Vergi barisi, Hazine’ye varlik barisindan daha çok gelir getirir

23.11.2009 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 3601 görüntülenme YAZDIR

Vergi barisi, Hazine’ye varlik barisindan daha çok gelir getirir
23 Kasim 2009, A.Bumin DOGRUSÖZ

Geçen günlerde yine vergi affi dedikodulari çikti. Bu arada bir toplantida Maliye Bakani, vergide af olmayacagini hatta bunun anayasaya dahi yazilmasi gerektigini söyledi. Bakanin basina yansiyan demeci dikkatlice okundugunda, vergide derken, vergi aslini kastettigi izlenimini edindik. 
Biz de yazimizda bunu irdeleyelim, yani vergi aslinda af olur mu sorusunun cevabini irdeleyelim istedik.
Uygulamada yasa koyucular, “af kanunu” veya “af” sözcüklerini kullanmaktan, bu kavramin yaratacagi olumsuz çagrisimlar veya tepkilerden çekinerek kaçinirlar. Nitekim ülkemizde çikarilmis vergi af yasalarinda da 1960 öncesinde “terkin” veya “tasfiye”, 1960 sonrasinda “vergi cezalarinin tasfiyesi”, “tahsilatin hizlandirilmasi”, “özel uzlasma” gibi adlarin kullanildigini görmekteyiz. Bu gözlemi, yabanci ülkeler için de yapmak mümkündür. Bu konuda en ilginç örnegi Teksas eyaleti olusturmaktadir. Bu eyaletçe kabul edilen af programlarindan birisinde, vergi affi uygulamasi “maziyi temizleme programi (wipe the slate clean) olarak adlandirilmistir.
Af yetkisi, anayasal dayanagini anayasanin 87 ve 104. maddelerinden almaktadir. Anayasanin 87. maddesine göre TBMM, üye tam sayisinin beste üç çogunluguyla karar vermek kosulu ile genel veya özel af çikarmaya yetkilidir. 104. maddeye göre de cumhurbaskani sürekli hastalik, sakatlik ve kocama sebepleri ile belirli kisilerin cezalarini hafifletebilir veya kaldirabilir. 
Af kanunlarinin zaman bakimindan uygulanmasi, diger kanunlara göre özellik gösterir. Af kanunlari, geçmise yürür ve etkilerini geçmisteki olaylar üzerinde meydana getirir. Af kanunlarinda hangi tarihe kadar islenmis suçlara o kanunun uygulanacagina iliskin bir açiklik bulunmasi gerekir. Eger af kanunlarinda böyle bir açiklik yoksa, o zaman kanunlarin yürürlüge girmesiyle ilgili genel kurallar uygulanacak ve kanunun resmen yürürlüge girdigi tarihe kadar islenmis suçlar affedilmis sayilacaktir.
Görüldügü gibi af müessesesi, ceza üzerine kuruludur. Bundan ötesi, alacaktan vazgeçmedir.

Vergi aslinda af olmaz
Vergi hukukunda af sadece vergi cezalari için söz konusu olabilir. Devlet, gecikme zam ve/veya faizleri seklindeki alacagindan da vazgeçebilir. Yoksa vergi aslinin affi, kanaatimizce mümkün degildir. Bu görüsümüzün gerekçelerini, kisaca ve özetle söyleyecek olursak; 
* Vergi borcu, anayasada vergi ödevine iliskin 73. madenin konumundan da anlasildigi üzere bir siyasal ödevdir. Siyasal bir ödevin, yasa koyucu tarafindan kaldirilmasi mümkün degildir.
* Anayasanin 73. maddesinde, herkese vergi ödeme mükellefiyeti öngörürken, devlete de herkesten vergi alma görevini yüklemistir. Yasa koyucunun, devlete anayasa ile yüklenmis bir görevi yasa ile kaldirmasina hukuken olanak yoktur. Vergi yönetimi yürürlükteki kanunlara göre gerçeklesmis vergi alacaklarini tahsil konusunda bagli yetki ile donatilmistir. Bir baska deyisle bunlari tahsil etmeme konusunda bir yetkisi yoktur. 
* Vergi borcunun affi, ödeyenler ile ödemeyenler arasinda, farkli mali yüklere maruz kalmis olma dolayisiyla esitsizlik yaratir. Bu da anayasanin 10. maddesinde ifadesini bulan esitlik ilkesine aykiri olur.
* Vergi borcunun affi, ödeyenlerle ödemeyenler arasinda, farkli mali yüklere maruz kalmis olma dolayisiyla rekabet düzenini bozar, bu sonuç ise devlete anayasa ile yüklenmis piyasalarin saglikli çalismasini temin ve rekabet düzenini saglama ödevleri ile bagdasmaz. 
* Vergi, bir anlamda kamu giderlerinin herkese paylastirilmasini ifade ettiginden, vergi affi sonucunda ödemeyenin yükü ödeyene yikilir. Bu ise anayasa md. 73/1’e ve ayrica vergi yükünün adil dagilimini öngören anayasa md. 73/2’ye aykiridir.
* Devletin vergi aslini affi, devletin ödemelerini yerine getirme sinirini ve giderek devletin ekonomik sosyal görevlerini yerine getirme gücünü azaltir. Yasama organinin devletin sosyal ve ekonomik haklari saglama gücünü zayiflatacak bir tasarrufta, hem de esitsizlik yaratarak bulunmasi mümkün degildir. 
Vergi asli af konusu yapilamaz. 

Ceza ve faiz affedilebilir
Ancak belirttigimiz gibi, vergi cezalarinda af olur. Bu konudaki takdir hakki ise yasama organina aittir. Öte yandan yasama organi, vergi alacagindan vazgeçemezken, vergi aslina bagli gecikme zammi veya gecikme faizi gibi fer’i alacaklarindan her zaman vazgeçebilir. 
Geçmiste çikarilan af yasalarina bakildiginda, büyük çogunlukla vergi aslini içermediklerini ancak ceza, gecikme faizi veya zammi gibi fer’i borçlarin affolundugunu görmekteyiz. 

Farkli uygulamalar
Bu konuda farkli uygulamalara rastlamak da mümkün. Örnegin, 23.2.1963 tarihli 218 sayili af kanunu, sadece vergi cezalarini affetmistir. Buna karsilik 5383 sayili kanunla (gç. md. 3) vergi aslindan (ÖTV) dahi vazgeçilmistir. Bu maddenin benzerleri son yillarda fazladir. Özel uzlasma öngören 5736 sayili kanun ise çok farkli bir uygulama getirmis ve tarh edilmis vergi asillarini idareye kaldirtmistir. Bu kanunun idareye verdigi yetkinin bir tür yasama yetkisinin devri olup olmadigi ise bize göre tartismalidir. 4811 sayili Vergi Barisi Kanunu ile matrah artirimi yapanlarin suçlarina göz yumulacagi ve görmezden gelinecegi düzenlemesi getirilirken, 5811 Varlik Barisi Kanunu ile geçmiste islenmekle birlikte henüz islendigi saptanmamis suçlara, geçmisi aklama niteliginde af getirilmistir. 
Af kanunlari tetkik edildiginde, farkli bir uygulamanin da ihtilafli borçlarda yapildigini görmekteyiz. Bazi af kanunlari, aftan yararlanmayi ihtilaftan vazgeçme kosuluna baglarken, diger bazilari böyle bir kosul aramamistir. Ancak bu yöndeki af kanunlarinda, ihtilaftan vazgeçmeden aftan yararlanma halinde, haksiz çikandan vergi asli üzerinden % 10 gibi ek bir mali yüküm daha alinmasi öngörülmüstür.

Yeni bir af gerekli mi
Bugün için bize göre vergi aslinda af çikartilamaz. Ancak vergi cezalari artirilabilir, fer’i alacaklardan vazgeçilebilir. 
Peki böyle bir uygulama gerekir mi?
Bize göre evet. Zaten gecikme faizinin normal piyasa faiz haddini asan kisminin gecikme faizi olarak görülmesi, paranin kullanim karsiligi olarak nitelendirilmesi mümkün olamayacagina göre, gecikme faizinin bu kisminin da özünde ceza oldugunu kabul etmek gerekmektedir. Öte yandan 6183 sayili kanunda benimsenmis olan “orantili tahsil” esasi da mükellef aleyhine çalisan bir düzenlemedir. 
Bu gün asiri yüksek saptanmis faiz ve cezalar dolayisiyla pek çok mükellef vergi borcunu ödeyemez durumdadir. 359. maddenin asiriliklari dolayisiyla binlerce kisi hapis cezasi tehdidi altindadir.
4811 sayili Vergi Barisi Kanunu’ndan sonra bu kanunun dogumuna sebebiyet veren kosullar ortadan kaldirilmadigi için, bu kosullarin yol açtigi ayni ortam bugün tekrar kendiliginden olusmustur. 
Bu sebeple, 4811 sayili kanun benzeri bir “vergi barisi” kanununun çikarilmasi halinde hem mükellefler rahatlayacak hem de hazine “varlik barisi”na göre çok daha fazla gelire kavusacaktir.

23.11.2009 | Referans Gazetesi