SAHTE BELGE KULLANMA SUÇLAMASI

15.04.2010 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4424 görüntülenme YAZDIR

SAHTE BELGE KULLANMA SUÇLAMASI
15 Nisan 2010, A.Bumin DOGRUSÖZ

Vergi hukukumuzda, sahte ve yaniltici belge kavramlarinin tanimi, Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde yer almistir. Anilan maddeye göre sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadigi halde bunlar varmis gibi düzenlenen belge; muhteviyati itibariyle yaniltici belge ise gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçege aykiri sekilde yansitan belgedir. Bu tür belge kullanimlarinda uygulanacak idari para cezasi ayni olmakla birlikte, hürriyeti baglayici ceza her iki tür belge için ayri ayri düzenlenmistir. Bu sebeple, gerçege aykiri belge düzenleyenler veya kullananlar hakkinda düzenlenecek vergi inceleme raporlarinda ve iddianamelerde, bu ayrima dikkat edilmesi, fiilin hangi tür belge kapsaminda görüldügünün delilleri ile birlikte açiklanmasi gerekmektedir.

Ancak uygulamada, bu türlerde belge kullananlarin saptanmasina ve haklarinda tarhiyat yapilmasina yönelik olarak hazirlanan inceleme raporlarinda, yeterli titizligin gösterildigini söylemek zordur.

Özellikle bir mükellefin anilan türde belgeler düzenlediginin tespit edildigi hallerde, o mükellef hakkinda yazilan raporlara atif yapilmak suretiyle, bu mükelleften belge alan herkes için seri halde ve sadece söz konusu belgenin deftere kaydedildigini saptayan bir tutanaga dayanilarak raporlar üretilmektedir. Söz konusu mükelleften belge alanlara, sadece diger rapora atif yapilarak yazilan rapor teblig edilmekte, ancak belgeyi düzenleyen kisi hakkinda düzenlenen ve belgelerinin niçin sahte veya yaniltici belge kabul edildigini açiklayan –atif yapilan- rapor teblig edilmemektedir.

Atif yapilan raporun teblig edilmemesi, önce idarenin kisilere karsi bütün islemlerini gerekçelendirmesi zorunlulugunu ihlal etmektedir. Baska raporlara atif yapilarak düzenlenen raporlarin, atif yapilan rapor eklenmeksizin teblig edilmesi, Vergi Usul Kanunu’nun ikmalen ve re’sen tarh islemlerini içeren vergi/ceza ihbarnamesinin tebliginde ayrica bu ihbarnamenin dayanagini olusturan inceleme raporu veya takdir komisyonu kararinin da teblig edilmesini zorunlu kilan 35/son ve 366/son maddelerinin varlik amacina da aykiri bir durum yaratmakta, yapilan tebligi usulsüz kilmaktadir.

Bu sekilde atif yapilan rapor eklenmeksizin teblig, islem temelinin gizlenmesi kadar, ceza açisindan da suçun bütün unsurlari ile saptanip saptanmadiginin da delillendirilememesi anlamini tasimaktadir. Inceleme raporlarinda genellikle kolay yola gidilerek taraflar arasi ticari iliski veya ödeme sekli incelenmemekte, sadece atifla yetinilmektedir. Incelenen bazi hallerde ise hiç delile dayanmaksizin ve kanaate dayali yorumlarla suçlu yaratilmaya çalisilmaktadir. Örnegin ödemelerin banka kanali ile yapildigi hallerde, “bu paranin tekrar ödeyene geri döndügü kanaati hasil olmustur” seklindeki ifadelerle kanaat, delil gösterilmeye çalisilmaktadir.

Bu husus ise mükelleflerin yargi önünde savunma haklarini kisitlamakta, vergi veya ceza yargisinda dogal olarak yargiç, atif yapilan raporlara erismeye çalismaktadir. Bu çaba ise bir sürü gereksiz yazisma ve zaman kaybina yol açmaktadir.

Atif yapilan raporla, belgelerin niçin sahte veya muhteviyati itibariyle yaniltici kabul edildiginin isleme muhatap olan kisi ile yargiç tarafindan bilinmesi, islemlerin hukuka uygunlugunun saglanmasi ve dolayisiyla hukuk devleti ilkesinin yasama aktarilabilmesi ve keyfiligin ortadan kaldirilmasi açisindan son derece önemlidir. Burada, atif yapilan raporun teblig edilmemesi, vergi mahremiyeti gibi konuyla ilgisi olmayan bir gerekçeye dayandirilamaz.

Öte yandan, sahte veya yaniltici belge düzenledigi iddia olunan kisi ile bu belgeyi kullanan kisi arasindaki iliski birçok halde incelenmeyerek, sadece atifla yetinilmektedir. Bu da atif yoluyla yazilan raporu, hukuki açidan sakatlamaktadir. Zira komisyon karsiligi fatura düzenledigi kabul olunan bir kisinin dahi kestigi bütün faturalarin bu kapsamda olup olmadiginin, yanilginligi ileri sürülen faturaya bagli mal hareketini belgeleyen sevk irsaliyesinin bulunup bulunmadiginin, para hareketini belgeleyen çek veya banka dekontu gibi belgelerin olup olmadiginin ve en önemlisi envanter kayitlarinin, mal veya hizmetin akibetinin ayrica incelenmesi gerekmektedir.

Atif yapilan rapordaki düzenlenen belgeleri yaniltici veya sahte olarak nitelendirme sebebi, aslinda birçok halde, sadece belge düzenleyen hakkinda islem yapilmasini gerektirmekte, taraflar arasi ticari iliski ayrica incelenmeden belgeyi kullanan hakkinda islem yapilmasini mümkün kilmamaktadir. Örnegin belgeyi düzenleyenin adresinde bulunamamasi, KDV beyannamelerini vermemis olmasi veya sadece vergi incelemesi yapma yetkisi bulunmayan kolluk kuvvetleri tarafindan alinan ifadeye dayanilarak tanzim olunan raporlar bu niteliktedir ve bu raporlara atfen inceleme raporu düzenlenmesi olanakli degildir.

Bu noktada ileri sürülen vergi mahremiyeti gerekçesi ise tutarli bir gerekçe olmaktan uzaktir. Hakkinda sahte belge düzenledigi iddia olunan kisiye ait raporu vergi mahremiyeti gerekçesi ile gizleyerek, bu rapora dayanilarak suçlanan diger kisilerin savunma haklari kisitlanamaz.

Yukaridaki satirlari daha önce de defalarca yazdik. Ama durum düzelecegine, gittikçe kötülesiyor. Maliye Bakanligi artik bu konuya el atsa da hukuk devletine yarasir bir düzen kurulsa.

15.04.2010 | Referans Gazetesi