Kanununun 359. maddesinde yer almistir. Anilan maddeye göre sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadigi halde bunlar varmis gibi düzenlenen belge; muhteviyati itibariyle yaniltici belge ise gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçege aykiri sekilde yansitan belgedir. Bu tür belge kullanimlarinda uygulanacak idari para cezasi ayni olmakla birlikte, hürriyeti baglayici ceza her iki tür belge için ayri ayri düzenlenmistir. Bu sebeple, gerçege aykiri belge düzenleyenler veya kullananlar hakkinda düzenlenecek vergi inceleme raporlarinda ve iddianamelerde, bu ayirima dikkat edilmesi, fiilin hangi tür belge kapsaminda görüldügünün delilleri ile birlikte açiklanmasi gerekmektedir.
Ancak
uygulamada, bu türlerde belge kullananlarin saptanmasina ve haklarinda tarhiyat
yapilmasina yönelik olarak hazirlanan Inceleme Raporlarinda, yeterli titizligin
gösterildigini söylemek zordur. Bir mükellefle ilgili ne ufak bir olumsuzlukta
(adres degisikligini bildirmeme, ortaklara ulasamama, ticareti terk etmis olma,
sirket devredilip yeni ortaklarin bir süre sonra ortadan kaybolmasi vb.) o
mükellefin bastan beri sahte belge üretmekle istigal ettigi kabul edilmektedir.
Bildigim bir olayda ulasilamayan ve defter ve belge ibraz etmeyen 6 yillik bir
sirketin bastan beri sahte belge düzenlemekle istigal ettigi ve bu maksatla
kuruldugu ileri sürülerek yazilmis rapora istinaden kullanicilara raporlar
yazildi. Kullanicilardan biri uzlasma asamasinda, bunun böyle olamayacagini
çünkü düzenleyen sirketle ilgili kredi borçlari ile ilgili bankalarin takipler
yaptigini, sirketin 3 kamyonunu haczedip sattirdiklarini belgeleyerek, taraflar
arasi ticaretin o döneme denk geldigini kanitlayarak iyi bir sekilde uzlasti.
Davaya gitse kesin kazanirdi. Çünkü sadece sahte belge üretmek için kurulan
hiçbir sirketin kredi borcu ve üç kamyonu olmaz.
Özellikle
bir mükellefin anilan türde belgeler düzenlediginin tespit edildigi hallerde, o
mükellef hakkinda yazilan Raporlara atif yapilmak suretiyle, bu mükelleften
belge alan herkes için seri halde ve sadece söz konusu belgenin deftere
kaydedildigini saptayan bir tutanaga dayanilarak, taraflar arasi ticari iliski
ve ödeme sekli incelenmeksizin Raporlar üretilmektedir. Söz konusu mükelleften
belge alanlara, sadece diger rapora atif yapilarak yazilan Rapor teblig
edilmekte, ancak belgeyi düzenleyen kisi hakkinda düzenlenen ve belgelerinin
niçin sahte veya yaniltici belge kabul edildigini açiklayan –atif yapilan-
Rapor teblig edilmemektedir.
Atif
yapilan Raporun teblig edilmemesi, önce Idarenin kisilere karsi bütün
islemlerini gerekçelendirmesi zorunlulugunu ihlal etmektedir. Baska Raporlara
atif yapilarak düzenlenen Raporlarin, atif yapilan Rapor eklenmeksizin teblig
edilmesi, Vergi Usul Kanununun ikmalen ve re’sen tarh islemlerini içeren vergi
/ceza ihbarnamesinin tebliginde ayrica bu ihbarnamenin dayanagini olusturan
Inceleme raporu veya takdir Komisyonu Kararinin da teblig edilmesini de zorunlu
kilan 35/son ve 366/son maddelerine de aykiri bir durum yaratmakta, yapilan
tebligi usulsüz kilmaktadir.
Bu
sekilde atif yapilan Rapor eklenmeksizin teblig, islem temelinin gizlenmesi kadar, ceza
açisindan da suçun bütün unsurlari ile saptanip saptanmadiginin da
delillendirilememesi anlamini tasimaktadir. Bu husus ise mükelleflerin yargi
önünde savunma haklarini kisitlamakta, vergi veya ceza yargisinda dogal olarak
yargiç, atif yapilan Raporlara erismeye çalismaktadir. Bu çaba ise bir sürü
gereksiz yazisma ve zaman kaybina yol açmaktadir.
Atif
yapilan Raporla, belgelerin niçin sahte veya muhteviyati itibariyle yaniltici
kabul edildiginin isleme muhatap olan kisi ile yargiç tarafindan bilinmesi,
islemlerin hukuka uygunlugunun saglanmasi ve dolayisiyla hukuk devleti
ilkesinin yasama aktarilabilmesi açisindan son derece önemlidir. Burada, atif
yapilan Raporun teblig edilmemesi, vergi mahremiyeti gibi konu ile ilgisi
olmayan bir gerekçeye dayandirilamaz.
Öte
yandan, sahte veya yaniltici belge düzenledigi iddia olunan kisi ile bu belgeyi
kullanan kisi arasindaki iliski birçok halde incelenmeyerek, sadece atifla
yetinilmektedir. Bu da, atif yoluyla yazilan Raporu, hukuki açidan
sakatlamaktadir. Zira komisyon karsiligi fatura düzenledigi kabul olunan bir
kisinin dahi kestigi bütün faturalarin bu kapsamda olup olmadiginin,
yanilginligi ileri sürülen faturaya bagli mal hareketini belgeleyen sevk
irsaliyesinin bulunup bulunmadiginin, para hareketini belgeleyen çek veya banka
dekontu gibi belgelerin olup olmadiginin ve en önemlisi envanter kayitlarinin,
mal veya hizmetin akibetinin ayrica incelenmesi gerekmektedir.
Atif yapilan
Rapordaki düzenlenen belgeleri yaniltici veya sahte olarak nitelendirme sebebi,
aslinda bir çok halde, sadece belge düzenleyen hakkinda islem yapilmasini
gerektirmekte, taraflar arasi ticari iliski ayrica incelenmeden belgeyi
kullanan hakkinda islem yapilmasini mümkün kilmamaktadir. Örnegin belgeyi
düzenleyenin adresinde bulunamamasi, KDV beyannamelerini vermemis olmasi veya sadece
vergi incelemesi yapma yetkisi bulunmayan kolluk kuvvetleri tarafindan alinan
ifadeye dayanilarak tanzim olunan Raporlar bu niteliktedir ve bu raporlara
atfen inceleme raporu düzenlenmesi olanakli degildir. Danistay’in artik yerlesik hal aldigi ifade olunabilecek
içtihatlari da bunu zaten göstermektedir.
Bu noktada
ileri sürülen vergi mahremiyeti gerekçesi ise, tutarli bir gerekçe olmaktan
uzaktir. Hakkinda sahte belge düzenledigi iddia olunan kisiye ait raporu vergi
mahremiyeti gerekçesi ile gizleyerek, bu rapora dayanilarak suçlanan diger
kisilerin savunma haklari kisitlanamaz.
NOT : Bu yazimi daha önce
yayinlamistim. Ancak atif yoluyla suç isnadi içeren raporlarin sayisi yine
artmistir. Maliye Bakanliginca bir iç genelge ile ortadan kaldirilabilecek bu soruna,
belki bu konuda da bir adim atilir umudu ile
tekrar deginmek istedim.