ORTAK ALACAĞININ SERMAYEYE EKLENMESİNDE FAİZ TEŞVİKİ
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
Gazetesi 15.4.2021
Bir sermaye
şirketinin ortağının şirkete daha önce nakden verdiği borcun sermayeye eklemesi
halinde bu sermaye artırımının nakit sermaye artırımı için öngörülen faiz
indirimi teşvikinden yararlanıp yararlanamayacağı konusunun tartışmalı
olduğunu, benim görüşümün teşvikten yararlanması gerektiği yönünde olduğunu, bu
konuda şirketlerin ihtirazi kayıtla beyanname vererek yargıya başvurmalarında
yarar olduğunu yazmıştım.
9 sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde
yer alan; “Bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde
gerçekleştirilen sermaye artışları”nın teşvikten yararlanamayacağı şeklindeki
düzenleme, ortak tarafından şirkete daha önce nakden verilmiş bir borcun,
ortağın alacağını nakden talep hakkından vaz geçerek sermayeye eklenmesi ve
alacağının kendisine pay senedi olarak ödenmesini talep etmesi ve bu suretle
sermaye artırımı yapılması halinde, bu artırımın teşvikten yararlanamayacağı
sonucunu doğurmuştur. Oysa bu Tebliğin GİB’in web sayfasında görüşe açılan Taslağında, indirim tutarının hesaplanmasında dikkate
alınmayacak sermaye artırımları sayılırken, “Bilanço
içi kalemlerin (gerçek nitelikle borç ilişkisine dayanmayan ortaklara borçlar
hesabı gibi) birbiri içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları,”
düzenlemesine yer verilerek muvazaadan ari gerçek nitelikli ortak alacaklarının
sermaye eklenmesi halinde bu indirimden yararlanılabileceği ifade edilmiştir.
Ancak parantez içi düzenleme, Taslağın Tebliğe dönüştüğü Resmi Gazete’de
yayınlanmış şeklinde yer almamıştır. Bir Kanunun iki yorumu olmaz.
Bu konuya tekrar dönmemin sebebi, bu konuda
verilmiş bir yargı kararına ulaşmam.
Yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapan bir şirket, olağanüstü
genel kurul toplantısıyla 3.150.000,00 TL olan sermayesini 7.300.000,00 TL'ye
yükseltme kararı almış ve tescil edilen sermaye artışı ile artırılan
4.150.000,00 TL'nin 1.130.000,00 TL'lik kısmını şirket ortağının şirketten olan
alacağının sermaye artırım kararından önce şirket hesaplarına nakden aktararak sermaye
taahhüt hesabına mahsup edilmesi yoluyla gerçekleştirmiş, ancak sermaye
artırımında kullanılan bu tutarın bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu
şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışı olup olmadığı konusunda tereddüte
düşmesi nedeniyle de ihtirazi kayıtla beyanda bulunarak dava açmıştır.
Ankara 5. Vergi Mahkemesi davayı resen bilirkişi incelemesine dayalı olarak
yürütmüş ve bilirkişilerin 10 Seri No.lu Tebliğde, şirket ortağınca şirkete
bankadan gönderilen paraların "diğer sermaye yedekleri" hesabında
izlenmesi gerektiğinin ve davacının bu tutarı "Ortaklara borçlar"
hesabında izlemesinin tebliğe uygun olmadığı yönünde değerlendirme yapmasına
karşılık “gerek Kanunda, gerek sermaye artırım kararının tescil edildiği
tarihte yürürlükte bulunan 9 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Genel Tebliğinde
bu yönde bir düzenleme bulunmadığı, sermaye artırımının tescil edildiği
tarihten önce şirkete ortak tarafından konulan 1.130.000,00 TL'lik tutarın
sermayeye eklenmesi yoluyla yapılan sermaye artırımının Kanun ve Tebliğde
belirtilen bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde
gerçekleştirilen sermaye artışı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı
gerekçesi ile davanın kabulüne karar vermiştir.
Bu karara karşı yapılan istinaf
başvurusunu inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Vergi Dava Dairesi E.2017/1362 K.2017/1988 sayı ve 8.11.2017 tarihli
kararı ile önce ilk derece mahkemesinin bilirkişiye başvurmasını “Uyuşmazlığın
çözümü, hukuki değerlendirmeyi ve yorumu gerektirmekte olup, özel ve teknik bir
bilgiyi içerdiğinden bahsedilemez. Bu itibarla Vergi Mahkemesince bilirkişi
incelemesi yaptırılmak suretiyle karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir”
gerekçesiyle eleştirdikten sonra “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 10.
maddesinin 1/ı bendi, bu maddedeki yetkiye istinaden yayımlanan 2015/7910
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, 04.03.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 9 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Genel Tebliği ile,
05/08/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliği
hükümleri dikkate alındığında, sermaye artırımının tescil edildiği tarihten
önce şirkete ortak tarafından konulan 1.130.000,00 TL'lik tutarın sermayeye
eklenmesi yoluyla yapılan sermaye artırımının, bilanço içi kalemlerin birbiri
içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışı olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp, nakit sermaye artırımı olarak Kanunda öngörülen
indirimden yararlandırılması gerekmektedir” gerekçesi ile vergi dairesinin
istinaf başvurusunu kesin olarak (temyiz yolu kapalı olmak üzere) reddetmiştir.
İstinaf Mahkemesi, yerel mahkeme kararını sonucu itibariyle yerinde görmüştür.
Demek ki haklıymışım.