Imha olunan mallarin girdi KDV’sinde hangisi dogru

25.01.2010 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4460 görüntülenme YAZDIR

Imha olunan mallarin girdi KDV’sinde hangisi dogru
25 Ocak 2010, A.Bumin DOGRUSÖZ

Geçen yazimizda, Maliye Bakanligi’nca yayimlanan 113 seri no’lu Katma Deger Vergisi Genel Tebligi ile “Kullanim Süresi Geçen Veya Kullanilamayacak Hale Gelen Mallara Iliskin Yüklenilecek KDV” basligi altinda bir düzenleme yaptigindan söz etmis, ancak yazimizda görüs degisikligi yapilmasini elestirmis, kösemizin sinirlari dolayisiyla hangi görüsün daha dogru oldugunun irdelemesine girememistik. Bu irdelemeyi de bu yazimizda yapmak istiyoruz. 
Maliye Bakanligi’nin yeni düzenlemesine göre “Mükelleflerin faaliyetlerine iliskin olarak stoklarinda mevcut olan ancak kullanim süresi geçen veya bir baska nedenle kullanilamayacak durumda olan mallarin, ilgili mevzuat uyarinca teskil edilen resmi komisyonlar veya takdir komisyonu huzurunda imha edilmesi durumunda, KDV Kanunu’nun (30/c) maddesi hükmü uyarinca, kullanim süresi geçen veya bir baska biçimde kullanilamayacak hale gelen ve imha edilen mallar, zayi olan mal mahiyetinde oldugundan mükelleflerce bu mallarin iktisabi dolayisiyla yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapilmasi da mümkün bulunmamaktadir.”
Maliye teskilatinin pek çok özelgesine konu olmus eski görüsüne göre ise “Takdir komisyonu kararinca fiziken var oldugu saptanan ve degeri (0) sifir olarak belirlenen mallarin çürüme, bozulma veya kullanim süresinin geçmesi gibi sebeplerle takdir komisyonu gözetiminde imha edilmesi durumunda bu mallar, zayi olan mallar kapsaminda degerlendirilmemektedir. Buna göre, imha edilen söz konusu mallarin alimi sirasinda yüklenilen ve alis faturalarinda gösterilen Katma Deger Vergisi’nin indirim konusu yapilmasi mümkün bulunmaktadir.”
Kanun ayni, her iki görüsün dayandigi madde de ayni ama iki zit görüs. O halde bunlardan biri dogru, biri yanlis.
Katma Deger Vergisi Kanunu’nun 30/c maddesi diyor ki; zayi olan malin KDV’si indirilemez. 
“Zayi olma” kavrami anlami itibariyle ziyaa ugrama, yok olma, yitme, ortadan kaybolma, gözden kaybolma anlamindadir. Bu tanimdan hareketle, zayi kavraminin ortada bulunmayan, nerede oldugu bilinmeyen mallar için kullanildigi anlasilmaktadir. Kisacasi zayi olma halinde fiziken bir malin varligindan söz etmek mümkün degildir. 
Zayi olma kavraminin KDVK 30/c maddesi açisindan önemi ise malin sahibi olan mükellefin söz konusu malin yoklugunu idareye ispatlayamamasidir. Malin artik isletme bünyesinde olmadigi açiktir. Ancak, söz konusu esyanin kayitdisi bir sekilde isletmeden çekilip çekilmedigi, mükellefin kisisel ihtiyaçlari için kullanilip kullanilmadigi, faturasiz satisa konu edilip edilmedigi belirsizdir. Mükellef de aksini ispatlayamamaktadir. 
Imha etmede ise malin fiziken mevcut oldugu açiktir. Ancak, malin son kullanma tarihinin geçmesi, özelligini kaybetmesi, herhangi bir idari kurumun kararina istinaden toplatilmasi, bozulmasi gibi sebeplerle fiziken mevcut olmasina ragmen ekonomik degeri kalmamistir. Bu sebeple mükellefçe söz konusu esyanin idarenin bilgisi dahilinde yok edilmesi zorunlulugu ortaya çikmaktadir. Burada zayi olmadan farkli olarak mükellef, söz konusu esyayi keyfi olarak isletme bünyesinden çikartmadigini, kayitdisi sekilde faturasiz satisa sunmadigini, kisisel ihtiyaçlari için kullanmadigini ispatlayabilmektedir. 
Kisacasi, imha etme ve zayi olma arasinda temel farklilik, birinde fiziken yokluk söz konusu iken digerinde fiziken mevcutluk varken ekonomik deger kaybedilmektedir. Bir malin ekonomik degerini kaybetmesi zayi olmasi anlamina gelmez. Iki kavram arasindaki ikinci farklilik ise birinde malin varligi ve irade disinda elden çiktigi ispatlanamaz iken digerinde esya idarenin bilgisi dahilinde imha edildiginden kayitdisi kullanima aktarilmadigi ispatlanmis durumdadir.
KDVK’nin 30/c maddesinde yer alan “zayi olan mal” kavramindan “imha edilen mal”in da anlasilmasi lafzen mümkün olmadigi gibi, madde gerekçesine göre de mümkün degildir. 
Maddenin gerekçesine göre bu düzenleme ile sirket aktifine kayitli emtianin sirket bünyesinden iradi olarak kayitdisina çikartilmasinin engellenmeye çalisildigi anlasilmaktadir. Yine gerekçede yer alan “mallarin mükellef tarafindan kendi özel ihtiyaçlarinda kullanilmasi veya her ne suretle olursa olsun isletmeden çekilmesi ile zayi edilmesi arasinda hiçbir fark bulunmamakta” seklindeki ifade de bu görüsü dogrulamaktadir. 
Kullanim süresinin geçmesi veya baskaca sebeplerle artik kullanilamayacak olmasi sebebiyle vergi idaresi nezaretinde imha etme isleminde, mükellefin iradesi ile bir yok etme veya zayi etme hali söz konusu degildir. 
Kaldi iki Danistay görüsünün de bu yönde oldugunu geçen yazimizda belirtmistik. 
Öte yandan anilan maddede, maddenin uygulanmasinin usul ve esaslarini tespit açisindan Maliye Bakanligi’na hiçbir yetki taninmamistir. Usul açisindan dahi Maliye Bakanligi’na yetki taninmamis iken maddenin uygulama alaninin genislemesi sonucunu yaratacak sekilde mükellefler için baglayici düzenleme yapilmasi hiç mümkün degildir. Dava konusu teblig hükmü bu sebeple yetkisi unsuru açisindan sorunludur.
Bu nedenle bize göre Maliye Bakanligi’nin eski görüsü daha dogrudur. Bu konuda son sözü ise yine yargi söyleyecektir. 
NOT: Bu konuda daha genis bilgi edinmek isteyenler benim de bu yazimda yararlandigim, Yaklasim dergisinin Ocak 2010 sayisinda yer alan Coskun Aras ile Volkan Yüksel’in makalelerine ve Vergi Sorunlari dergisinin Ocak 2010 sayisinda yayimlanan Mustafa Tan’in makalesine basvurabilirler.

25.01.2010 | Referans Gazetesi